Genel Merkezden herhangi bir yetkili il veya ilçe teşkilatına bir program için geleceği zaman İl başkanı, İlçe başkanı ve yönetim kurulu üyelerine “bir ateş, bir sancı düşer.”
Programı gereği gibi yapabilecek miyiz? Katılımın kalabalık olmasını sağlayabilecek miyiz? Genel Merkez Yetkilisinden geçerli notu alabilecek miyiz? Yapılan bu program kamuoyunda ve basında olumlu ve başarılı bulunacak mı? diye.
Tüm bunların yanında birilerine daha başarınızı ispat etmeniz gerekecektir. Sizin gerek düzenleyeceğiniz programlarda gerekse seçim zamanı sandıklar açıldıktan sonra, başarısız olmanızı “dört gözle bekleyen parti içi muhaliflerinize karşıda” başarılı olacak mıyım- olmayacak mıyım? Endişesi ve korkusu bağrına ikinci bir ateşi daha düşürür Teşkilatçının.
[18:37, 26.08.2023] y pehlivanli: İktidar partisi ya da iktidar olma iddiası taşıyan partiler, diğer partilerden daha profesyonel olmak ve daha çok çalışmak zorundadırlar.
İktidar olma iddiası taşıyan parti,
İNSANA BAKIŞINI: 'Gönülden yaparsan, gönüller kazanırsın.', 'Yıkma gönül sarayını, örmesi kolay değildir' üzerine kurmuşsa,
ÇALIŞMA SİSTEMİNİ: 'Aşkınan çalışan yorulmaz.' sözüyle özetlemişse, hizmetine talip olduğu
TOPLUMA BAKIŞINI: 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' Özdeyişi üzerine bina etmişse bu partinin teşkilat üyesi olmak hem çok -ONURLU- hem de omuzlarınıza yüklediği sorumluluk itibarıyla -ZOR- bir görevdir.
Dolayısıyla bu ve bunun gibi birçok düsturu kendine ilke edinmiş bir partinin teşkilatında, yönetim kurulu üyesi olmaya talip olanlarda, üzerlerine düşen sorumluluğu gereği gibi yerine getirmek durumundadırlar. Eğer kendilerinde bu gücü, bu azmi ve bu sevdayı görmüyorlarsa o görevlere hiç talip olmamalılar.
Bu partide sadece bana; -yönetim kurulu üyesi- oldu desinler ya da -başkan yardımcısı- unvanını alayımda siyasi ve sosyal bir statü kazanayım düşüncesini taşıyorlarsa bu siyasi koşunun daha ilk -yüz metresinde- nefeslerinin kesileceğinden emin olabilirler.
Çünkü iktidar partisi ya da “iktidar olmayı gerçekten isteyen partilerin” genel merkezleri, seçimi yatarak değil koşarak, hem de seçimi kazandığı günün ertesi günü tekrar koşmaya devam ederek başarılı olabilecekleri bilinciyle çalışırlar ve teşkilat üyelerinden de aynı performansı beklerler.
Teşkilatçı; hırslı, azimli, cesaretli, gayretli, mütevazi, siyaseti seven, fedakâr, gerektiği zaman risk alabilen ve taşın altına elini koyabilen insandır. Ve bu özelliklerini gerektiği zaman kullanmaktan kaçınmayan özverili adamın adıdır TEŞKİLATÇI.
Hikâye odur ki: Bir genç delikanlı, bir Bilge adama gelir ve “ben siyasetçi, hem de çok başarılı bir siyasetçi olmak istiyorum” der.
-Bilge adam bunun üzerine o gençten gidip kendisine su dolu bir kova getirmesini ister. Genç delikanlı su dolu kovayı getirir. Bilge adam gençten yere çöküp kafasını kovaya sokmasını ister. Genç kafasını suya sokunca Bilge adam gencin kafasına bastırarak uzunca bir süre gencin kafasının sudan çıkmamasını sağlar. Genç delikanlı çırpına çırpına neredeyse tam boğulmak üzereyken Bilge adam gencin kafasını sudan çıkarır. Ve o genç son anda aldığı o bir nefesle ölümün eşiğinden döner.
-Bilge adam o delikanlıya; “İşte neredeyse boğulup ölmek üzere iken aldığın son nefes gibi siyaset yapmayı da bu nefes kadar istiyorsan iyi bir siyasetçi olabilirsin. Çünkü siyaset çok meşakkatli ve çileli bir yoldur. Siyasetçinin kaderinde son nefesini bu yolda vermekte vardır” der.
Bu anlamda; Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan gibi demokrasi şehitlerini bağrında barındıran Türk siyasi tarihi ne yazık ki bunun en bariz örneklerini taşımaktadır. Elbette Demokrasiye geçişte birçok sıkıntıların yaşandığı ve çilelerin çekildiği bu coğrafyada bu endişelerden çok-çok uzaklaşmış olsak ta siyasete talip olanlar her dönemde bunun bir bedelinin olabileceğini düşünerek bu mecraya girmeli, girdiği zamanda gereğini yapmalıdırlar.
Arif Nihat Asya’nın (Duasıyla) noktalayalım.
“Bize güç ver…
Cihad meydanını, pehlivansız bırakma Allah'ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım! “
Yunus PEHLİVANLI