PROF.DR.HAMİT PEHLİVANLI
Tarih: 07.12.2012 06:08
OSMANLILARDA YOL EMNİYETİNİN SAĞLANMASINDA DERBENDLERİN YERİ VE ÇAŞNİGİR KÖPRÜSÜ DERBENDİ
Ülkelerin gelişmesi, zenginleşerek müreffeh bir hale kavuşmaları iktisadî faaliyetlere paralel olarak ortaya çıkan bir durumdur. İktisadî faaliyetlerin gelişmesinde, ticaretin canlanmasında yollar tartışmasız en önemli unsurdur. Yolların yapımı önemli olduğu gibi, bunların bakımı, onarımı ve güvenliğinin sağlanması da en önemli hususlardandır. Bu her devir için geçerlidir. İncelediğimiz dönemde ulaşım yaylı, kağnı vs. gibi araba çeşitleri ile birlikte at, eşek, deve, katır gibi hayvanlar aracılığı ile sağlanıyordu. O devirde iktisadî faaliyet, yolların geçtiği yerler ile bunların sona erdiği liman ve şehirlerde toplanmaktadır. Bugünkü anlamda jandarma ve polis gibi teşkilâtlar bulunmamaktadır. Dolayısıyla Osmanlı öncesi ve Osmanlılar döneminde devlet, yolların emniyetini sağlamak için derbent teşkilatı ve benzeri kurumlardan istifade etmekteydi. Ortaçağda yollar üzerinde kurulan sosyal tesisler bulunmaktaydı. Bu tesisler misafirhane, ribat, kervansaray, gibi isimlerle anılmaktadır. Ribatlara, İslam dünyasında X. Asırdan itibaren rastlanmaktadır. Kervansaraylar ise Anadolu Selçukluları zamanında teşekkül etmiştir. Kervansaraylar, ribatların şartlara göre daha gelişmiş halinden başka bir şey değildir. Yollar üzerindeki kervansaray sisteminin gelişmesi, ticaretin önemini kavrayan Anadolu Selçuklu sultanlarının ileri görüşlülüklerinin bir ifadesidir. Anadolu Selçukluları, kervansaraylar kurmak suretiyle ticaret ve seyahat emniyetini sağlayacak konaklar tesis etmişlerdir. Buralara gelen yolcuların istirahatını temin etmek amacıyla kurulan bu sosyal tesislerde birçok birim mevcuttur. Bunlar arasında yatakhaneler, aşhaneler, erzak ambarları, depolar, samanlık, mescid, hamam, şadırvan, hastane ve hatta eczaneler bulunmaktadır. Ayrıca nalbant, ayakkabıcı ve saraç gibi esnaf da buralarda bulunmakta ve yolculara hizmet etmektedir.
Osmanlılar da bu geleneğin devamı mahiyetinde yollar üzerinde derbendler kurarak yolların emniyetini sağlıyordu. Derbend kelimesinin bu teşkilata isim olarak kullanılmasına 15. Asırdan itibaren rastlanmaktadır. Derbend, ?der:geçit ve bend:tutmak? kelimelerinden oluşan birleşik bir kelimedir. Serhatlerde bulunan küçük kale, dağ ve boğazlarda bulunan karakolhane, iki dağ arasında geçit anlamında kullanılır bir kelimedir. Derbendler önemli geçit yerlerinde, etrafa hâkim ve etrafı kontrol edebilecek yerlere kurulurdu. Bunları şu şekilde sınıflandırabiliriz: Önemli geçit yerlerini kontrol amacıyla kurulmuş kaleler, büyük vakıf şeklindeki arazileri işlemek üzere kurulan tesisler, han ve kervansaraylar ile köprü yakınlarında kurulan derbendler. Bu bir köyün yakınında olabileceği gibi uzağında da olabilirdi. Bazen derbendlerin olduğu yerlerde köylerde oluşabiliyordu. Yol güzergâhlarında ıssız yerlere kurulan hanlar birer derbend konumundaydılar. Derbendler aynı zamanda askerî öneme de sahipti. Bu tesisler küçük bir kale şeklinde de inşa edilirdi. Etrafı duvarlarla çevrilen bu yerde insanların ihtiyaçlarını karşılayacak ibadethane, dükkân hatta mektepler de bulunmaktaydı. Bir yerin derbend olabilmesi için bazı şartları taşıması lazımdı. Her şeyden önce yolların kavşak noktasında merkezî bir durumda olması gerekirdi. Yine belgelerde geçen şekliyle muhataralı , yani belalı, tehlikeli, zararlı yerler olması lazımdı. Yol kesicilerin, eşkıyanın olma ihtimali yüksek yerler derbend kurulması için tercih edilen, daha doğrusu derbend kurulması gereken yerlerdi. Bu yerlerin tespitinde kaza ve eyalet kadıları yetkili idi. Onlar uygun gördükleri yerleri merkeze arz ederlerdi. Ancak merkez bu teklifleri yine ilgili yerlerdeki devlet görevlilerine talimat vererek araştırırdı. Derbend yerlerinin tayini çok ciddî araştırmalardan sonra mümkün olmaktadır. Derbend kurulması teklif edilen yerlerdeki mahallî görevlilere sorulan hususlar şunlardı: Buraya derbend lazım mıdır, memlekete faydası olur mu ve kaç kişi lazımdır? Merkez, bu sorulara müspet cevap alabilirse gerekli izni vermektedir. Bu izinden sonra kadı veya naib, derbendci olabilecekleri bir deftere kaydederek ilgili daireye gönderirdi. Derbendciler, bulundukları yerde kimsenin malına, canına zarar gelmeyeceği hususunda teminat vererek aksi bir durum olursa zararı tazmin edeceklerini kabul ediyorlardı. Derbendlerin kuruldukları önemli yerlerden biri de nehirlerin dar geçit noktalarında kurulan köprülerdi. Geçit vermeyen nehirlerin dar yerlerine inşa edilen köprülere yolcuların güvenliğini sağlamak şartıyla civardaki köy halkı derbendci olarak tayin ediliyordu. Bunların başındaki yetkiliye derbend ağası sıfatı verilirdi. Köprü yapmak, onarmak gibi görevleri olan köprücüler, asayiş ve güvenlik gibi hususları yerine getirmeyi kabul ederlerse bunlar da derbendci olabiliyorlardı. Osmanlı devlet teşkilatında düzenli bir teşkilat olarak II. Murad devrinden itibaren derbend teşkilatını görmekteyiz. Daha önceki padişahlar zamanında da derbend görevi dolayısıyla vergi muafiyetine dair kayıtlara rastlanmaktadır. Kamu güvenliğinden ve belli bir yol veya köprünün bakımından çoğu kez bütün bir köyün nüfusu sorumlu olur, karşılığında bir takım vergilerden muaf tutulurdu. Derbendciler kaçarlarsa zorla geri getirilirdi. Devlet 16.yüzyılda Anadolu?da 2288, Doğu Balkanlarda ise 1906 köylü ailesini derbentçi atamıştır.
Köprüler birçok yerde yolları kontrol edebilecek şekilde inşa edilmişlerdi. Dolayısıyla derbend hüviyetini haizdiler. Bu tip derbendlere en güzel örneklerden biri Kırşehir Sancağı?nda ve Ankara ile Kırşehir arasında Kızılırmak üzerinde kurulmuş olan Çaşnigir Köprüsü?dür. Köprünün kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hususu tartışma konusudur. Bu konuda gerek batılı araştırmacılar, gerekse Türk bilim adamları kesin bir şey söyleyememektedirler. Kitabesinin olmayışı bu konudaki en büyük eksikliktir. Yazılı kaynaklarda da açık bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla araştırmacılar köprünün hangi devirden kaldığına dair kesin bir kanaat belirtmekte zorlanmaktadırlar. Köprünün, M.Ö. VI. yüzyılda mevcut olduğu, yani antik devirden kaldığı yolunda rivayetler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar bu köprü hakkındaki en eski bilgilerin Herodot Tarihi?nde olduğunu yazıyorlar. Ancak Heredot(M.Ö.485-425)köprüyü görmediği gibi yazılı bir belgede göstermemiştir. Sadece Sinoplu tacirlerden duyduklarını yazmıştır. Batı Anadolu?dan başlayarak doğuya giden ve ?Kral Yolu? olarak bilinen yolun Kızılırmak?ı nereden geçtiği ve köprünün ne zaman yapıldığı ve gerçekten o devirde bir köprünü olup olmadığı tartışma konusudur. Heredot, Lidya Kralı Kroisos?un kral yolunu takiben Kızılırmak?ı geçtiğini yazmaktadır. Kralın Kızılırmak?ı nereden ve hangi noktadan geçtiği tam olarak bilinmediği gibi, Çaşnigir Köprüsü?nden geçip geçmediği de kesin belli değildir. Bir rivayete göre Kroisos?un nehri daha kuzeyden, Yahşihan?dan (Şimdi Kırıkkale?ye bağlı bir ilçe)geçmiştir. Kızılırmak üzerinde olduğu rivayet edilen köprünün ve Lidya ile Medler arasındaki savaşın yeri kesin değildir. Roma devrinde de doğuya giden yol, Tuz Gölü ile Kızılırmak arasından geçerek gidiyordu. Dolayısıyla bu devirde Çaşnigir Köprüsü?nün olduğu yerde böyle bir köprü bulunmamaktaydı.
Sanat tarihçisi Fügen İlter de bu konuda şunları yazmaktadır: ?Çaşnigir Köprüsü, İslam öncesi döneme ait eski bir köprünün temelleri üzerine hanla birlikte Selçuklular devrinde yapılmış, ancak Osmanlılar zamanında geçirdiği yenilemeler sonucu orijinalitesini yitirmiş, böylece şimdiki şekli ve yapısıyla zamanımıza kadar ulaşmıştır denebilir. Ayrıca çaşnigir adıyla anılması da Selçuklular zamanından geldiğini işaret edebilir.? İlter?in Çaşnigir adından hareketle Selçuklulardan kalma bir yapı olabileceğini ifade etmesi tartışılabilir bir konudur. Çaşnigirlik müessesesi sadece Selçuklularda değil, Osmanlılarda da var olan bir kurumdur. Çaşnigir, Osmanlı sarayında da en önemli görevlilerin başında gelmektedir. Yine İlter, Batılı sanat tarihçilerinden Avusturyalı K. Ritter?in 1936 yılında köprüyü iki defa gördüğünü ve bugünkü haliyle Osmanlı öncesi köprüler arasına sokulamayacağını yazdığını, hatta kaynak göstermeden köprünün Sultan Murad zamanında yapıldığını yazdığını belirtmektedir. Ancak kendisi de kaynak göstermeden yukarıda aktardığımız mütalaalarda bulunmaktadır. Diğer taraftan Başbakanlık Osmanlı Arşivi?ndeki 27 Temmuz 1852 (09 Şevval 1268) tarihli belgedeki ?Sultan Murad Han tâbe serâhu (toprağı temiz ve kutlu olsun) Hazretlerinin bina ve inşa buyurmuş oldukları Çaşnigir Köprüsü? ifadesinde de köprünün Sultan Murad zamanında yapıldığına işaret edilmektedir. 19. Asır ortalarındaki bu belgede Köprünün Sultan Murad zamanında inşa edildiğinin yazılması, bugün olmayan kitabenin yazışmanın yapıldığı tarihlerde var olabileceğini akla getirmektedir. Zira Osmanlı devlet yazışmalarında, önemli bir derbendin ismi ve derbend köprüsünü yaptıran sultan ile alakalı olarak yanlış bilgi verilebileceğini düşünmek zor ihtimal gibi gözükmektedir. Bu durumda belge K.Ritter?i destekler mahiyettedir. Dolayısıyla, köprünün hangi devirde kurulduğu konusu tartışmalı olmakla beraber Sultan Murad zamanında inşa edildiği düşüncesi akla daha yatkın gözükmektedir.
Bu tartışmalar bir yana köprünün Osmanlılar döneminde devamlı kullanıldığı ve o devirde amacına uygun olarak hizmet verdiği aşikârdır. Çaşnigir Köprüsü Ankara-Kırşehir yolunun 100. Kilometresinde Kızılırmak üzerindedir. Köprü yakınında bulunan Köprüköy?den dolayı ?Köprüköy Köprüsü? diye de bilinir. Mimarî tarz itibariyle iki yana eğimli bir köprüdür. Köprü, kaya zemin üzerinde ve ayakları sağlam zemine otursun diye kayaları takiben eğri inşa edilmiştir. Bulunduğu yer topografik bakımdan nehrin en uygun ve sağlam geçit verdiği yerdedir. Kayalıklardan hemen önce ve sonra nehir genişleyerek akmaktadır. Köprünün özellikleri hakkında şunları söyleyebiliriz. Genişliği korkuluklar hariç 5.80 metredir. Korkulukların genişliği ise 0.20 metredir. Köprü 113. 25 metre uzunluğundadır. Köprünün ana kemeri 18.60 metre açıklığındadır. Diğer boşaltma gözleri bunun yanında küçük kalmaktadır. Ana kemerin yüksekliği 13.65 metredir. Ana kemerin doğusunda bir, batısında beş boşaltma gözü vardır. Ancak bu gözlerden büyük taşkınlarda su geçmektedir. Kemer açıklıkları batıdan (Ankara yönü) başlayarak şöyledir: 3.75, 4.00, 4.13, 6.28, 18.60(ana kemer) ve 5.90 metredir. Ayrıca köprü gövdesi içine saklanan sivri kemerli üç adet hafifletme açıklığı(gözü) bulunmaktadır. Köprünün iki yanında üstte korkulukları bulunmaktadır. Köprü kesme taştan inşa edilmiştir. Kitabesi olmadığı gibi herhangi bir süsleme de yoktur.
Köprü dönemin şartlarında en uygun yere yapılmıştır. Ancak kayalıklar köprüyü eşkıyanın saldırılarına açık hale getiriyor ve yol emniyetini de tehlikeye atıyordu. İşte devlet, köprünün inşa edildiği mahalli koruyabilmek, yolcu ve ticaret kervanlarının emniyetini temin edebilmek için 50 kadar derbendci tayin etmiştir. Zaman içerisinde köprü etrafında nüfus çoğalmış ve birtakım ihtiyaçları karşılamak üzere tesisler inşa edilmiştir. Daha önce yapıldığı anlaşılan ancak harap durumda olan han tamir edilmiş ve bir de cami inşa edilmiştir. Çeşitli tarihlerde yapılan bazı tayinler caminin olduğuna işaret etmektedir. Örneğin 19 Mart 1836(01Zilhicce 1251)tarihli bir belgeden, Konur Kazası?na bağlı Çaşnigir Köprüsü Karyesi?nde bulunan cami hatibinin ölmesiyle boşalan göreve yeni tayin yapıldığı anlaşılmaktadır. Cevdet Çulpan, 1892 yılında bu köprüden geçen Cte De Cholet?in, köprünün sol kıyısında taştan yapılmış bir aslanın adeta köprüyü koruyor gibi durduğunu yazdığını nakletmektedir. Ancak günümüzde köprü üzerinde veya civarında aslan heykeli olmadığı gibi han kalıntısı ve cami de yoktur.
Anadolu?da meydana gelen bazı halk hareketleri sonucu 17. Asrın sonlarına doğru Derbendçi ve beldâr gibi yol, geçit ve köprü güvenliğini sağlamakla görevli olanlar yerlerini terk etmişlerdi. Bu da büyük ölçüde yol güvenliğini, dolayısıyla ticaret erbabının ve diğer yolcuların can ve mal emniyetini tehlikeye atmıştır. Ülkenin başka yerlerinde derbendcilerin dağılmalarına karşılık Çaşnigir Derbendinde 19. Asrın ortalarına doğru yoğun bir nüfus yaşamaktadır. Çaşnigir Köprüsü Köyü?nde, 1845 tarihli temettuat defterinden anlaşıldığına göre 182 hane Müslüman reaya bulunmaktadır. Bu durumda köyde, ortalama her hanede beş kişi yaşadığı düşünülürse, 910 kişi yaşamaktadır. Derbendlerin ortadan kalkmaya başladığı tarihlerde bile köyde bu kadar çok hanenin olması önemli bir husustur. Bu kadar yoğun bir nüfus Çaşnigir Köprüsü Derbendi?nin önemini de göstermektedir. Ayrıca bu köyde, 1840 tarihli temettuat defterinden, gayri Müslim yedi hane reayanın da yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu da yine hane başına ortalama beş kişi hesap edilirse 35 kişi nüfus demektir. İsimlerden yola çıkılarak bir tespit yapılırsa, gayri Müslim ahalinin Rum olduğu anlaşılmaktadır.
Köprülerin tamir ve bakım giderleri Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde genellikle tahsis edilen vakıf gelirlerinden karşılanıyordu. 19. Asrın ikinci yarısında yapılan bazı yazışmalarda, Ankara Eyaleti dâhilinde Kızılırmak üzerinde bulunan Çaşnigir Köprüsü?nün zaman içerisinde çeşitli sebepler yüzünden harap olduğu kaydedilmektedir. Ancak herhangi bir vakfı olmadığından tamiri de mümkün olmamıştır. Durum İstanbul?a bildirilerek tamir için lazım olan 5900 kuruşun nereden ödeneceği 6 Temmuz 1852 (18 Ramazan 1268) tarihli bir yazı ile sorulmuştur. Gelen 27 Temmuz 1852 (09 Şevval 1268) tarihli emirle, masrafların nafia gelirlerinden ödenmesi kanun gereği olduğundan meselenin, mahallinde usulüne uygun olarak ve düşük bir fiyatla ve açık eksiltme yolu ile talip olana ihale edilerek halledilmesi bildirilmiştir.
Derbendcilik hukuki bir engel yok ise genellikle babadan oğula geçebiliyordu. Ancak bazen bu usulün dışına çıkılarak bazı mağduriyetlere sebep olunabiliyordu. Vefat eden derbend ağasının oğlu olduğu halde yerinin bir başkasına verilmesi de söz konusu olabiliyordu. Ancak mağdur olan hukukî hak sahipleri, durumlarını ispat edebilirlerse derbend ağalığını geri alabiliyordu. Nitekim Kırşehir Sancağı Konur Kazası?nda bulunan Çaşnigir Derbendi Ağası Hacı Mehmed Ağa ölünce, yerine oğlu Süleyman, Ankara damga mukataası emvalinden 120 akçe ile tayin olunmuştur. Fakat Cabbarzâde Süleyman Bey?in, Hacı Mehmed?in oğlu yoktur diyerek ağalığa kendisini tayin ettirdiği 29 Ağustos 1791(29 Zilhicce 1205) tarihli hatt-ı humâyûndan anlaşılmaktadır. Ancak ölen ağanın oğlu Süleyman, hukukî delillerini ortaya koyarak ağalığın kendi hakkı olduğunu, dolayısıyla babasının tasarrufunda bulunan 120 akçeyi istemiştir. Cabbarzâdenin nüfuzlu biri olması yüzünden derbend ağalığı ona bırakılmıştır. Ancak, Hacı Mehmed Ağa?nın oğlunu da mağdur etmemek adına derbend ağalığına denk olmak üzere gümrükten veya başka bir yerden vazife verilmesi emredilmiştir.
Derbend sisteminin bozularak derbendcilerin dağılmasının birkaç sebebi tespit edilmiştir. Bunlar arasında yetkililerin muafiyet usulüne aykırı olarak vergi istemesi, derbend idarecilerinin kifayetsiz olması, yetkilerini kötüye kullanmaları ve derbendcilerin kalabalık eşkıya gruplarına karşı koyamamaları gibi hususlar bulunmaktadır.
Osmanlı ülkesinde bulunan derbendlerin bozulmasından Çaşnigir Köprüsü Derbendi de kurtulamamıştır. Nitekim burada da görevini kötüye kullanarak halktan haksız yere para toplayan derbend ağaları çıkmıştır. Bazı arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre Derbend Ağası Cabbarzâde Süleyman?ın yerine Konur Kazası?nda bulunan Çaşnigir Derbendi ağalığına tayin olunan Köprülü oğullarından Hacı Ali, Hüsrev Şir ve Mehmed Emin?in halktan kanun hilafına fazla para talep ettikleri şikâyet konusu olmuştur. Bu şikâyeti araştırması ve açıklığa kavuşturması için Kırşehir Mutasarrıfı Vezir Ali Paşa?ya 22 Ekim 1815 (18 Zilkade 1230) tarihinde bir emir verilmiştir. Bir başka yolsuzluk ve sistemi zedeleyen uygulama Valilerin derbend ahalisinden kanun hilafına vergi talep etmeleridir. 14 Kasım 1818 tarihli belgeden anlaşıldığına göre (15 Muharrem 1234) Çaşnigir Köprüsü Derbendi?ni korumakla mükellef üç köy halkı avârız, tekâlif-i örfiyye ve a?şâr vergisinden muaf oldukları halde valilerin kendilerinden bu vergileri talep ettiğinden dolayı şikâyette bulunmuşlardır. Yine Çaşnigir Köprüsü Derbendi civarındaki üç köy halkının şikâyetlerinden, kifayetsiz bazı derbend ağalarının zaman zaman görevlerini ve nüfuzlarını kötüye kullandıkları anlaşılmaktadır. Çaşnigir Köprüsü Derbendi Ağası Deli Battal?da bunlardan biridir. İnsanları katleden, mallarını yağmalayan ve ehli ırza ihanet eden bu şahsın, 7 Mayıs 1822 (15 Şaban 1237) tarihli Hatt-ı hümâyundan anlaşıldığına göre yakalanarak başı kesilmiştir. Bazı belgelerden, zaman zaman derbendcilerin de işlerine geldiği gibi isteklerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Daha önce Kırşehir Sancağı?na bağlı iken Keskin madenine bağlanmış olan üç köy halkı, Çaşnigir Derbendi?nde köprücü olduklarını beyan ederek tekâliften ve madene ait masraflardan muaf olmak istemişlerdir. Ancak 7 Eylül 1831(29 Rebiü?l-evvel 1247) tarihli cevapta, bu derbendin muafiyetlerinin kaldırıldığı, köprünün korunması vazifesinin Gümüşkân madeni eminlerine verildiği ve herkesin aynı vergiye tâbi tutulmalarına karar verildiği bildirilerek istekleri reddedilmiştir.
Sonuç olarak Çaşnigir Köprüsü derbendinden bugün sadece köprü ayakta kalabilmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz köprü yakınındaki han ve cami günümüzde ayakta değildir. Bir iz de yoktur. Derbend sisteminin bozulması, daha doğrusu çağın getirdiği yenilikler karşısında ehemmiyetinin kalmaması üzerine derbendcilik de ortadan kalkmıştır. Orta ve yeniçağlar boyunca yol güvenliğini sağlamada birinci derecede rolü olan derbend ve derbendcilerin yerini Tanzimat?tan sonra zaptiye, daha sonra da jandarma teşkilatı almıştır. Ayrıca Tanzimat?ın ilânından sonra vergi sisteminin tamamen değişmesi, bütün vergilerin doğrudan devlet hazinesinde toplanması ve maaş sisteminin konulması da sistemin tasfiyesinde önemli rol oynamıştır. Zira yeni sistemde hükümet konağı, köprü, kaldırım, menzilhâne gibi işlerin masrafları, tamirleri hazineden karşılanacak ve halka bir şey yüklenmeyecekti. Tanzimat?tan sonra devlet teşkilat yapısının değişmesi ve benzeri hizmetlerin yeni kurulan bazı devlet birimlerine bırakılması, Çaşnigir Derbendi?nin de sonu olmuştur. Fakir ve imkânları kıt insanların yaptığı bir iş olan Derbendcilik, muafiyetlerin kalkmasıyla birlikte onlar için de cazibesini kaybetmiştir. Bu kararla ve devlet güvenlik teşkilatında yapılan yeniliklerle beraber eski sistem kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Çaşnigir Köprüsü bugün Kırıkkale Vilayeti?ne bağlı Keskin İlçesi?nin sınırları içerisinde bulunmaktadır. Köprü Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de bazı tamirler görmüştür. Kapulukaya Barajı?nın yapılmasıyla birlikte Ankara ?Kırşehir arasında bu noktada geçişi sağlamak üzere yeni bir köprü yapılmıştır. Yakınına yapılan yeni köprü ile birlikte araç trafiğine kapatılmış olan köprü, son zamanlarda esaslı bir tamirat geçirmiştir. Cevdet Çulpan?ın 1975?li yıllarda yazdığına göre köprünün döşeme kısmı beton hale getirilmiştir. Ancak son yıllarda (2010) yapılan tamiratta döşeme kısmı yeniden orijinal haline getirilmiştir. Yani köprünün üzeri yeniden taş ile kaplanmıştır. Köprü, Kapulukaya Baraj Gölü içerisinde kalmaktadır. Bazen baraj kapakları açılarak su seviyesi düşürülmezse sular köprüyü yutmaktadır. Ancak köprünün su yüzünde kalmasına yetkililer tarafından dikkat edildiği müşahede edilmektedir.
KAYNAKLAR
Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA), Fon Kodu: C. Nafia, Dosya No: 23, Gömlek no: 1137; C. ZB, Dosya No: 3, Gömlek no: 136; Hat, 1597-15; ML.VRD.TMT. D., 00806/1-29; ML.VRD.TMT. D., 00808/10-11; İ.MVL., Dosya No: 240, Gömlek no: 8574; C.NF., Dosya No: 23, Gömlek no: 1137; Hat, Dosya No: 1394, Gömlek no: 55795; C.NF., Dosya No: 21, Gömlek no: 1045; C.ZB., Dosya No: 3, Gömlek no: 136; Hat, Dosya No: 509, Gömlek no: 25015; C.NF., Dosya No: 41, Gömlek no: 2015.
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu?nda Aşiretlerin İskânı, Eren yay., İstanbul 1987.
Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu?nda Derbend Teşkilatı, Eren yay., İstanbul 1990.
Cevdet Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara 1975.
Fuad Köprülü, Berîd. İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı yay., II.cilt, s.549-550.
Fügen İlter, Osmanlılara Kadar Anadolu Türk Köprüleri, Ankara 1978.
Fügen İlter, ?Anadolu?nun Erken Devir Türk Köprüleri ile İran Köprü Mimarlığı İlişkileri?,
Araştırma Dergisi, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yay.,sayı.9 (özel), Ankara 1978, S.289.
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ (1300-1600), (Çeviren: Ruşen Sezer), Yapı Kredi
Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 2004.
İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı mahalli İdareleri (1840-1880), Ankara 2000.
John Freely, At Üstünde Fırtına: Anadolu Selçukluları, Çeviren Neşenur Domaniç, İstanbul 2012.
Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 1.cilt, İstanbul 1971, s. 425.
Mithat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lügatı, Enderun Kitabevi, İstanbul 1986, S.45.
Yusuf Halaçoğlu, ?Derbend?, İslam Ansiklopedisi (D.İA), cilt.9, s.162-163.
NOT: Bu makale Yedi Kıta Dergisi Aralık 2012 ? 52?nci sayıdan alınmıştır.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —