Kırıkkale´de yaşayıp, yanlışları, söyleyip dile getirdiğiniz zaman suçlu ilan ediliyorsunuz.
Keyfiyet almış başını gidiyor. Nereyi tutmaya kalkışsanız, parçası elinizde kalıyor.
Örnek çok. Ama en sonundan başlayayım. Sırası geldiğinde, diğerlerini de sıralama imkânımız, zamanımız olur belki...
Yıllar öncesine gitmeye gerek yok. Giderseniz içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkar ki içinden çıkmak, eleştirileri sıralamak uzun uzun yazmamızı gerektirir sanırım
Aslında her sözün başlangıcında hep söylenir ya, "hey gidi yıllar hey.. veya yıllar önce herkes karşı çıkmıştı.... Ama dönemin idarecileri dinlemedi, bugün aynı hatalar yapılmaz inşallah" gibi..
Biz yine de sondan başlamak için en başına dönelim. Zaten eskiyi anımsamasak yeninin iyi olmasını sağlayamayız. Bugün eskiyi irdelemeden yeninin yönünü tayin edemeyiz
Yıllardır Üniversitenin yeri konumu eleştirilir ya, OSB´nin yerini tayin edenler yıllardır yerden yere vurulur ya.
Terminal, emniyet müdürlük binası, Telekom ve valilik binasının yeri ve konumu eleştirilir durulur ya...
Belli ki eskilerden ders çıkartılmamış durumu ortayı çıkıyor ki, bugünkü Karşıyaka ve Yenimahalle deki tren yolu üst geçtiler gibi...
Yakın zamanda inşaatları tamamlanan Gençlik Merkezi ve MKE Silah Müzesinin yeri ve konumu gibi..
İki tarafı cadde arasında kalan ve çok kalabalıkların kullanacağı iki eser iki bina. Tıpkı şehrin kalbine saplanmış hançer gibi..
İşte üzerinde durmaya çalıştığımız daima göz önünde bulunan bu yapılar dünkü eleştirilere inat aynı hatalar zincirinin birer parçası olarak önümüze çıkmıyor mu?
Dün merkezden uzaklaştırıldığı söylenen valilik binasının konumu yine merkez olmadı mı Adliye sarayı aynı düşünce ile mahalleler arasında yerini almadı mı
Oysa yıllardır har platformda özellikle seçimler öncesi siyasilerin dillendirip te bir türlü çözüm bulmadıkları kamu binalarının durumu, MKE örneği ortadayken
Üniversitenin yeri, Organize Sanayi Bölgesi´nin durumu, Yahşihan Küçük Sanayi Sitesinin merkezde kalması hadisesi, hastanelerin merkeze mesafesi vs.
Bu tartışmalar ortadayken bugün yine aynı hataların yapıldığına hep beraber şahit oluyoruz. Valilik binasının yerini tartışmaya açtığımız da bizi eleştirenlerin bugün binanın yerini bizden çok eleştirdiğini görüyoruz.
Geçmişten ders çıkartmak yerine aynı hataları tekrarlamaya devam eden Kırıkkale siyasetçisi, bürokrasisi, il yöneticileri ve ilin ileri gelen eşrafı, STK´lar ile biz gazeteciler nedense kendi sesimizden başka sese kulak vermiyoruz
Oysa fazla değil birkaç yıl sonra Adliye Sarayı´nın çevresi, arka kısmındaki yerleşim alanının yani mahallenin cadde ve sokakları araçlarla dolunca bugünleri unutup binanın yerini tartışacağız
Tıpkı kuruluşu 1923´lere dayanan MKE Kurumu fabrikalarının kurulduktan sonra çevresinin bilinçsiz bir şekilde imara açılmasından kaynaklanan ve bugün çözülmesi mümkün olmayan hata gibi
Makamına konuk olduğumuz Ticaret ve Sanayi odası başkanı Ahmet Varlı beyin MKE’nin ve Tüpras rafinerisinin yanında yan sanayin kurulmamış olması vurgusu bu meselenin en önemli ayağını oluşturan konu olsa gerek.
Elbette ki sayın Varlı nın bahsettiği gibi MKE kurulduktan sonra çevresinde konut değil de yan sanayi kurulmuş olsaydı bugün MKE nin geçmiş yıllarını ah çekerek anlatıyor olacaktık.
Bugün kamu kurumlarının ısrarla merkeze veya merkeze yakın bölgelere yapılması ve bunda ısrarcı olunması şehrimizin geleceği açısından çözülmesi mümkün olmayan sorunları gündeme getirecektir.
İşte bu noktada doğruları söylemek, yazmak-çizmek her zaman biz gazetecilerin görevi olsa da toplumsal duyarlılığın da burada büyük önem taşıdığını biliyoruz
Her neyse Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar şeklindeki Atasözünden de anlaşılacağı gibi ben kendi şahsıma her zaman doğruları söylediğime inanıyorum
Tıpkı valilik binasının şimdiki yeri yani bir zamanlar yüzlerce ağacı içinde barındıran Atatepe Parkı konusunda ortaya koyduğumuz duyarlılık gibi
O yıllarda haberimizi kapalı kapılar arkasında onaylayıp ancak dışarıda bir şey söylemeyenler, hatta meseleyi en az bizim kadar kavrayıp ta bir satır yazmayanların şimdilerde binanın durumunu bizden çok eleştirdiğine tanık oluyoruz?
Yazımın başlığı ve giriş paragrafından da anlaşılacağı gibi bu memlekette doğruyu söyleyen hatalı ve suçlu oluyor. Hatta dokuz köyden kovulmak istense de hatalar anlaşıldığında zaman çoktan geçmiş oluyor.
Her nedense her yerde olduğu gibi burada da doğruyu söyleyenler hiç bin zaman sevilmemiş hatta bugünlerde moda haline gelen doğruyu söylediği için suçlu ilan edilenlere hep beraber şahit oluyoruz
Tıpkı yıllar önce sazın efendisi, her sözünde büyük anlamlar yüklü olan, bozkırın tezenesi Neşet Ertaş´ın Hata benim, günah benim, suç benim diye dillendirdiği türküde olduğu gibi
Son yıllarda tüm ülkede tanık olduğumuz gibi, doğruyu söylediğiniz de, bir konuya bir şekilde eleştiri getirdiğinizde, günahkâr hatta hain ilan ediliyorsunuz...