PROF.DR.HAMİT PEHLİVANLI


ŞEHRİMİZDEN ÇEHRELER: MEHMET RAUF KANDEMİR (EĞİTİMCİ-BÜROKRAT-SİYASETÇİ)

Eğitimci, bürokrat ve siyasetçi Mehmet Rauf Kandemir, Kırıkkale’nin yetiştirdiği önemli isimlerden biridir. Bu yazımızda kısaca öz geçmişi ve TBMM’deki faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir. Rauf Kandemir 2 Mart 1329 Cumartesi günü (15 Mart 1913) Ankara’nın Keskin ilçesi Seyifli Köyü’nde dünyaya gelmiştir.


ŞEHRİMİZDEN ÇEHRELER: MEHMET RAUF KANDEMİR (EĞİTİMCİ-BÜROKRAT-SİYASETÇİ)

Hamit Pehlivanlı

E-Posta: hamitoba@yahoo.com

Tel: 05333522558

Giriş

Eğitimci, bürokrat ve siyasetçi Mehmet Rauf Kandemir, Kırıkkale’nin yetiştirdiği önemli isimlerden biridir. Bu yazımızda kısaca öz geçmişi ve TBMM’deki faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir. Rauf Kandemir 2 Mart 1329 Cumartesi günü (15 Mart 1913) Ankara’nın Keskin ilçesi Seyifli Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Bey, Annesi Ayşe Hanım’dır.[1] İlkokulu Keskin’de, Liseyi (İlk Öğretmen Okulu) Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulu’nda okumuştur. 1935 yılında mezun olmuştur.[2] İş hayatına ilkokul öğretmeni olarak başlamış genel müdür seviyesinde yönetici ve siyasete atılarak milletvekili olarak devam etmiştir. Siyasetçi olmadan evvelki hayatı hakkında genel bir fikir vermek üzere kronolojik bir sıralama yapmayı uygun buluyorum. Görev yerleri şöyle sıralanabilir:[3]

Keskin-Çelebi İlkokulu Öğretmeni (31.10.1935/21.7.1936).

Yedek Subay Okulu öğrenci (1.7.1936).

Yedek Subay Okuluna gidişi (29. 1. Teşrin 1936).

Yedek Piyade Asteğmen olarak kıtaya çıkışı (Ankara Muhafız Alayı) (1.5.1937).

Yedek Teğmen (29.10.1937-Terhis) (Muhafız Alayı 1. Bölükten terhis)

Keskin 2. İlkokul (Cumhuriyet İlkokulu) öğretmeni (11.10.1937/30.11.1939).

Türk Maarif Cemiyeti Yenişehir Koleji İlk Kısım öğretmeni (1.12.1939/29.9.1942 ve İkinci askerliğe gidiş).

Hava Müsteşarlığında görev (28.9.1942/1944).

Hava Kuvvetleri Komutanlığı (1944/8.1.1947-Terhis).

Petrol Ofisi Umum Müdürlüğü Etimesgut Depo Şefi (19.9.1947).

Petrol Ofisi Umum Müdür Muavini (1.10.1947/31.12.1947).

Petrol Ofisi Hava İkmal Şube Amiri (2.5.1949/8.11.1952-Tazminat ile ayrılış).[4]

Umumi Mağazalar T.A.Ş. Kontrolör (23.12.1952).

1 Ocak 1953 Umumi Mağazalar T.A.Ş. Umum Müdür Muavini.

Haziran 1953 Umum Müdür olmuştur. Bu görevinden 1967’de emekli olmuştur. 

1968-1973 yılları arasında CHP Ankara İl Başkanlığı yapmıştır. 14 Ekim 1973 seçimlerinde CHP’den Ankara Milletvekili seçilmiştir.

Rauf Bey Zekiye Meliha Tuncalı ile 22.7. 1939’da Ankara belediye evinde yapılan merasimle evlenmiştir. Daha sonra 9.4.1948’de H. Türkan Kandemir ile Ankara belediyesi evlendirme dairesinde nikahlanmıştır. [5]

Mehmet Rauf Kandemir14.10. 1973’te yapılan 4. (15) Dönem Milletvekili genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Ankara milletvekili seçilmiştir. 24. 10. 1973’te meclise katılmış ve milletvekilliği 5.6.1977’de sona ermiştir.[6] Kandemir, “Millet Meclisi Üyelerine Mahsus Hâl Tercümesi Kâğıdında” ihtisas alanını “eğitim, ticaret ve idareci” olarak tanımlamaktadır.[7]

CHP Ankara İl Başkanlığı

1968-1973 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi Ankara il başkanlığı yapmıştır. İl başkanlığı sırasında gönderdiği bir mektuptan Ankara İl Başkanlığı kendisi hakkında bazı uydurma haberlerle İnönü ile arasının açılmak istendiğinden yakınmaktadır. Ancak 31.12.1971tarihli bir mektubunda “bütün uydurmalara, her çeşit maksatlı yakıştırmalara ve iletmelere rağmen dün olduğu gibi bugün de yüce şahsiyetinize ve üstün varlığınıza olan saygımızdan, inancımızdan hiçbir şey kaybetmeksizin, direk temaslarımız önlense de CHP Ankara örgütü olarak zat-ı alinize, tüm İnönü ailesine en halisane bağlılık duygularımızla yeni yılın hayırlı, uğurlu ve sıhhatli olmasını diler, üstün saygılarımızı sunarız” diyerek bağlılığını bildirmektedir.  Daha sonraki zamanlarda da genel Başkan İsmet İnönü’ye bağlılığını ifade eden yazışmaları bulunmaktadır. Parti içi gruplaşmalarda İsmet Paşa tarafında durduğu anlaşılmaktadır. “Satırcıların CHP. Olağanüstü Kurultay Toplama Çabalarına CHP Ankara İl Başkanı Rauf Kandemir’in Cevabı” isimli 5.4.1972 tarihli bir yazısından İsmet Paşa tarafında olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İl Başkanı olarak Kemal Satır ve arkadaşlarının karşısında yer almıştır. Bu yazısında Ankara CHP teşkilatının “kendileri ile beraber olmadıklarını, Partimizin programına, kurultay kararlarına, seçim bildirgelerindeki taahhütlerine bağlı kaldığını, Ortanın solundaki yolundan asla dönmeyeceğini” kamuoyuna duyurduğunu ifade etmiştir. Bu yazısında yetkili bir kimse olarak CHP’nin sıkıntılı durumda olduğunu “partimiz hakikaten siyasi hayatının en bunalımlı dönemini yaşamakta, içimizden dışımızdan yıpratılmaya çalışılmaktadır. Fırsat kollayıcılar ise bundan yararlanmanın çabasındadırlar. Hatta Sayın Genel Başkanımızdan, birikmiş intikamlarını almaları zamanının geldiği kanısındadırlar” diyerek açıklamaktadır. Yazısının devamında CHP’nin parti olarak içinde bulunduğu genel durumu da sitemkâr bir şekilde şöyle anlatmaktadır: “Ama şuna da inanıyoruz ki: elbet bir Gün CHP’nin tarihini yazacak olanlar, parti içindeki bu Bizans oyunlarının hakiki sorumluların, asıl aktörlerini mutlaka ortaya çıkaracaklar, bizden sonraki kuşaklar herhalde onları rahmetle anmayacaklardır.”[8] İsmet İnönü ile çeşitli vesilelerle tebrikleştiği de bilinmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Faaliyetleri ve Muhtelif Konular Hakkındaki Görüşleri

Ekmeklik Buğday Tahsisi ve Ticaret Bakanlığı’nın Bu Husustaki Sorumluluğu

Ankara Milletvekili Rauf Kandemir, ticari hayatın içinden gelen ve alt kademeden başlayarak genel müdürlük seviyesine kadar yükselmiş önemli bir kimsedir. Bu özelliğini mecliste yaptığı konuşmalar ve sorduğu sorularla ortaya koymuş bir şahıstır. Bir dönem milletvekilliği yapmıştır. Dört yıllık süre içerisinde çok ön plana çıkmış bir kimse olamamakla beraber bildiği konular üzerinde soru önergeleri vererek, mensubu olduğu parti grubu adına ve şahsı adına söz alarak konuşmalar yapmıştır. Türk toplumunun önemli bir meselesi olan ve halen de tartışma konusu olan halkın uygun fiyatlarla gıdaya ulaşması meseleleri üzerinde fikirlerini büyük bir vukufla ortaya koymuştur. Günümüzden yarım asır evvel üzerinde durduğu ekmeklik buğdayın üretimi, tahsisi, satışı, karaborsacılık ve halkın ekmeğine uzanan elleri doğru bilgi ve yorumlarla ortaya koymuştur. Nitekim Kandemir’e cevap veren Ticaret Bakanı Fehim Adak’ın onun haklılığını teslim ettiği görülmektedir. 10 Kasım 1973’te Ticaret Bakanının cevaplaması üzerine yazılı bir soru sormuştur. Meclisin 28 Şubat 1974’teki 47. birleşiminde Bakan Fehim Adak sözlü olarak meclisin huzurunda cevap vermiştir. Kandemir’in Sorusu şu şekildedir: Ankara Valiliğinden, seçim çevrem olan Ankara'nın Kırıkkale ilçesi ile Bağlum ve Sincan bucakları dışında kalan tüm ilçe kaymakamlıkları ve belediye başkanlıklarına gönderilen fotokopisi ilişik 17.10.1973 tarih ve 39-A/2094 sayılı yazıda: Kasım 1973 tarihinden itibaren ekmeklik ihtiyacı buğdayın Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından verilmeyeceği, ihtiyacın serbest piyasadan karşılanması gerektiği bildirilmektedir. Bilindiği gibi Ofis, belediyelerin ekmeklik ihtiyacı buğdayın kilosunu bugüne kadar 130 kuruştan vermekte idi. Aynı buğday serbest piyasada 180-190 kuruşa yükselmiş bulunmaktadır. Ekmeklik buğdayın serbest piyasadan sağlanması halinde ekmek fiyatlarının derhal yüzde 30 oranında yükseleceği tabiîdir. Ofisin stok durumunun eridiği ileri sürülerek belediyelerin, dolayısıyla vatandaşın zor duruma düşürülmesi karşısında, 1-Ticaret Bakanlığı, bu kararında ısrarlı olarak ve belediyelere buğday vermemekte devam edecek mi? 2-Bu tutuma devam edilecekse, bu rejim ne zamana kadar sürüp gidecektir? 3-Ekmeklik buğday fiyatlarının, bütün ülkede birden yükselmesine yol açan bu kötü uygulama ve fiyat politikasının vebalinin belediyelere, maddî sıkıntısının da fakir ve dar gelirli vatandaşlara yükletilmemesi için, dış ülkelerden buğday ithali düşünülmekte midir?[9] Bu sorusuna esas olan Ankara Valiliği’nin yazısını da önergesine koymuştur. Ticaret Bakanı bu soruya uzun uzun rakamlarla ve gerekçelerle cevap vermiştir. Kırıkkale ve diğer adı geçen yerlerin belediyeleri piyasadan mal temin edemedikleri için yeniden Toprak mahsulleri Ofisi’ne müracaat etmişler ve ihtiyaçlarını buradan karşılamışlardır. Kandemir’in sorusu Ticaret Bakanlığı’nın tatmin edici şekilde Meclis ve kamuoyunun bilgilendirilmesine sebep olmuştur. Böylece Kandemir tarihe kayıt düşmüştür. 

Rauf Bey Fehim Adak’ın tatmin edici cevabı üzerine tekrar söz alarak Bakana teşekkür etmiştir. Bu soruya cevabın daha önceki hükûmet yetkilileri (36. Hükûmet veya Naim Talu hü

kûmeti) tarafından verilmesi lazım geldiğini, ancak şu anda yeni bir hükûmet olduğu için cevabın yeni hükûmete düştüğünü, bahse

 konu olan buğday tahsisi meselesindeki kabahatin önceki iktidarda olduğunu da ifade etmiştir. Siyasetçi olarak geçmişteki iktidarları tenkit etmekten ve kabahatlerini yüzlerine vurmaktan çekinmemiştir. Yeni bir milletvekili olmasına rağmen kendinden emin, toplumu ilgilendiren konuları cesurca dile getiren bir siyasetçi olduğunu da göstermiştir. Konuşmasında şu hususlara değinmiştir: “Sayın Ticaret Bakanının verdiği bilgi kendi yönetimine ait olan dönem için doğrudur ve tahsisi artırmak suretiyle gösterdiği uyanıklığa da teşekkür ederim. Ancak, ben bu önergemi verdiğim tarihte o günkü hükûmetin bu soruyu cevaplandırması gerekirdi. Sebep de şudur arkadaşlar: Diğer iller için bir şey söyleyemem ama, Ankara ili dahilindeki Ofis, Mart’ta başlayıp Mayıs’a kadar süren dönem içerisinde elindeki fazla stokları piyasaya arz etmiştir. Piyasaya 95 kuruştan satmıştır, ama sattığı buğday müstehlikin, tüketicinin eline değil, fabrikatörlere veresiye de satılmıştır, krediyle satılmıştır. 90- 95 kuruştan buğday satacaksınız, o senenin rekoltesini tahmin edemeyeceksiniz, sonra da bunları büyük fabrikatörlere tahsis etmek suretiyle veresiye vereceksiniz. Aradan bir müddet geçecek, üretim miktarı meydana çıktığı zaman bir darlığa düşeceksiniz. Bu nasıl bir görüştür ki, altı ay önce altı ay sonrasını göremeyeceksiniz, ondan sonra da belediyeleri, dolayısıyla vatandaşı pahalı ekmek yemek durumuna sokacaksınız. Arkadaşlarım, ‘Piyasadan alın’ demek kolay. Ofis, Hükûmetin son zamlarıyla buğdayı 115 kuruştan aldığı zaman, piyasadaki buğday 160 kuruştu. Bugün takip ediyorsanız, 200'ü (buğday fiyatı) aşan illerimiz vardır. Belediyeler de çok geliri olan kuruluşlar değildir, kendi bütçesinden vatandaşın ekmeğine para ayıracak durumda değildir. Bu nedenle, Sayın Ticaret Bakanımızın verdiği bilgi, kendi idaresinden önceki idareye aittir. Bunun hesabını verecek idare de bugün iktidardan uzaklaşmış bulunduğuna göre söyleyecek bir söz kalmamıştır. Yeni Bakanımızın 'bütün ilçelerimize-üç ilçe değil, 21 ilçeden diğer ilçelere de-yaptığı tatmin edici tahsis belediyelerimizde, dolayısıyla halkımızda bir mutluluk yaratmıştır. Kendisine bu bakımdan da teşekkür ederim.[10]

1974 Genel Af Kanunu Çıkarılması Hususundaki Düşünceleri

Ecevit-Erbakan koalisyon hükûmeti tarafından çıkarılan 1974 Genel Affı ile ilgili mecliste söz alarak teklif üzerinde bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında I. Dünya ve İstiklal Harbi’nde savaşmış ve izin tecavüzünden dolayı maaş ve Harp Madalyası alamamış olanların af isteklerini şöyle dile getirmiştir: “Bizim önergemizde rica ettiğimiz husus şu: Hepiniz gayet iyi bilirsiniz; hele bundan evvelki dönemde milletvekilliği yapmış arkadaşlarımız, seçmen vatandaşlarımızın en çok tazyiki altında kaldıkları bir şeref konusuyla ilgilenmişlerdir. Nedir o? ‘Millî Mücadeleye gittim; falan cephede şu kadar sene mücadele ettim; hatta millî mücadeleyi bırakın, Yemen'e de gittim, Kafkasya'ya da gittim, Galiçya’ya da gittim. Memlekete, millete on sene, yirmi sene, cephelerde hizmet ettim. Kader; bir izine çıktım, izin günümü üç beş gün geçirdim diye beni firar saydılar. Bütün hizmetlerim bir tarafa itildi; izin günümü iki üç gün geçirmiş olmamdan dolayı beni mahkûm ettiler. Neden mahkûm ettiler? Maaştan mahrum ettiler. Daha? 'Bütün hayatım boyunca, aileme bırakabileceğim tek miras olan madalyadan mahrum ettiler.’ Bu konu, teklifler Komisyondan geçmeden evvel de konuşuldu. Bunların mevcudu on bin, yirmi bin, elli bin, yüz bine kadar çıkarıldı. Haklı veya haksızların olduğu iddia edildi, maaş bakımından devlete büyük bir yük olacağı da söylendi. Maaş bakımından yük olacağı fikrine ben de katılıyorum; bu önergeye imza koyan arkadaşlarımız da katılıyorlar. Maaş vermeyelim ama böylesine bir kusurdan dolayı vicdanlarda mahkûm edilmiş insanların beratına müsaade edelim. Maaşı devletin sırtına yük yapmayalım; ama, vatan cephelerinde böylesine hizmet etmiş vatan kurtarmış birçok dağ aslanları için altmış paralık bir madalyayı da eksik etmeyelim. Önergemiz bunu hedef tutmaktadır. Maaş bakımından Hükûmete bir yük olmasın; ama, madalya bakımından, ailesine bırakacağı bir şeref olsun. Sayın milletvekillerimizden, maaştan, sarfınazar ederek, madalyalarına müsaade edilmesini rica ediyoruz. Saygılar arz ederim.”[11] Konuşmasında harbe katılan gazilerin maaş ve harp madalyasından mahrum edilmelerinden dolayı bir af talebinde bulunmaktadır. Ancak bu affın maaşlarla ilgili kısmının devlete yük getireceğinden dolayı kapsam dışında bırakılmasını sadece gazilerin evlatlarına bırakabilecekleri bir hatıra olarak madalyalarının verilmesini talep etmektedir. Burada kullandığı “vatan cephelerinde böylesine hizmet etmiş, vatan kurtarmış birçok dağ aslanları için altmış paralık bir madalyayı da eksik etmeyelim” sözleri üzerine başkan tarafından ikaz edilmiştir. Burada geçen altmış paralık bir madalya lafı maksadı aşan bir ifade kabul edildiğinden başkan tarafından ikaz edilmiş ve yanlış anlaşılacağı hususunda şöyle ikaz edilmiştir: “Sayın Kandemir, bir hususu soracağım. İstiklâl Madalyası bahis konusu oldu. Yanlış anlama olabilir. ‘Altmış paralık madalya’ sözünüz oldu mu lütfen tavzih eder misiniz?” Bu ikaz üzerine M. Rauf' Kandemir hatasını kabul ederek “Efendim, çok çok özür dilerim. Yeni bir milletvekiliyim; sürçü lisan oldu, şunlardan bunlardan biraz uzağım. Böyle bir şey kastetmedim” diyerek kastının madalyayı küçümsemek olmadığını Meclis Genel Kurulunda ifade etmiştir. Muhalefet tabii bu özensiz konuşmayı hemen değerlendirmiş ve 15. Dönem Adalet Partisi Balıkesir Milletvekili İbrahim Behram Eker “Doğru konuş. İstiklâl Madalyası bu; şakaya gelmez”[12]diye taşı gediğine koymuştur. Şüphesiz Kandemir burada madalyanın imal edildiği maddi unsuru kastetmiş, yoksa madalyanın manevi değerini takdir edecek bilgi ve duyarlılığa sahiptir. Eskiden beri Gazilere maaş bağlama konusunda ne hikmetse hükûmetler biraz cimri davranmaktadırlar. Gazilerin hizmetini takdir ediyorlar, madalya gibi manevi değeri olan bir mükafatı da vermekte cömertler. Ancak hayatlarını maddi olarak devam ettirmelerinde destek ol

acak maaş mevzubahis olunca hükûmetlere yük olduğundan dem vuruyorlar. Halbuki vatan için hayatını ortaya koyan gaziler devlete hiçbir zaman maddi yük olarak kabul edilmemelidir. Batılı ülkelerdeki gazilere karşı halkın ve yönetimlerin tavırları bize de örnek olmalıdır. 

1974 Mali Yılı Bütçesi Hakkındaki Görüşleri

Fiyat Hareketleri, Pahalılık ve Piyasa Kontrolünde Ticaret Bakanlığı’nın Önemi

1974 Mali yılı Ticaret Bakanlığı bütçe görüşmelerinde CHP Grubu adına görüşlerini açıklamıştır. Üzerinde durduğu konuların başında Ticaret Bakanlığı’nın önemi gelmektedir. Bu meseleyi şöyle özetlemektedir: “modern toplumlarda, ekonomik ve ticarî faaliyetlerin giderek artan önemi hepimizin malumudur. Hele ülkemiz gibi kalkınma çabasında bulunan, gelişmiş ülkelerle arasındaki mesafeyi süratle kapatmak zorunda olan bir Türkiye için bunun önemi bir kat daha artmaktadır. Bu önemli görevi, yürütmekle yükümlü kuruluş, hiç şüphesiz Ticaret Bakanlığıdır.”[13] Bakanlığın önemini böylece özetledikten sonra kuruluş kanununun yetersizliği ve çağını yakalayamadığı üzerinde haklı gerekçelerle durmuştur. Kandemir Ticaret Bakanlığı kanunun çağın gereklerine göre düzenlenerek çıkarılmasının şart olduğunu ama “her nedense Hükûmetler ve Ticaret Bakanları müteakip yılda nazara alacaklarını vaat ettikleri halde yeni kuruluş yasasını hiçbir bakan arkadaşımız bu Meclisten çıkaramamıştır. Bu şeref inşallah Sayın Adak arkadaşımıza nasip olur[14] diyerek bir tespitte bulunmuştur. Kandemir konuşmasının devamında 1970’li yıllarda Türkiye’nin en önemli meselelerinden olan üretici, tüketici ilişkileri ve ticari hayattaki dengesizlik ve haksızlıkları piyasadan gelen biri olarak büyük bir vukufla ortaya koymuştur. Konuşması incelendiğinde dile getirdiği problemlerin ne yazık ki hala tam olarak çözülemediğini göstermektedir. Bu da Kandemir’in ileri görüşlü bir politikacı olarak tarihe geçmesine sebep olmuştur denilebilir. Rauf Kandemir’in görüşleri şöyledir: “bu faaliyetlerin, bir ülkenin ekonomik hayatında ve halkın büyük yaşamımdaki önemli rolü açıktır. Üretici-satıcı-tüketici arasındaki ticarî ilişkiler iyi tanzim olunmadıkça; hammadde fiyatları, mamullerin standardı, kalite kontrolleri, ölçü ve ayarları, imalât maliyetleri, kâr hadleri bilimsel ve âdil ölçülerle tespit edilmedikçe; dağıtım kanalları tek bir aracı yerine bugünkü gibi çeşitli aracılardan arındırılamadıkça; düzenli ve istikrarlı bir fiyat politikasından ve bu politikanın hâkim olduğu dürüst bir piyasadan, ucuzluktan söz etmek ve hele buna halkımızı, hatta kendimizi inandırmak mümkün değildir. Fiyat dalgalanmaları, daha açık bir deyimle pahalılık; yukarda işaret ettiğimiz her kademedeki işlemleri tanzim ve kontrol edecek bir kontrol mekanizması kurulmadıkça önlenemeyecektir. Bu mekanizmanın bazı kısımları halen mevcuttur; ticaret ve sanayi odaları, borsalar, makine ve ziraat odaları, ölçü- ayarlar ve Türk Standartları Enstitüsü gibi. Mevcut olmayanların ise, ufak bir gayretle ve kısa zamanda kurulabileceği görüşündeyiz.”[15] Türk Standartları Enstitüsü’nün tarihi geçmişine de değinerek geldiği noktayı takdirle karşıladığını ifade etmiştir.

Hububat Taban-Tavan Fiyatları ve Toprak Mahsulleri Ofisi

Kandemir, konuşmasının devamında ülkenin en önemli ve hassas konuları üzerinde büyük bir hakimiyetle ve anlaşılır bir şekilde durmuştur.1970’li yıllardan günümüze kadar süregelen ve devletler yaşadıkça da iyi planlanmazsa devam edecek olan ekonomik ve ticari konular üzerinde durmuştur. Günümüzden 50 yıl önce mecliste yapılmış bu konuşmada Tü

rkiye’nin kronik problemlerine parmak basarak ileri görüşlü bir politikacı olduğunu ortaya koymuştur. Üzerinde fazla yoruma gerek olmayan çok açık olan konuşması şöyledir: “Toprak Mahsulleri Ofisinin 1970-1973 dönemindeki hububat politikası başarılı olamamıştır. Bilhassa buğday ve pirince verileni' fiyatlar hiçbir zaman değerini bulamamış; üretim maliyetlerinin altında kaldığı için Türk köylüsünü perişan, karaborsacıları ve istifçileri zengin etmiştir. Ofis, yanlış ve basiretsiz bir rekolte tahmini yüzünden 1973'ün ilkbahar aylarında, fabrikatörlere, hem de kredi ile 80-85 kuruştan sattığı buğdayı; Haziran’dan sonra yılın tavan fiyatı olan 115 kuruştan, peşin bedelle alır hale düşmüştür. Umut ederiz ki, bu yanlış tutum 1974’te devam 'etmesin. Hükûmetin 1974 yılı hububat alım fiyatlarım hazırlamakta olduğunu haber alıyoruz. Hükûmet, Türk köylüsünün, dar gelirli ve fakir halkın ana gıda maddesi olan buğday gibi pirincin de taban ve tavan fiyatlarını vakit geçirmeden ilân etmelidir. Ancak, fiyatları tespit ederken üreten, üretim fazlasını satan, satacak kadar üretemeyen çiftçiyi de evine günde 10-12 ekmek alan fakir-fukarayı da dar gelirli halikımızı da düşünmelidir. Üreteni zarar ve tüketeni perişan ettirmeyen dengeli bir fiyat vermelidir. Bu millî bankamız, adı ve kuruluş amacıyla 'Türk köylüsünün, Türk çiftçisinin hizmetinde, kalkınmasına ve gelişmesine destek olmak göreviyle yükümlü kılınmıştır. Hal böyle iken geçmişte partizan iktidarlar elinde zaman zaman amacımdan saptırılmış, köylünün ziraî kredilerinden büyük paylar tüccarın ve sanayicinin çıkarına verilmiştir. Köylümüz, 500 lira kredi alabilmek için banka kapılarında sürünürken, milyonlarca liralık krediler tüccar ve sanayicilere ve devlet ricali dostlarına bol keseden ihsan edilmiştir. 1970’te%35'e kadar düşen ziraî krediler, çok şükür 12 Mart'tan sonra tekrar yükselmeye başlamış, 1973'te %80'e çıkmıştır. Koalisyon Hükûmetinin 1974 Programında ise, %83'lük bir hedef öngörülmüştür. Bunu, fakir ve çilekeş köylümüz hesabına şükranla karşılıyoruz. Ancak, banka muamelelerinin kolaylaştırılmasını ve kredi miktarlarının da gülünç olmaktan çıkartılarak insaflı bir hadde yükseltilmesini rica ediyoruz. Bunun yanı sıra, geçmiş yıl alacaklarının tahsilinde Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nün, harman zamanına ertelenmesine dair kesin emirlerine rağmen; banka avukatlarının vekâlet ücreti alabilmek için icra vasıtasıyla traktör hapsetmek ve kap-kacak satma yoluna gitmelerinin, köylüyü bunaltmalarının önlenmesini de rica ediyoruz. Ayrıca gerek traktör gerekse gübre vesaire gibi destek mallarının dağıtımında idare âmirlerinin çıkardığı zorlukların, görülen aksaklıkların ve köylümüzün şikâyetlerinin bir an önce giderilmesini de bekliyoruz.”[16] 

İthalat-İhracat- Avrupa Ekonomik Topluluğu-Yabancı Sermaye ile İlişkilerimiz ve İhracatta Teşvik Tedbirleri 

Rauf Bey yine konuya hâkim olan bir kimse olarak hükûmetin ekonomi ile ilgili mevcut durum ile yapması gereken muhtelif politikalarının nasıl olması gerektiğini 1973 ve 1974 yıllarını karşılaştırarak ortaya koymuştur. Konuşmasında üzerinde durduğu ithalat politikaları ilgili hususlar şöyledir: “Kalkınma ve sanayileşme çabasında bulunan ülkelerde ithalâtın önemi açıktır. Bakanlığın, 1974 yılı için öngördüğü ithalât tutarı 2. 450. 000. 000 dolardır. Bu rakam 1973 yılına nazaran 850 milyon dolar fazlasıyla %50'nin üstünde bir artış demektir. Bu miktarın mal cinslerine göre dağıtımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir: 1973 yılında Yatırım malları 580 milyon dolar, Ara malları 920 milyon dolar, Tüketim 100 milyon dolar. 1974 yılında Yatırım malları 850 milyon dolar, Ara malları 1.920 milyon dolar, Tüketim 200 milyon dolar. Görüldüğü gibi ağırlık, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planının öngördüğü yatırımlarla ilgili mallara verilmiştir. Bu malların fiyatları, bütün dünyada her yıl, hatta her ay artmaktadır. Gerek bu sebeplerle gerekse çeşitli nedenlerle bütçenin gecikmesi dolayısıyla öngörülen ithalâtın zamanında yapılabileceğinden endişe duymaktayız. Bunun yanında, altyapı mallarına bu yıl daha çok ihtiyaç duyulacağını sezen stokçuların şimdiden sunî darlıklar yaratma çabasına girdiklerini haber almaktayız. Döviz rezervlerimizin Merkez Bankasında âtıl halde bırakılacağına, bu malların bol miktarda hatta gelecek seneler ihtiyacını da karşılayacak ölçüde ithal tahsis edilmesinde ve yurt içinde büyük bir stok gücü yaratılmasında büyük yararlar görmekteyiz.”[17] Konuşmasının devamında ihracat politikaları konusunda da şunları söylemiştir: “hükûmetlerin denk bütçe görüşlerinde ve bunların oluşturulmasında ihracat en mühim bir yer işgal eder ve büyük açıkları kapar. Bakanlıkça, 1973 yılı için öngörülen program hedefinin 410 milyon dolar fazlasıyla %30 oranında bir artış kaydederek realize edilmiş olmasını kıvanç verici buluyoruz ve bu başarıda emeği geçen bakanlık yöneticilerinin hizmetlerini takdirle karşılıyoruz. Dileğimiz odur ki, 1974 yılı program hedefleri tahminleri de aynı başarı ile sonuçlandırılmış olsun. Bunun için geçen yılda gerilemiş olan bazı ihraç mallarımıza değer verilmesini de bekliyoruz. Bunlardan: A) Yaş meyve ve sebze ve bilhassa son zamanlarda büyük gelişmeler kaydeden çiçek ihracatına, B) Mandalina ihracatına, C) Sığır ve arpa ihracatına, D) Çimento, klinker, seramik ve cam mamulleri ihracatına gerekli önemi vermeli ve geçmiş yılın eksiğini telâfi etmelidir. Ayrıca bu mallardan ihraç listesine yeni giren ve fakat bilhassa Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde büyük rağbet gören çimento, klinker, seramik ve cam mamullerinden azamî teşvik ve destek esirgenmemeli, bu yeni pazarlarda bazı komşularımız ve hele Yunanistan ile rekabette boy ölçüşür hale getirilmeleri sağlanmalıdır.”[18]

Rauf Kandemir bugün de birçok tartışmalara sebep olan, iktidarları ve muhalefeti karşı karşıya getiren, sürekli gündemde olan teşvik tedbirleri ve uygulanması politikalarının nasıl olması gerektiğini de şöyle dile getirmiştir: “Bugün, lehinde ve aleyhinde pek çok söz edilen konuların başında teşvik tedbirleri gelmektedir. Devlet hazinesinden ihracatçı kesimine bu maksatla birtakım imkânlar sağlanmaktadır. Buna karşılık, devlet de verdiklerinin karşılığını alabilmeyi sağlayacak tedbirleri ve uygulamayı beraber getirmelidir. Ayrıca teşvik tedbirleri, bugün içinde bulunduğu statik durumdan çıkarılarak, Türk ekonomisindeki gelişmelere uygun dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bunun için, ihracatın teşvikini amaçlayan bütün tedbirler yeniden gözden geçirilmeli, vergi iadesine giren ihraç malları çeşitleri ve vergi iadesi oranları günün gerçeklerine uygun bir düzeye çıkarılmalıdır. Aynı zamanda Merkez Bankasındaki vergi iadesi hesapları, ciddî bir denetime ve siki bir takibe tabi tutulmalı ve her türlü şüpheden arındırılmalıdır.[19]

Rauf Bey 1962’den bu yana üzerinde konuşulan, ilişkilerimiz bir ileri bir geri devam eden Avrupa Ekonomik Topluluğu hakkında da isabetli görüşler ileri sürmüştür. Bu kurum ile bağlarımız ve alışverişimiz ile ilgili olarak “bu toplulukla aramızdaki anlaşma koşullarında yenilemeler ve iyileştirmeler yapılması, ülke tarım ve sanayiinin geleceği açısından hayatî bir önem kazanmıştır” diyerek düşüncelerini ortaya koymuştur. Şimdiki adı ile Avrupa Birliği olan bu topluluk ile ilgili tartışmalar hala devam etmektedir. Günümüzde sadece iktisadi bir kuruluş olmaktan da öteye giden bir kurum olarak hala Türkiye’nin gündemindedir. Ankara Milletvekili Rauf Kandemir konuşmasının sonunda Ticaret Bakanlığı ile ilgili olarak mensubu bulunduğu parti grubunun beklentilerini ve temennilerini şöyle anlatmıştır: “1-1974 yılı hububat politikası ve taban-tavan fiyatları realist bir görüşle, ciddî bir hesapla yapılmalı, geciktirilmeden ilân olunmalıdır. (Tahmin ediyoruz ki, önümüzdeki günlerde ilan edilecek. Biz konuşmamızı daha da evvel hazırladığımız için, eğer bugün ilân ederlerse özür dileriz; yine de tebrik ederiz.) 2- Ziraat Bankası’nın tarım kredisi miktarı, köylümüzün hakiki ihtiyacına göre yeniden tayin edilmeli, traktör ve gübre dağıtımı muameleleri kolaylaştırılmalı ve çabuklaştırılmalıdır. 3- Bugünün ihtiyaçlarını ve yaklaşan 21. yüzyılın getireceği sorunları da nazara alarak hazırlanacak yeni kuruluş yasası tasarısını Yüce Meclise getirmeli ve çıkartmalıdır. 4-İçeride-dışarıda çalıştırdığı, büyük emek ve fedakârlıklarda yetiştirdiği değerli elemanlarının özellikle özel sektöre, başka bakanlıklara göç etmelerini önleyici maddî ve manevî olanakları esirgenmemeli, kendileri taltif edilmelidir. 5-Yeni pazar ülkelerinde dış örgütlenmeyi, halen mevcut olanlarda da güçlendirmeyi, hele denetimi etkin hale getirmelidir. Bir denetim sistemi kurulamamıştır ve bu denetimsizlikten dolayı da Hariciye Vekâletimizde gördüğümüz aksaklıklar, maalesef Ticaret Bakanlığımızın fedakâr memurlarının gayretine rağmen görülmektedir. Binaenaleyh, bir denetim sisteminin kurulması Bakanlık için şart görülmektedir. 6- Üretim ve sanayi mamullerimizi tanıtmak, bunlara pazarlar bulmak için iç ve dış fuarlara katılmaya devam etmeli, ancak, turistik geziler hüviyetinden çıkarılmalı, daha verimli hale getirmelidir. 7-İhracatı teşvik tedbirleri, günün koşullarına uydurulmalıdır. 8-Üretim ve tüketim mallarında standart ve kalite kontrol işlerine önem verilmeli, Bakanlık bunun ciddî ve sürekli takipçisi olmalıdır. 9-Piyasayı kontrol ve disiplin altına alacak organizasyon ve personel yasasını bu dönemde Meclislerden çıkartmalıdır.”[20] Kandemir’in Ticaret Bakanlığı için yaptığı durum tespiti ve gelecek için yaptığı tekliflerin birçoğu günümüzde de problem olarak devam etmektedir. Milletvekili olarak isabetli teşhis ve tespitleri vardır. Bunu da ş

üphesiz uzun yıllar genel müdürlük yaptığı sektördeki bilgi birikimi ve tecrübelerine dayalı olarak dile getirmiştir. Elbette dile getirdiği hususların bir kısmı eksik veya taraflı olabilir. Ancak milletvekili olarak üstüne düşeni yapmıştır. Yanlışları veya eksikliklerini tespit ve tenkit edilenleri düzeltmekte ilgili kişi ve kurumlara düşmektedir. Önemli olan iyi niyetle, afaki olmayan bir şekilde delillere dayalı olarak bildiği konuları millet adına mecliste bulunan bir kimse olarak dile getirmesi görevi, vicdani borcu ve hesap vermesi gereken millete karşı sorumluluğudur. Konuşmalarından da anlaşılacağı gibi Kandemir bu vazifesini yerine getirmeye çalışan bir milletvekili görüntüsü vermektedir. 

Kandemir aynı zamanda hiciv yeteneği olan, muhataplarıyla polemik yapabilecek bir vasıfta olduğunu da göstermektedir. Aslında kendisinin de iyi bir hatip olduğu konuşmasının insicamından ve muhtevasından anlaşılmaktadır. Bununla birlikte muhalif parti mensuplarıyla da tatlı ve nazik bir şekilde atışmaktan ve laf atmaktan da geri durmamaktadır. Bu husustaki konuşması şöyledir: “Sayın arkadaşlarım, biraz evvel konuşan (benim zaten talihsizliğim, çok değerli ve kuvvetli bir hatipten sonra sıra bana gelmiştir, Hasan Tosyalı'dan sonra konuşmak bir cesaret işiydi, o da oldu.!) Sayın Tosyalı arkadaşımızdan evvel konuşan Adalet Partili çok değerli hizmetlerini yakinen bildiğim Halil Başol arkadaşıma evvelâ teşekkür etmek istiyorum. Yalnız, kendilerinden bir hususu da öğrenmek istiyorum: Biliyorsunuz, ben bu devrenin milletvekiliyim; bilmiyorum Halil Başol arkadaşımız 1973 yılının Ticaret Bakanlığı Bütçesinin de sözcüsü müydü? Kendisini dinlerken hakikaten çok mütehassis oldum. Sanki 1973 senesinin bütçesi konuşuluyor, iktidarda bir başka parti varmış veyahut da Sayın Halil Başol arkadaşımızın, Halk Partisinin sözcüsüymüş gibi bizim dertlerimizi dile getirmiş olmasını görüyorum. Halbuki, şikâyet ettiği konular, bizim 1973’te şikâyet ettiğimiz konulardı. (CHP sıralarından alkışlar.) Biz Hükûmeti 4 ay önce aldık. Binaenaleyh, bizim buradaki konuşmalarımız, Ticaret Bakanlığı Bütçesi üzerindeki konuşmalarımız umumiyetle temenniden öteye gitmemektedir. Çünkü, yeni gelmiş bir iktidar hiçbir şeyin mesuliyetini taşımıyor, geleceğe yatırım yapıyor, geleceğin hesabını veriyor, önümüzdeki sene bu iktidarın bütçesini burada enine boyuna eleştirebiliriz.”[21]

Kırıkkale’de Meydana Gelen Sel Felaketi

Rauf Bey, bölge milletvekili olarak doğduğu şehrin meselelerine karşı duyarlı davranmaktadır. Kırıkkale’de meydana gelen sel baskını münasebetiyle gündem dışı söz alarak şahsı adına bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında felaketten doğan üzüntüsünü dile getirdikten sonra şehrin daha önceki planlama yanlışlığı ve geçmiş iktidarlara mensup milletvekillerinin mevcut hükûmeti suçlayıcı sözlerini de yadırgadığını ifade etmiştir. Konuşmasında bazı rakamlar vererek meselenin önemine işaret etmiş ve hükûmetin bölgeye yardımlarına da teşekkür etmiştir. Konuşması şöyledir: “Aziz arkadaşlarım, Kırıkkale'deki sel felâketini duyan her partili milletvekilleri gibi CHP milletvekilleri de hadiseyi haber alır almaz olay yerine gitmişlerdir. Hasar hakkında biraz sonra bazı rakamlar vereceğim, ama üzüntü ile belirtmek isterim ki, benden evvel söz alan arkadaşım şu 4,5 aylık Hükûmetin ihmaline verdiği sel felâketi, Kırıkkale'nin yeni bir hadisesi değildir. Kırıkkale Belediyesinin basiretsiz bir tercihi ile sanayi çarşısının kuruluşu ve sel mıntıkası olan bu yerde kanalizasyon ve sel kanallarının çok iyi bir plana bağlanması gerekirken, o zaman Belediye Meclisinde uzun uzun bunun doğuracağı felâketler izah edilmişken, seneler senesi belediye iktidarını elinde tutanlar sanki yeni bir vaka ile karşılaşmış, sanki yeni bir felâketle karşılaşmış, sanki bunun mesulü de iki ay evvel İmar ve İskân Bakanlığı’na aksettirilmiş bir müracaatın is'af edilmemiş olması gibi olaylara bağlamalarına hayret ettim. Sayın Aygün, tecrübeli bir parlamenterdir, iki dönemdir...” Bunun üzerine başkan tarafından “Sayın Kandemir, istirham ediyorum efendim; aslında Sayın Bakan bu konuda söz istemişlerdir, siz sadece Ankara Milletvekili olarak afet nedeniyle görüş ve isteklerinizi belirtiniz lütfen efendim” diye ikaz edilmesi üzerine konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Sayın Başkan, Hükûmetin vazifesini üzerime almış olarak veya grup adına da konuşmuyorum, şahsım adına konuşuyorum. Üzüntümü belirttim, ikazınıza teşekkür ederim, daha fazla ileri gitmeyeceğim. Ama insanlar evvelâ iğneyi kendisine, çuvaldızı başkasına denemelidirler. Muhterem arkadaşlarım, hadiseyi basit görmek mümkün değildir. Bugünkü rakamlara göre 300 konut ve 113 işyeri bu felâkete uğramış bulunuyor. Yalnız Sanayi Çarşısındaki esnafın zarar ziyanı 40-50 milyon liranın üzerindedir. Evleri, işyerleri harap olan insanlar büyük bir sıkıntı içindedir. Fakat gerek Hükûmet gerekse Kızılay'ın yardımları zamanında yetişmiştir, tedbirler alınmıştır, hatta gıdalarına varıncaya kadar. Bununla yetinilmediğini ve bugünkü Hükûmetin bu acı dersten ve felâketten kendine dersler çıkaracağına inanıyoruz. Nitekim, biraz sonra Hükûmet adına konuşacak arkadaşlarımız belki rakamlar vereceklerdir. Bunun ilk ve son değil, hiç olmamasını temenni ediyoruz. Kırıkkale 1950 yılında 30 bin nüfustan bugün 140 bin nüfusa çıkmıştır, anormal bir yayılış tarzı içinde âdeta şehir değil de bir köy görünümü içindedir. Eğer bu konu, belediyenin üzerinde, bir Hükûmet meselesi yapılmadığı müddetçe bu felâketleri önlemek mümkün olmayacak ve sık sık bunlarla karşılaşacağız. Nitekim, bir hafta içinde Kırıkkale üç defa sel felâketine uğramıştır. Bu itibarla, Hükûmetten bazı noktaların kaile alınmasını dileyerek sözlerime nihayet vermek istiyorum. Mahallindeki çalışmaları bizzat gördük, bununla beraber tespit edebildiğim kadarıyla şu hususlara dikkat buyurulmasını istiyorum: 1-Maddî zararın kesin bilançosu çıkarıldı mı? Çıkarıldıysa miktarı nedir? 2-Zarara uğrayan halkın yükünün hafifletilmesi, hasar gören evlerinin tamiri veya yeniden inşası için ne gibi bir yardım düşünülmektedir'? 3- Sanayi çarşısı esnaf ve sanatkârlarının normal çalışma hayatına girebilmeleri için borç ve krediler yönünden alman veya alınacak tedbirler nelerdir? 4-Demin de arz ettiğim gibi nüfusu 1950 yılında 30 bin iken bugün 140 bine ulaşan şehircilik görüş ve ölçülerine aykırı anormal bir genişleme gösteren ve bu sebeple de gelecek on yılda Hükûmet için bir problem halini alacak Kırıkkale ilçemizin sel, kanalizasyon, su, elektrik ihtiyaçlarının ciddi bir etüde ve plana tabi tutulması için ne düşünülmektedir? Hükûmetten bu sorularımın açıklanmasını istiyor, saygılarımı sunuyorum.[22]

Kandemir, Ticaret Bakanlığı’nda meydana gelen gelişmelere duyarlılığını her fırsatta dile getirmiştir. Bakanlık yetişmiş uzman çalışanlarının başka kurumlara gidişleri ile alakalı şöyle konuşarak cevap istemiştir:Bakanlık kademelerinde ve bilhassa Dış Ticaret Dairesi örgütünde devletin bütün imkânlarından, içeride ve dışarıda, yararlanmak suretiyle yetişen, liyakatli ve değerli elemanların Bakanlık Kuruluş Kanununun yetersizliği nedeniyle ve de tatmin edilemedikleri için, özel sektörün çok özendirici tekliflerine dayanamayarak bu kesime transfer olmaktadırlar. Bu hazin durum karşısında: 1. Bu transfer hâlâ devam ediyor mu? 2. Transferin önlenmesi ve Devletin büyük fedakârlıklarla kendi yetiştirdiği bu değerli elemanlarından bizzat kendisinin yararlanması için Bakanlıklarının Teşkilât Yasasında geciken ve gerekli düzeltmelerin yapılması gereğine inanıyorlar mı? 3. Bu konu ile ilgin olarak girişilen ya da girişilmesi derdest olan bir çalışmaları var mıdır?”[23]

Sonuç

Kırıkkale’nin yetiştirdiği birçok önemli isimlerden biri olan Mehmet Rauf Kandemir Bey’in çeşitli kaynaklardan istifade ile hayatı hakkında bilgiler verilmiştir. Diğer taraftan milletvekili olduğu zaman zarfında meclisteki şahsı ve parti grubu adına söz alarak yaptığı konuşmalar irdelenmeye çalışılmıştır. Rauf Kandemir eğitimcilikle işe başlamış ve önemli bir kurum olan Umumi Mağazalar TAŞ.’de (UMAT) genel müdürlük yapmış bir kimsedir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bir kuruluşu olan UMAT’taki görevi sırasında iş dünyası, ticaret, ithalat ihracat gibi konulara vakıf olmuştur. Bunu meclisteki konuşmalarındaki bilgi sinden rahatça çıkarabiliyoruz. Mecliste çok fazla konuşan biri olmamakla beraber bir dönemlik vekilliği sırasında bildiği konularda yerli yerinde konuştuğu, fikirler ileri sürdüğü görülmektedir. Üzerinde durduğu konulara baktığımızda Türkiye’nin o günden bugüne aşağı yukarı aynı meselelerle uğraştığını üzülerek görmekteyiz. Kandemir tespit, tahlil ve çözüm tekliflerinde yerli yerinde fikirler ileriye sürmüştür. Bu konuşmalarına bakarak günü ve geleceği iyi okumaya çalıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kırıkkale’nin meselelerine karşı duyarlılığını da mecliste göstermiş bir siyasetçi olarak kendisini minnetle anıyoruz. Bu yazı ile hatırasına hürmet ettiğimize inanıyoruz.

Kaynaklar

Sosyal Güvenlik Kurumu Emekli Sandığı Arşivi (SGK-ESA), Mehmet Rauf Kandemir’e Ait “13.418.002” Numaralı Özlük Dosyası.

TBMM Arşivi, Millet Meclisi Üyelerine Mahsusu Zat ve Sicil Dosyası (Sicil No: 976)

TBMM Albümü-1920-2010-, 2. Cilt:1950-1980, TBMM. Yayınları, Ankara 2010.

Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 2. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 47. Birleşim, (28.2.1974), Ankara 1974.

Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 3. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 63. Birleşim, (10.4.1974), Ankara 1974.

Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974.

Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 6. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 100. Birleşim, (25.6.1974), Ankara 1974.

Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 24. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 52. Birleşim, (22.2.1977), Ankara 1977.

[1] Sosyal Güvenlik Kurumu Emekli Sandığı Arşivi (SGK-ESA), Mehmet Rauf Kandemir’e Ait “13.418.002” Numaralı Özlük Dosyası.

[2] TBMM Arşivi, Millet Meclisi Üyelerine Mahsusu Zat ve Sicil Dosyası (Sicil No: 976)

[3] SGK-ESA, Mehmet Rauf Kandemir’e Ait Özlük Dosyası, TBMM Arşivi, Millet Meclisi Üyelerine Mahsusu Zat ve Sicil Dosyası (Sicil No: 976)

[4] SGK-ESA, Mehmet Rauf Kandemir’e Ait Özlük Dosyası. (Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü’nün Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’ne yazdığı 18 Aralık 1963 tarih ve 4838 sayılı yazısı)

[5] SGK-ESA, Mehmet Rauf Kandemir’e Ait Özlük Dosyası.

[6] SGK-ESA, Mehmet Rauf Kandemir’e Ait Özlük Dosyası. (TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği Personel ve Muhasebe Dairesi Başkanlığı’nın 27 Haziran 1986 tarih ve 24624-2640 sayılı yazısı); TBMM Arşivi, Millet Meclisi Üyelerine Mahsusu Zat ve Sicil Dosyası (Sicil No: 976)

[7] TBMM Arşivi, Millet Meclisi Üyelerine Mahsusu Zat ve Sicil Dosyası (Sicil No: 976); TBMM Albümü-1920-2010-, 2. Cilt:1950-1980, TBMM. yayınları. Ankara 2010, s.970.

[8] Peramezat sitesinin 15 Ocak 2017 tarihli müzayedesindeki görüntülerden istifade edilmiştir.

[9] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 2. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 47. Birleşim, (28.2.1974), Ankara 1974, s.113. (T. C. Ankara Valiliği 17 .10 .1973 Yazı İşleri Kalemi: 39-A/2094 Konu: Ekmeklik tahsisleri hk. 1-Ekmeklik tahsisleri hakkında, Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlü günden alman 16.10.1973 gün ve 12917 sayılı yazı örneği aynen ikinci maddeye çıkarılmıştır. 2-17.5 .1973 tarih ve 7/6397 sayılı Kararnamenin. 5nci maddesinde ve Ticaret Bakanlığının valiliklere hitaben yayınladığı 29.8.1973 tarih 15/1151545 sayılı tamimlerinde derpiş olunduğu üzere, ‘Belediyelerin mahallî ekmeklik ihtiyaçlarını piyasadan temin etmeleri esastır.’ Bu itibarla ve stok durumumuzun özelliği nedeniyle Kasım 1973 ayında ancak Ankara il merkezine 12 000, Bağlum Bucağına, 20, Sincan 'bucağına 100, Kırıkkale ilçesine 600 ton ekmeklik hububat verilebilecektir. Bunların dışında kalan diğer ilçe, bucak ve kasabaların ekmeklik ihtiyaçlarının müessesemizce karşılanmasına imkân görülememektedir. Bilgilerinizi, bakiye ihtiyacının piyasadan karşılanması bakımından şimdiden gerekli tedbirlerin ittihazı hususunda ilgililere emirlerinizi arz ederiz. Ankara Valilik Makamına arz edilmiş, Belediye Başkanlığına sunulmuştur. 3-Bilgi ve gereğini rica ederim. Halit Gökkaynak Vali Muavini Ankara Valisi Yerine.”)

[10] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 2. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 47. Birleşim, (28.2.1974), Ankara 1974, s.115.

[11] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 3. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 63. Birleşim, (10.4.1974), Ankara 1974, s.97.

[12] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 3. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 63. Birleşim, (10.4.1974), Ankara 1974, s.97.

[13] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.794.

[14] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.794.

[15] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.794-795. Kandemir’in TSE ile açıklaması şöyledir: “Bunlardan Türk Standartlar Enstitüsünün takdire değer çalışmalarına da değinmek isteriz, Standardın ilk mazisi, Osmanlı İmparatorluğunun en parlak devirlerine kadar uzanmaktadır. Enstitünün kuruluşu ise 12-13 yıl gibi kısa bir geçmişe dayanır. Bu kadar kısa bir sürede teknik ve bilimsel çalışmaları sayesinde, dünya enstitüleri arasında mümtaz bir yer almıştır; modern tesis ve cihazları, yetenekli elemanları ile Türk üretim ve sanayiinin hizmetindedir.” (s.795).

[16] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.795-796.

[17] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.796.

[18] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.796.

[19] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.796.

[20] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.796-797.

[21] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 4. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 84. Birleşim, (24.5.1974), Ankara 1974, s.797.

[22] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 6. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 100. Birleşim, (25.6.1974), Ankara 1974, s.273-274.

[23] Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 24. Cilt, 4. Dönem, 1.Toplantı, 52. Birleşim, (22.2.1977), Ankara 1977, s.738.

  • Salı 17 ° / 0.9 ° Güneşli
  • Çarşamba 18.9 ° / 2.2 ° Güneşli
  • Perşembe 20.5 ° / 4.5 ° Güneşli