DR. HABİLHAN PEHLİVANLI

Tarih: 24.09.2024 23:25

“Ğırığğaleli” olabilmek

Facebook Twitter Linked-in

Üniversite yıllarımda tam bir “Ğırığğaleli” olarak, amansız “Gırıggale-mania” hastalığına tutulmuş, her tatilin hesabını yapan bir öğrenci ve arkadaşlarımın da tatil danışmanıydım…
 
- “Habilhan, Kurban Bayramı tatili kaç gün?” 
- “Eğer sadece bayrama giderseniz haftaya gelirsiniz. Ancak şu aradaki üç günle bayramdan sonra gelen iki günü de birleştirirseniz 15 gün tatil yaparsınız…”, gibi çok “analitik” hesaplarla boğuşuyordum.
 
Ama ne yapayım, seviyordum “Ğırığğale’yi” ve “Ğırığğaleli” olmayı!
 
Birilerinin “Kırıkkaleli” bile olamadıkları, “Ankırılı” oldukları dönemin yağız “Ğırığğaleli” delikanlısı Habilhan’ı canlandırıyordum adeta. Ama bir de gerçek vardı ki, nezaketimle, saygımla, konuşma tarzımla ve ilişkilerimle, birilerinin utandığı memleketimin insanının aslında nasıl olduğunu ya da nasıl olması gerektiğini gösteriyordum. Kırıkkale’nin “İstanbul Fahri Başkonsolosuydum” hani anlayacağınız.
 
Derslerdeki tartışmalarda ateşli bir şekilde Orta Anadolu insanını ve mertliğini savunuyor, Neşet Ertaş ve Hacı Taşan’dan verdiğim örneklerle de sonradan görme, Nişantaşı’ndan ya da Bağdat Caddesi’nden başka dünya tanımayan “sorunlu, mama ve bakıcı elinde yetişmiş İstanbul çocuklarına” felsefe dersi veriyordum; “İnsanlık Felsefesi, Sevgi Felsefesi” …
 
“Ana’ya” neden “Hak” benzetmesi yapıldığını anlatıyor, Anadolu insanının, Türkmen aile kültürünün “aile” mefhumuna kattığı değeri anlatıyordum derslerde.
 
Ne kadar başarılı oldum sizce?

Çoookk?
Hem de çoooookkk?
 
Mesela “Telaffuz” dersi hocamız Filiz Hanım’a, ders sırasında geçen “nazal n” sesinin Türkçedeki kullanım örneğini “N’örüyong?” sorusuyla verince bana sıkı bir sözlü sınav yapmadan 87 verdi. Ama bir şartı vardı: Onunla sohbet ederken “Gırıggale” ağzıyla konuşacaktım!..
 
Ya da en ağırından “Metalci” arkadaşlarıma Neşet Ertaş anlatır, Hacı Taşan sohbetleri yapar hâle gelmiştim!..
***
Velhasıl,

“Ğırığğaleli” olmak, rahatsız edici sırtlan takımından olmak değildir!
“Ğırığğaleli” olmak, aylaklık yapmak değildir!
“Ğırığğaleli” olmak, kahvehanelerde gecesini gündüzüne karıştırmak da değildir!
“Ğırığğaleli” olmak, bol küfürlü cümlelerle “Zafer Caddesi’nde” etrafı rahatsız etmek de değildir!
“Ğırığğaleli” olmak, midesi yerine “sırtının üstüne içesice” olmak hiç değildir!
 
“Ğırığğaleli” olmak erkeğiyle kadınıyla mert, delikanlı, sıcakkanlı, misafirperver, güler yüzlü, kibar, saygılı, samimi olmaktır!
 
İşte bunu becerebilenler gerçekten “Ğırığğaleli”, beceremeyenler de “Ankırlı” olmanın kompleksini içinde yaşayan Kırıkkalelilerdir!..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —