“Dindarlık” kavramıyla “Dincilik” kavramı arasındaki farkın iyiden iyiye belirginleştiği ve Peygamber Efendimizin “ahir zaman” tanımlamasının iyice karşılığını bulduğu şu günlerde, Allah hepimizi din tüccarlarının, din bezirgânlarının ve dini pazarlama malzemesi haline getirenlerin şerrinden korusun!
***
İslam Tarihinin en önemli olaylarından birisi daha din istismarının malzemesi haline getirilip, post-modern İslamcıların elinde oyuncak edilip, kimi medya tarafından da “cennet meyvesi” misali sunulur oldu günümüzde...
Oruç ibadetini yerine getirdiğimiz Ramazan Ayının her yıl Hicri Takvime göre 10 gün geriye giderek gerçekleştiği, dolayısıyla da tüm dini bayram ve diğer önemli gün-gecelerin 10 gün geriye gidilerek kutlandığı ülkemizde ne hikmetse Mekke’nin Fethi hep 1 Ocak’ta kutlanır. Hatta 31 Aralık gecesi kutlanır...
***
İnsanımızı Yılbaşı Kutlama âdetinden uzaklaştıramayacağını anlayan bazı işgüzarlar, “Madem o gün insanlar bir şeyleri kutluyor, bari Mekke’nin Fethi’ni kutlasınlar” tarzı garip, ucube bir fikre kapılarak bu yanlışa düştüler ve bunu da muhafazakâr-dindar insanlarımıza pazarlamaya çalışıyorlar. Bunun farkındayım...
Ancak ben bu çözümden şu anlamı çıkarıyorum: Demek ki bu çözüm yolunu bulanlar ya da çevrelerindekiler de 31 Aralık gecesi “bir şeyleri” kutluyorlar, fakat bu kutladıkları şeyin adına “Yılbaşı” dememek için Mekke’nin Fethi diyorlar!..
Yani, haşa Allah’ı kandırıyorlar! Oysa “Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tövbe edenleri bağışlayıcıdır.” (İsra-25)
Öte yandan, Mekke’nin Fethi Hicri Takvime göre 20 Ramazan 8 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu tarihin Miladi takvimdeki karşılığı da 11 Ocak 630’dur.
Her dini olayı Hicri Takvime göre yapıp da Mekke’nin Fethini neden Miladi Takvime göre yapıyoruz?
Madem öyle yapıyoruz, Mekke’nin Fethinin Miladi Takvimdeki karşılığı 11 Ocak 630’dur. Öyleyse 11 Ocak’ta kutlamamız gerekmez mi?
***
Kafama takılan bir diğer durum daha...
Biz her yıl Rebiülevvel Ayının 11. gecesini Mevlid Kandili (Peygamberimizin doğum günü) olarak kutlarız. (Ki bu yıl 2 Ocak’ı 3 Ocak’a bağlayan geceye denk gelmektedir.)
Peki, bu tarihle hiç de alakası olmayan Kutlu Doğum Haftasında neyi kutluyoruz?
Ya da neden Rebiülevvel Ayının 11. Gecesini içine alacak şekilde gerçekleşen haftayı Kutlu Doğum Haftası olarak kutlamıyoruz?
***
Gelelim yılbaşı mevzuuna...
Öncelikle, şahsi olarak Yılbaşı kutlama taraftarı olan bir insan değilim...
Belki biraz “kötümser” bir yaklaşım olacak ama her geçen yıl bir önceki yılı aratıyor bana göre. O yüzden de gelen yılı kutlamayı sevmiyorum!
Ama yukarıda bahsettiğim gerçekleri göz ardı edecek kadar da cahil değilim!
***
Şu gerçek iyi bilinmeli ki Hıristiyanların Noel Yortusu (Bayramı) ile Yılbaşının aslında birbiriyle çok da alakası yoktur. Zira asıl Noel Kutlaması 25 Aralık’tır.
Ancak...
Kültür emperyalizminin ve insanlar üzerinde tüketim hırsını harekete geçiren “vahşi, kapitalizmin” bir metaı haline gelen “Noel Baba” motifi ve o motifin etrafında doğan çam ağacı, geyik, kırmızı kürk pelerin, kırmızı renkli hemen her şey, alkol, hindi gibi sembolik harcama malzemeleri önce Hıristiyanlara sonra da tüm dünyaya aşılanmıştır. Bu sembolleri tüm dünyaya yaymak için her türlü reklam çılgınlığını yapan “kapitalizmin reklam bölümü”, özellikle çocuklar üzerinden bu çalışmalarını büyük bir hızla sürdürmektedir. Hıristiyanlık propagandasının da alenen yapıldığı bu tüketim araçları günümüzde tüm dünyada ve ülkemizde evrensel kültürün bir malzemesi olarak tanıtılmaya çalışılmakta ve evlere girmektedir. Bir Hıristiyan inancı olan, Noel Baba’nın geceleyin evlere hediye bırakacağı inancı birçok Müslüman ülkede bile yaygınlaşmaya başlayan bir kültür yozlaşması olarak karşımıza çıkmaktadır, ne yazık ki!
***
Uzun lafın kısası...
Noel asla bizim değildir!
Kişilerin Yılbaşı Kutlaması beni ilgilendirmiyor!
Ama Mekke’nin Fethi de 31 Aralık ya da 1 Ocak değildir; lütfen gülünç duruma düşmeyelim!