Edirne, tarihi yapısıyla ülkemizin en önemli şehirlerinden birisi. Yıllar boyunca Osmanlı’ya başkentlik yapmış bu şehre yolumuz Kırıkkalespor için düştü.
Edirne deyince akla gelen ilk şeylerden birisi de meşhur tava ciğeri. Ciğer tarifi vererek yazımıza başlayalım. Çünkü bizim takım maça değil ciğer yemeye gitmiş gibi görünüyordu.
Malzemeler:
11 adet ince kıyılmış ciğer
Un, tuz, yağ
Aşçı
Yapılışı:
Ciğerler yaprak şeklinde doğranmalıdır. Doğranan ciğerler bol suda yıkandıktan sonra tuzla harmanlanır. Sonra una bulanır ve önceden ısıtılmış kızgın yağda kızartılır. Servis ederken yanında meşhur Karaağaç Biberi de ikram edilir. Afiyet olsun.
Yapılacak ciğer bu ama görünen ciğer başkaydı.
Bizim de elimizde kaliteli olduğu düşünülen, büyük paralar verilen ciğerler var. Gerekli malzemeler de fazlasıyla alınmış. Ama bu ciğeri pişirecek aşçıda çok büyük sıkıntılar var.
Ne ciğerleri hazırlayabiliyor ne hatalarından ders alıyor ne de bunları pişirebiliyor. Elde daha iyi pişecek ciğerler varken ısrarla kendi aldığı ciğerleri pişirmeye çalışıyor. Tavada ciğer değişimi yaparken de geçen sene çok iyi olan ciğer yerine yine kendi ciğerini tavaya ekliyor. Önümüze sunduğu tava tava değil, ciğer ise ciğer değil.
Ciğerlerin dizilimi de görsel olarak oturmuş değil. 11 ciğerden en geride duran ciğer, üzerine gelen yağları sürekli içeri alıyor. Tavanın sağında ve solunda duran ciğerler pişme amacıyla ileri geri gidiyor ama bir türlü pişemiyorlar. Ortada durup ilerideki ciğerlere yer açacak ciğerimiz ise pasif şekilde ortalarda geziyor. En ilerideki ciğerimiz ise tam yenecek kıvama gelirken kendi hatasıyla bir anda tavanın dışına atladı. Kendinde hata bulmayıp hatayı tava içinde aradı.
Sayın aşçı, biz artık bu pişiremediğin yemeklerden çok sıkıldık. Her hafta malzemelerde hata yapıyorsun. Hep kendi malzemelerinle pişirmeyi bırakman gerektiğini önceden de söylemiştik. Elinde kaliteli malzemeler var ama ne onları kullanıyorsun ne de pişirebiliyorsun. Duyumlarıma göre de aşçılık paranı yıl sonuna kadar peşin almışsın. Her ay ödeme yapılmadığı için maddi açıdan kafanız rahat. Yemek pişse ne olur pişmese ne olur diyorsun. Ama bu işler böyle olmuyor olmayacak. Aldığın paranın hakkını verecek yemek ortaya çıkarman gerekiyor. Lokanta önüne gelen o kadar insan yıllardır aç. Onları doyurmak da senin birinci vazifen. Ellerin cebinde o ciğerler pişmez. Eli cebinden çıkarıp tavaya kendini vermen gerekiyor. O yemeği senin de yaşaman gerekiyor.
Umarım haftaya hiç kullanmadığın ciğerleri de kullanıp asıl görevine odaklanırsın.
Bu arada lokantaya ben eşim ve çocuğumla gittim. Onlar da ilk kez yedikleri bu yemekten memnun kalmadılar. Eşim hiç tava ciğeri yapmamasına rağmen(alasını yapacağını söylüyor) o bile ciğerlerin diziliminin yanlış olduğunu, ciğerlerin sürekli tavanın bir tarafında oyalanıp diğer tarafa geçirilmediğinİ söyledi. Yani tava ciğer yapmayan biri bile bunları görüyorsa varın aşçının halini siz düşünün.
Tabii tek gelen eşim ve çocuğum değildi. Ciğerler otobüsle gelebilirdi ama rahat etsin diye uçakla gelmişti. O ciğerleri görmek isteyen hatırı sayılı çoğunlukta insanlar Kırıkkale’den bin bir çile çekerek gelmişti Onlar da doyamadan gitti. Üstüne de sabaha karşı vardıkları Kırıkkale’den uyku bile uyuyacak vakti olmadan kendi işlerine gittiler. Aşçının ve ısrarla pişmeyen o ciğerlerin gelen insanlara bakıp ibret alması, biraz utanması gerekmiyor mu?
Buradan lokanta sahibine de birkaç şey söylemek istiyorum. Maalesef sene başında lokantayı kurarken etrafında bu işten anlayanları, geçmişte başarılı olanları pek dinlemedi. Alamayacağım ciğer yok dedi. Halbuki mesele alınamayacak ciğer değil doğru pişecek ciğerleri almaktı. Dikkat çeken şeylerden biri de bu ciğeri pişirecek aşçıya erkenden verilen paralardı. Şimdi ne aşçı ne de ciğerler görevini iyi yapamıyor. Ciğerler doğru seçilmediği için pişmesi de zor oluyor. Tabii ciğerleri aşçı kendi seçtiği için sorumluluğun da büyüğü kendinde oluyor. Lokanta sahibi varlıklı birisi. Birçok kişiye de sağ olsun ekmek veriyor. Lokanta sahibinin belki başka lokantalarında insanlar doyuyor ama bu lokantaya gelen insanlar aç kalıyor. Hal böyleyken bazı kararlar da almak gerekiyor. Lokanta sahibi aşçı ve ısrarla pişmek istemeyen ciğerleri karşısına alarak “Ben sizlere para verdim, uygun pişme ortamı sağladım ama siz pişmemekte ısrar ettiğiniz için size maddi yaptırımlar uygulayacağım” demesi gerekiyor. Bazı ciğerlere pişmediği için cezalar verecek, gerekirse tava dışına alacak. Bazı kararlar gelsin ki gelecek haftalarda artık biz de doyalım.
Artık bu kadar yemekten bahsedince kimlere afiyet olsun kimlere olmasın siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
Haftaya Zonguldak’tayız. Ben de muhtemelen yine orada olacağım. Oraların balığı güzeldir. Karadeniz’de balık pişecek mi şimdiden merakla bekliyoruz.
Mutlu haftalar…