Anadolu’nun tam göbeğinde, Kırıkkale’nin ırmak bölgesinde ya da fark etmez, Ahılı’da, Hasandede’de ya da Mahmutlar’da küçük birikimlerinizle bir bahçe satın almışsınız.
Ya da o yöreden olup kendi mülkünüz de olabilir.
Bazılarının geçim kaynağı -ki yetişen meyve sebzeyle geçimini sağlayan çok kişi var…
Tabi bu bahçeler bazıları için tamamen hobi amaçlı da olabilir…
Her iki amaçla da Kırıkkale çevresinde bu şekilde bahçesi olan kişi sayısı, abartmıyorum binlerle ifade ediliyor.
*
Öte yandan birçok kişi bu bahçelere ev yapmış…
Özellikle ırmak kenarında ya da yaylalar gibi yüksek yerlerde bahçesi olanlar için bu irili ufaklı evler, kulübeler yazın sarı sıcağından kaçıp serinleme, stresten uzaklaşma, çoluk çocuk bir arada vakit geçirme, arkadaş eş dost bir araya gelme mekânları...
Buraya kadar her şey çok normal, çok doğal insani ihtiyaçlar…
Hele Kırıkkale gibi sosyal olanakları çok fazla olmayan bir şehirde küçücük de olsa bir kulübesi olan, 150-200 metrelik bir bahçe, adeta deniz kenarında yazlık gibi rahatlatıyor insanları…
Fakat bu bahçelerin yoğun olarak bulunduğu mevkiler de dâhil, eğer anayoldan birazcık uzaksa bahçeniz, vay sizin halinize!..
*
Yollar Allah’a emanet… 21. Yüzyıl Türkiye’sinde bahçenize varıncaya kadar ilk önce bir toz banyosu yapıyorsunuz…
Hadi tozdan kurtuldunuz diyelim, bahçenize varır varmaz sizi ilk karşılayan, envaı çeşit sinek türü… Öyle çok sinek var ki, vazgeçtim iki kelime sohbet etmeyi, bu sıcakta arabanızın camını, evinizin kapısını pencerenizi açamıyorsunuz.
Çoluk çocuk gittiğiniz bahçenizde, küçük çocuklarınız, torunlarınız varsa, arabadan dışarı çıkartamıyorsunuz… Sanki bahçeye gittiniz!!!
Elektrik voltajı o kadar düşük ve dalgalı ki, sulama yapmayı bir kenara bırakın, sık sık oluşan arızalardan vakit bulup da radyonuzu açıp müzik dinleyemiyorsunuz!
Gel de gücüne gitmesin… Doğuda, güneydoğuda mezralara kadar elektrik, su götüren; yollarını asfalt yapan devletimizin, İç Anadolu’nun orta yerinde, Türkiye’nin en büyük ikinci petrol rafinerisinin dibinde, başkent Ankara’nın yanı başındaki insanları bu hizmetlerden mahrum bırakacaksa buna nasıl bir yorum yapmak gerek?
Olacak şey değil!!!
Olayın ilginçliğine bakar mısınız?
Rafineri Köprüsünün bitiminden rafineriye kadarki bölgenin asfaltı atılalı neredeyse 35 yıl oldu! Amerikan sistemi kalıp asfalt yöntemiyle döşenen yola 35 senedir yapılan tek yenilik zaman zaman yapılan yamalar!
Rafineriye bir günde gelip giden ağır tonajlı kamyon, TIR ve tanker sayısı yüzlerle ifade edildiğine göre, 35 senedir yalnızca yamalarla bu yolun ayakta kalması mümkün mü sizce?
Peki, 35 yıldır bu yolun yenilenmemesi (hem de yolun hammaddesi olan petrolün işlendiği Rafineri yolunun!!!) nasıl bir mantığın ürünüdür acaba?
Şimdi siz vatandaş olun da, şu soruyu sormayın?
Bu yollara 30-35 yıl önce asfalt atabiliyorken, şimdi atılmıyorsa, 2020 yılında bahçenin küçücük su motorunu çalıştıracak kadar elektrik gücü verilemiyorsa, “orası ırmak kenarı ya da dağ başı” bahanesiyle haşereyle mücadele yapılamıyorsa bu devlet 30-35 yıl önce daha mı zengindi?