ÖZÜRLÜ BAKIŞ AÇISI TOPLUMUN KENDİSİ DEĞİL
Eğitim-Bir-Sen Kırıkkale Şube Başkanı Oktay Sümer, 8 Mart Kadınlar Günü ile ilgili yaptığı açıklama da, kadınları birikim ve üretimleriyle değerlendirmek yerine görünüşleri ile değerlendiren özürlü bakış açılarının tüm toplumun görüşü gibi sunulduğunu kaydetti.
ÖZGÜRCE YERİNİ ALABİLMELİDİRLER
Eğitim-Bir-Sen Kırıkkale Şube Başkanı Oktay Sümer, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Kadınlar Günü?nün Türkiye?de ilk kez 1921 yılında kutlandığını belirten Sümer, sözlerini şöyle sürdürdü: ?Din ve vicdan hürriyetini kendi kafalarındaki dar koridorlara sıkıştıran bu yaklaşım; inançları gereği başını örten kadınları eğitim ve çalışma hayatında mengeneye almış ve ürettikleri ?kamusal alan? yalanıyla tecrit etmiştir. ?Kamusal alan? yalanı son bulmalı ve kadınlar çalışma hayatının tüm alanlarında kategorize edilmeden, engellenmeden, özgürce yerini alabilmelidirler? dedi.
SEÇME VE SEÇİLME HAKKI
?Bir yönetim şekli olan parlamenter sistemin en önemli unsuru olan katılımcılığın tezahüründe; seçme ve seçilme hakkının ülkemizde kadınlara verildiği tarih ise 5 Aralık 1934?tür. Yazılı metinlerimizde seçme ve seçilme hakkı denilmesine rağmen, seçme hakkının eşit uygulandığı fakat seçilme hakkının eşit uygulanmadığı ne acıdır ki, yakın geçmişimizde de tescil edilmiştir. Kadınları kendi aralarında kategorize eden, kılık kıyafetleri ile aralarını kalın bir çizgiyle ayıran özürlü yaklaşım; bazen üniversite kapılarında, bazen orduevi ve kışlanın girişinde, bazen kamu kurum ve kuruluşlarında özgürlükleri turnikelere sıkıştırmıştır. Bunda en önemli pay, her on yılda darbe ile kesintiye uğrayan defolu demokrasimizin ayakta duramamasına neden olan dirayetsiz siyasilerindir.?
POZİTİF AYRIMCILIK
Kadınları birikim ve üretimleri ile değerlendirmek yerine görünüşleri ile değerlendiren özürlü bakış açısının kendi görüşünü tüm toplumun görüşü gibi sunduğunu ve herkesi kendi saplantılarına sadakat yarışına soktuğunu kaydeden Sümer, ?Din ve vicdan hürriyetini kendi kafalarındaki dar koridorlara sıkıştıran bu yaklaşım; inançları gereği başını örten kadınları eğitim ve çalışma hayatında mengeneye almış ve ürettikleri ?kamusal alan? yalanıyla tecrit etmiştir. 2004 yılında Anayasa?nın 10. maddesindeki ?kanun önünde eşitlik? ibaresinin; ?kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür? şeklinde değiştirilmesinin devamı gelmeli, ?kamusal alan? yalanı son bulmalı ve kadınlar çalışma hayatının tüm alanlarında kategorize edilmeden, engellenmeden, özgürce yerini alabilmelidirler. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda halkın yüzde 58?inin ?evet? oyuyla kabul edilen Anayasa değişikliğinde kadınlara pozitif ayrımcılık getiren Anayasal düzenleme; kadınları sınıflandırarak uygulanmamalı ve ?pozitif ayrımcılık?, ?pozitif ayrıcalığa? dönüşmemelidir. Yine TBMM İç Tüzüğü?nde yer alan tayyör dayatması kaldırılmalı, seçme ve seçilme hakkına sahip bütün kadınlar, kılık kıyafetlerine göre tasnife tabi tutulmadan seçilme hakkını kullanmalıdırlar? şeklinde konuştu.
HAYDİ, KIZLAR OKULA
Kız çocuklarının okullaşması için ?Haydi Kızlar Okula! ve benzeri sembolik kampanyalarla işgüzar görünen devletin?, üniversite kapılarındaki başörtülü kızları turnikelere sıkıştıran trajediden vazgeçmesi, bu bağnazlıktan kurtulması gerektiğinin altını çizen Sümer, ?Eğitim üniformal bir faaliyet olmaktan çıkarılmalı, eğitim ve çalışma hayatını engelleyen tüm dayatmalar son bulmalıdır. Yargı, bazı insanları inanç ve fikirlerinden dolayı yargılayan tutumundan vazgeçmeli, adalet ve özgürlük talepleri son ALES kararında olduğu gibi herkesi şaşırtan komik gerekçelerle bazı yargıçların önyargılarına kurban edilmemelidir. Bazı siyasi partilerin seçim öncesi oy kaygısıyla çarşaflı kadınlara rozet takıp, daha sonra meydanlarda tahammül sınırlarını zorlayarak çarşaf yırtmaları, ikiyüzlü ve ikircikli tavırları son bulmalı, kadınlar da bu ucuz siyasete prim vermemeli, tepki göstermekten çekinmemelidir? değerlendirmesinde bulundu.
CİNSEL TACİZ, TÖRE CİNAYETİ
Sümer, kadınların günümüzde fiziksel ve cinsel taciz, töre cinayeti, ucuz işçilik, kadınlar arasında ayrımcılık, eğitim hakkından mahrum kalma, sömürülme gibi sorunlar yaşadığına dikkat çekerek, ?Ülkemizde ve dünyada kadınların birçok sorunu vardır ve bu sorunlar ülkelerin genel ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel problemlerinden bağımsız değildir. Sorunların azaltılması ya da ortadan kaldırılması için sivil toplumdan siyasete varana kadar kadın, her alanda sorumluluğunu kuşanarak yer almalıdır. Kadınlar, lütfedilmiş hakların değil, kazanılmış hakların peşine düşmelidir. Eğitim-Bir-Sen olarak, hakkı ihlal edilenin ve hakkı ihlal edenin kim olduğuna bakmadan her hak ihlaline karşı çıkmaya ve adalet tesis edilinceye kadar mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz? diye konuştu.