BU MÜESSİF HADİSE
Bu müessif hadise, dünyayı adalet güneşiyle aydınlatmış, barış ve güvenin timsali olmuş büyük bir medeniyetin mirasçılarının nasıl özünden koparıldığını, pozitivist eğitimle nasıl birer caniye dönüştürülebildiğini göstermesi bakımından da ayrıca büyük bir üzüntü kaynağı olduğunu belirten Sümer açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Halkının kahir ekseriyetinin adı ‘barış’ anlamında olan, her türlü emniyeti teminat altına almış bulunan İslam dinine mensup olduğu bir ülkede mal, can, ırz-namus emniyetini vahşiyane bir biçimde ihlal edebilenlerin bulunduğunu gösteren bu müessif olay, bu insanların hangi toplumsal vasatta, hangi eğitim sisteminde yetiştirildiğine dair soruları da beraberinde getirmektedir”
TOPLUMUN TEMEL DİNAMİKLERİYLE OYNANDI
“Biz biliyoruz ki, Batılılaşma süreciyle birlikte toplumumuzun temel dinamikleriyle oynanmıştır. Önce toplumu İslam’dan uzaklaştırma ve dinsizleştirme mücadelesi verilmiştir. Dini kurumların kapısına kilit vurulmuş, din adamları itibarsızlaştırılmış, dini ritüelleri yerine getirenler toplumdan dışlanmıştır. Bireyi toplum içerisinde yetiştiren ve kontrol altında tutan, ‘mahalle’ diye bir kurumsal yapı, ‘mahalle baskısı’ ifadesiyle pejoratif bir adlandırmayla tarumar edilmiştir. Ahiret inancı ve hesap günü kişilerin gündeminden düşürülmüş ve toplum bireylerinin birbirine iyiliği emretmesi kötülükten nehyetmesi şeklinde cereyan eden toplumsal kontrol mekanizması işlevsizleştirilmiş, tamamen içgüdüyle hareket eden bireylerden müteşekkil bir toplum meydana getirilmeye çalışılmıştır. Manevi alan ıssızlaştırılmış, ruh desteksiz bırakılmış, ruhsal yozlaşma toplumsal çürümeyi beraberinde getirmiştir”.
BU MİLLETİN 100 YIL ÖNCE AYIP GÜNAH GİBİ KAVRAMLARI VARDI
“Bu milletin yüz yıl önce ayıp, günah ve yasak gibi yaşamını şekillendiren kavramları vardı. Ayıp, örfî bir terimdir, bir milletin yaşama alışkanlıkları içerisinde hoş görülmeyeni ifade eder. Ayıp kavramını dikkate alan kişi topluma karşı yükümlülüğünü dikkate alır. Günah, din terminolojisine aittir ve dini açıdan doğru bulunmayanı ve men edileni ifade eder. Günah kavramını dikkate alan kişi Allah’a karşı hesap vereceğinin korkusuyla hareket eder. Yasak ise kanuna ilişkin bir kavramdır, yapılmasında somut kanuni yaptırımla karşılaşılacağını ifade eder. Yasak kavramını dikkate alan kişi devlete hesap vereceğini bilerek hareket eder. Bugün ayıp ve günah kavramlarının toplumda belirleyiciliği kalmamıştır. Bunlar aynı zamanda iç kontrol mekanizmalarıdır. İç kontrol mekanizması vicdandır. Devletin yasağı tek başına emniyeti temine yetmemektedir. Her kişinin başına bir polis dikme imkânı yoktur. “Kork Allah’tan korkmayandan” denilmiştir. Allah’tan korkandan korkmaya, Allah’tan korkanın başına polis dikmeye gerek yoktur.”
MEDENİYET DEĞERLERİNİ İHYA ETMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR GÜÇLÜKLE YAPILIYOR
“Bugün medeniyet değerlerini ihya etmeye dönük çalışmalar türlü güçlüklerle ilerlerken televizyon dizileri, sinema filmleri, tiyatro oyunları gibi imkânlar toplumu dejenere etme ve medeniyet birikimini tahrip etme yönünde kullanılmaktadır. Her türlü sapık ilişkiler televizyon ekranlarında sıradan davranışlar olarak yansıtılmakta, televizyon ekranlarının yetiştirdiği bozuk zihniyetli bireyler infial uyandıracak boyutta şenaatler işlemekten imtina etmemektedirler.”