DR. HABİLHAN PEHLİVANLI


MEŞGUL OLMAYAN VAR MIII?

Bunca meşguliyetimize rağmen hep bir şeylerin eksik kaldığını bilerek ve “Biz neyi kaçırıyoruz acaba?” sorusunu hep kendime sorarak can havliyle, son bir çırpınışla bir kez daha çığlık atmak istiyorum: “Meşgul olmayan var mııı?”


Ne zaman arasam o anda telefonu açmayan, aradan birkaç saat, hatta birkaç gün geçtikten sonra bana dönen arkadaşıma bir gün dedim ki: “Yıllardır benim nasıl bir tempoyla çalıştığımı biliyorsun. Hadi, “meşgulüm” kelimesini başkalarına yediriyorsun. Bana da mı?” 

Çok üzgünüm ama hayatımızda o kadar çok var ki bu arkadaşlardan!

Peki, bu arkadaşlardan birisi de biz miyiz acaba?

*

Çocukluk yıllarımda oruç tuttuğum günlerde iftar vakti bir türlü gelmek bilmezdi. Hele bir de yaz mevsimine denk gelmişse… 

Ancak akşam teravih sonrası eve gitme vakti ise hemen gelirdi. Geceler kısa olduğundan filan değil, tam tersi kış mevsiminde de öyle olurdu.

Sonra “İzafiyet Teorisi” denilen kavramı duydum ve kendi kendime, “Demek ki zaman görecelidir ve ne yazık ki geçmesi istenilmediğinde hemen tükenen zaman, bir an önce bitmesi istenildiğinde anlam verilemeyen bir hızla tükenebiliyor.” dedim.

Fakat insanoğlunun bugünkü yaşadığı durum bu teoriyle de açıklanabilecek gibi değil ki!

Hep bir yoğunluk, hep bir zamansızlık, hep bir meşguliyet…

İyi de elde ne var? Acı bir gerçek: Sıfır!

*

Kimileri salgın dönemiyle ilgili komplo teorileri üretirken kimileri de hayatı kazanmanın zorluklarından bahsededursun, sonuç hep aynı. 

Maddi olanın peşinden koşmaktan manevi olana vakit bulamaz olduk!

Haksız mıyım? Eş dost, ana baba, akraba-i taallukatın birbiriyle ilişkisi kaldı mı?

Ayda yılda bir canımız çok isterse… 

Hayır hayır, “meşgul değilsek” kısa mesajla… 

Hadi biraz zorlayalım sesli mesajla…

Çok lütfedersek sesli arayarak…

Yok daha neler, “vaktimiz varsa” görüntülü arayarak hâl hatır soruyoruz. 

Bayramlar, seyranlar, özel günler hak getire!

Sonuç ne peki? Bunca meşguliyet, bunca yoğunluk, bunca iş ve hayat telaşının sonunda elde ne var?

Yine cevabım aynı. Acı bir gerçek: Sıfır!

*

Salgın dönemi geldi aklıma…

Zoraki eve kapanmıştık.

Birçoğumuza sokağa çıkmak bile yasaktı.

Anlayacağınız, zaman sebildi.

Sabah, akşam, gece, gündüz gibi kavramlar anlamlarını yitirmiş ne uykumuzla ne de uyanıklık hâlimizle ilgili bir süre kısıtlaması yaşamıyorduk. Uzaktan görüntülü toplantılar, görüntülü dersler, görüntülü işler kimilerinin ciddiyetle yaklaştığı, kimilerinin de esprilere malzeme olacak hâle getirdiği durumdaydı. Toplantıya katılımın gömlek, kravat ve ceketle mecburi olduğu zamanlarda üst tarafını kurala uygun giyinip, bir de sinekkaydı tıraş olup altında şortla toplantıya girenlerin kazara görüntülerine güler olmuştuk.

Madem onca zamanımız vardı, o dönemde dünyada neden iş verimliliği, ders kalitesi ya da bilgi üretimi patlama yapmadı?

Her gün canım isteyince uyanıp canım isteyince uyuduğum o günlerde doktora tezimi çok rahatlıkla bitirebilecekken tek bir satır ekleyemedim. En geç 2021 yılında tezimi teslim edebilecekken 2024 yılında gerçekleştirebildim bu hedefimi. 

Hani yoğunluktandı onca ihmallerimiz?

Hani çok meşgul olduğumuz için başta kendimiz ve birinci derece yakınlarımız, arkadaşlarımız olmak üzere kimseye vakit ayıramıyor, hiçbir işi yetiştiremiyorduk?

Buyurun size vakit! Hem neredeyse sınırsız! Hem de aylarca!

Peki, salgın döneminde ne ürettik? Acı bir gerçek: Sıfır!

*

Öyleyse bunca meşguliyete rağmen neden hep bir şeyler eksik? 

Madem maddiyat için, iş için, “hayatı yakalayabilmek için” bu kadar çok koşuşturuyor, vakit harcıyoruz o hâlde dünyada ve özellikle ülkemizde ekonomik şartların çok iyi seviyelerde olması gerekir.

Öyle değil mi? 

Ülkelerin refah seviyeleri, maddi ve manevi mutluluk oranları, alım gücü zirvelerde olması gerekmez mi?

Oysa dünyada ekonomik refah seviyesi yüksek olan birçok ülkede manevi haz eksikliği toplumu sarmış durumda, manevi olarak bir şeyleri doğru yapmaya çalışan ülkelerde de para yok, toplum ekonomik olarak mutlu değil.

*

Çok uzağa gitmeye gerek yok, 1980’lerin ortalarını hatırlayalım.

Henüz çaldığında zır zır mahalleyi inleten çevirmeli telefonların bile her evde olmadığı, renkli televizyonu olanların zengin sayıldığı, mektubun iki komşu şehir arasında bile birkaç günde gidip geldiği zamanlardan bahsediyorum.

Küçük şehirlerde, toplu taşımanın da yaygın olmadığı muhitlerde, şahsi otomobili olmayanların bir mahalle ötedeki akrabasına sabahtan gidip çoğu zaman hava karardı, vakit geç oldu diyerek yatılı kaldığı günleri hatırlarsınız.

Söylediğim koşullardaki bir şehirde o insanlar işlerine gidiyordu. Akşam çocuklarıyla vakit geçiriyordu. Yakın komşuya çay kahve muhabbetine gidiyordu. Hafta sonu biraz daha uzakta oturanlarla günü geçirecek kadar sohbet ortamları yaratılıyordu. Bayramlarda en az 10-15 misafirliğe gidilip bir o kadar misafir de evde ağırlanıyordu.

İyi ama o günlerde bir gün 24 saat değil de 30-40 saat filan mıydı?

*

Öyleyse, tüm bu güzellikleri; tüm bu dostlukları, akrabalık ilişkilerini bizim elimizden alan şey bunca teknolojik ilerleme mi acaba?

Uzakları yakın eden, dünyayı küçücük bir köy hâline getiren, yüzlerce kilometre mesafeye bir iki saat içerisinde ulaşmamızı sağlayan ve hatta şu anda sizlere bu düşüncelerimi bu kadar pratik ve hızlı bir şekilde aktarmamı sağlayan teknoloji, bize tüm bunları verirken acaba insanlığın temel dinamiklerini elinden alıp götürdü mü?

80’li-90’lı yılların bilim kurgu filmlerinde izleyip gerçekleşmesini imkânsız gördüğümüz birçok teknolojik gelişmenin tam da içinde olduğumuz şu günlerde böyle bir yazı kaleme almak, girdaba kapılıp da çığlık atmak mıdır acaba?

Ya da bataklıktan kurtulmak için çırpınan birisinin çaresizliği midir yoksa bu benim sorularım ve serzenişlerim?

Zira ben de yoğun şekilde teknolojiyi kullanan bir insan olarak kendimi başka türlü tarif edemiyorum.

Bunca meşguliyetimize rağmen hep bir şeylerin eksik kaldığını bilerek ve “Biz neyi kaçırıyoruz acaba?” sorusunu hep kendime sorarak can havliyle, son bir çırpınışla bir kez daha çığlık atmak istiyorum: “Meşgul olmayan var mııı?” 

  • Pazar 3 ° / -4.4 ° Düzensiz orta kuvvetli karlı
  • Pazartesi 1.9 ° / -7 ° Hafif dondurucu yağmurlu
  • Salı 6.1 ° / -7.9 ° Güneşli