Tarih: 15.08.2017 02:07

O artık en sevdiği yerde

Facebook Twitter Linked-in

YÜZLERCE SEVENİNİN OMUZLARINDA SON YOLCULUĞUNA UĞURLADIĞIMIZ YAZARIMIZ HASAN ULUSOY´U, VAKTİNİN ÇOĞUNU GEÇİRDİĞİ KÖYÜNÜN TOPRAKLARINA EMANET ETTİK

O artık en sevdiği yerde

Yüzlerce şiir ve makaleyi, onlarca kitabı, devlet memuriyetinde ve siyasette geçen zorlu yılları 58 yıllık bir ömre sığdıran Gazeteci, Şair, Yazar ve Gazetemiz Köşe Yazarı Hasan Ulusoy, Çelebi´nin Karaağaç Köyünde yüzlerce seveninin katıldığı cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Ayakta durmakta güçlük çeken oğulları Mustafa ve Rahmet Safa, ?Biz yalnızca babamızı değil, dokunduğu herkesin hayatında iz bırakan ilk öğretmenimiz, sırdaşımız, yoldaşımız, arkadaşımız, ağabeyimiz, kardeşimizi kaybettik? dediler.

TÜM DUYGULARINI DİZELERE DÖKEN BİR OZANDI

Her derdini, her kızgınlığını, her sevincini, her sitemini dizelere döken, ozanlığın çağdaş temsilcilerinden Hasan Ulusoy, ?Gönlüm Seni Özlüyor (2001)? adlı şiir kitabında hayat hikâyesini şöyle anlatıyor: ?Ben mi? Yıl 1959... Kırıkkale, Çelebi İlçesi Karaağaç Köyünde doğmuşum... Çocukluğum köyde, okul hayatım Ankara´da geçti... Okul bitimi memuriyet, askerlik dönüşü ticaret ve tekrar memuriyet. Yazı hayatım ise karışık... Sayısını bilmediğim kadar şiir, makale, hikâye... İlk yayınlanan yazımın yayın tarihi 17.06.1973... Son yazımın tarihini ben de merak etmekteyim. Anadolu her şeyim. Ülküm, sevdam, yüreğim. Bütün öfkem, kinim bu milletin ayak bağı olanlaradır. Bu halim ölene kadar da devam edecek inşallah... Bu dokuzuncu kitabım olacak. Hazır kitaplarım da mevcut. İddiam yok, sanat; fikirlerimin insanlara aktığı borudan başka bir şey değil. Elbette borunun kalitesi sağlamlığı ve temizliği benim için çok önemlidir. Pek fazla korkum olmadı, olmaz, olmayacak da... Bir mesele hariç. Eşim Zeliha ile evliliğim 1979... Yusuf Celal (merhum), Mustafa ve Rahmet Safa adlı üç yavrum var. İki yavrumun şerefli, şahsiyetli birer insan olmaları için gayret ediyorum. İnşallah utandırmazlar... Ve... Geldim, yaşadım, göçüm hazırlandı bir emri bekliyorum. Dünyayı fevkalade tanıdım. İnsanları üzmeye, ezmeye, insanlıktan başka bir şeyler yapmaya değmez. Bu duygularla, takdim ettiğim kitabın güzellikleri sizlerin, beğenilmeyen her şeyi de benim olsun, bana dönsün... Saygılarımla...?

HAYATI VE ESERLERİ

Şiirlerinin bir bölümünde Hasan, Hasan Ozan mahlaslarını kullanan Ulusoy, 1969 yılında Karaağaç Köyü İlkokulu, 1977 yılında Ankara İmam Hatip Lisesi, 1998 yılında da Anadolu Üniversitesi AÖF Büro Yönetimi Bölümünden mezun oldu. 1977-1980 yılları arasında memurluk yapan Ulusoy, daha sonra matbaacılık ve gazetecilik yaptı. MP ve MÇP´de Keskin ilçe başkanlığı, Ankara İl Yönetim Kurulu üyeliği (1982-89); Kırıkkale Belediyesi Eğitim Kültür Müdürlüğü (1989-94); APK uzmanlığı (1994-99) görevlerinde bulundu. 1999-2004 yılları arasında yeniden Kırıkkale Belediyesi Eğitim Kültür Müdürlüğü görevlerin yürüten, İLESAM ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Ulusoy´un, ilk şiiri "Anadolu Ozanları", 1973´te Millet gazetesinde yer aldı. Şiir ve yazıları 1973´ten sonra Liseli Genç, Millet, Ortadoğu, Akit (Köşe Yazarı), Sıla (Sahibi), Kırıkkale, Erciyes, Pusula gazete ve dergilerinde yayımlandı. ?İlkyazda Yağan Karye? ve ?Bu Dünyada Biz de Varız? adlı oyunları Kırıkkale Belediye Şehir Tiyatrosunda sahnelendi. Ona yakın şiiri bestelendi. Beylik kelime ve deyimlerden uzak durma çabası içinde görünen şiirlerinde, kendi deyişiyle "yanık bir gönlün terennümlerini" dile getirdi.

ESERLERİ:

ŞİİR: Mahzendeki Duygular (1978), Anadolu Neden Suskun? (1996), Yüreğimde Dünya Yanar (1997), Bu Memleket Sevilmez mi? (1998), Ufukta Çöken Dünya (2001), Gönlüm Seni Özlüyor {2001).

ROMAN: Yürekler Yaza Doydu (1997), Bey Kapısı (1998).

ARAŞTIRMA: Her Yönüyle Çelebi (1997).

OYUN: Bu Dünyada Biz de Varız (Engelliler İçin, 2001).

KAYNAK: İhsan Kurt / Keskinli Haşan Ozan (Erciyes Dergisi, 1986), Keskin Sanat Adamları (1994), Yakup Altın / Kırıkkaleli Şairler Antolojisi (1998), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. Baskı 2009).

?GELDİM, YAŞADIM, GÖÇÜM HAZIRLANDI BİR EMRİ BEKLİYORUM?

?Ve... Geldim, yaşadım, göçüm hazırlandı bir emri bekliyorum? diyerek her an teslimiyetini ifade eden Ulusoy, ?Pek fazla korkum olmadı, olmaz, olmayacak da...? derken, bu ifadesini hayatının her anında içselleştiren, bu minvalde yaşayan ve bu şekilde de toprağa giren bir kişiliğe sahip oldu. Hayatının hiçbir anında şatafata, debdebeye önem vermeyen Ulusoy, vasiyet ettiği üzere köyünün mezarlığına defnedilirken de, köyün kırık dökük ve kapaksız tabutunda, en sevdiği havayı, en sevdiği kokuları ve musallada bile, sevenlerinin omuzlarında bile bir kefen ve üzerine örtülmüş bir battaniyeyle özgürlüğü de sonuna kadar yaşayarak yüzlerce kişinin omzunda ama cenaze arabası olmadan son yolculuğuna uğurlandı. ?İlk yayınlanan yazımın yayın tarihi 17.06.1973... Son yazımın tarihini ben de merak etmekteyim? diyen Hasan Ulusoy, kendi sosyal medya hesabında sağ elinin his kaybı artık o elini kullanılamaz hale getirinceye kadar sürdü. Kendisi de Edebiyatçı ve Ses Sanatçısı olan küçük oğlu Rahmet Safa, babası elini kullanamaz hale geldikten sonra ?Babam en çok da buna üzülüyor? derken, 29 Temmuz 2018 tarihli son şiirinin en son yazısı olacağını tahmin edememişti belki de.

?İNCİTTİĞİN CAN SENSİN

Yürüdüm yorgun düştüm boz toprağa,

Kokusundan yüreğime üşüşürken korkular.

Tırnaklarım körelmiş, ter bilmiyor bedenim.

Ateşteki yüreğimi üşüten bir korku var.

Bağ damında gölgesini görmediğim bir kadın,

Yıkılan ocak taşı umudumu karalar.

Türkülerde kan döktüm, bir çobanın ağzıyla,

Baktım gördüm her yerimde yara var.

Bir falcı kadın örselerken umudu,

Bayrakların ağaran şafaktaki yeri yok.

Anadolu... Olacağın en sonunda bu muydu?

Gönlümün sevdası yok, gözlerimin feri yok...

Bir bayrak gölgeler bayrağımı,

şımarık mı şımarık.

Hüznünden hilal gamlı, yıldız gamlı.

Sandıklara tabutlara yakışmaz,

Nakışlayan gelin gamlı, kız gamlı?

Yeniden yürümek geldi içimden dünkü halimle

Taşlarına tutunarak ülkemin.

Yunus´tan Mevlana´dan ilham alıp, yürümek,

Birliğe kardeşliğe ederek yemin.

Efsunlu yorganları vardı gecelerin,

Nasırlı ellerin iğnesiyle dikilmiş.

Bir vatan sıcaklığı ile sardığı

Bedenlerin üzerine örtülen.

Ateşteki yüreğimi üşütüyor geceler,

Hani sıcaklığın, mahrum etme bu kulu.

Üşüyen umut senin, incittiğin can sensin,

Unutuldum geçmeyeli sinendeki bu yolu,

Anadolu, Ah, Anadolu...?

?ANADOLU? İLE YAZMAYA BAŞLAYIP ?ANADOLU? İLE VEDA ETTİ

?Anadolu? ile yazmaya başlayıp ?Anadolu? diyerek kalemine son veren Hasan Ulusoy, inandıkları uğruna sözünü esirgemeyen bir kişiliğe ve kaleme sahipti. Yüzlerce şiir ve makalesinde, onlarca kitabında hep inandıklarını yazan Ulusoy, yanlış bildiğine karşı savaşan, bu savaşını da tek silahı olan kalemiyle veren gerçek bir mücadele adamıydı. Sevdasını, aşkını, tabiatın ya da sevdanın güzelliğini bile bir şekilde vatanına ve milletine bağlayıp aşk şiirinde bile ?İlle de vatanım? diyecek kadar yürekten bağlıydı Türk´e ve Türkiye´ye. Türk´e olan sevdasından olsa gerek, yükseköğrenimi Kırgızistan´da tamamlayan büyük oğlu Mustafa´yı da gönlündeki kız ile nişanlamak için, yaklaşık 3-4 ay önce hasta haliyle ata topraklarına gitmiş, nişanı da Özbekistan´ın başkenti Taşkent´te yapıp gelmişti. Birkaç hafta önce de küçük oğlu Rahmet Safa´nın nişan yüzüklerini takarken kim bilir, belki de son bir gayretle hayattaki her şeyi olan iki evladının mürüvvetini görmenin çabası içerisindeydi.

YILLARCA GAZETEMİZDE YAZDI

Uzun yıllar gazetemizde de Köşe Yazarlığı yapan Hasan Ulusoy, rahatsızlıklarının arttığını ifade ederek gazetemizdeki yazılarına son verirken, son yazısını da gazetemizin 12. Kuruluş yıldönümü için kaleme almış ve demişti ki:

?ZORDUR GAZETECİLİK

Yazacaksın, yazdıkça düşüneceksin, düşündükçe yazacaksın?

Yazarken bazen bir tebessüm, bazen bir kahkaha?

Bazen bir iç ağrısı, gönül tutuşması, bazen bir hıçkırık?

Bazen de bir öfke peydahlanır, dişler sıkılır, rengin değişir, ellerin titrer, yazacaklarını yazdıkça silersin?

Nala mıha değmesin diye dikkat ettikçe isyanlar fışkırır yüreğinden?

Velhasıl zordur yazmak?

*

Yazacaksın, yazacaksın da?

Yazdıklarında hiçbir insani duygu değer olmayacak?

Ne sevinç, ne öfke, ne hüzün?

Senden sadece yaz ama sağa sola dokunma?

Kimseyi rahatsız etme?

*

Yazarken bu sessiz tembihler gelir aklına?

Durur düşünürsün.

Yahu ben insanım, okuyanlarda insan?

Ben olaylara insanca bakarım, okuyucularımda insan gibi okur?

*

Bir olayı vicdanına sevk edip, aldığın raporda kötülük varsa?

Sen o hadiseye sırıtacak kadar alçak bir tavır mı takınacaksın?

Ortada bir kötülük var, insanlar zarar görecek, yanlışlık var?

Ne yapsın yazar?

Sussun mu, kalemi alıp fırlatsın mı, yazmasın mı?

İşte öyle zordur yazmak?

*

Bir haber gelir?

Bir puştluk var??af edersiniz-

Ama o puştluğu yapan itibarlı birisi?

Adeta bir kucak dolusu ateş gibi düşer kucağına?

O puştluğu görmeyecek kadar vicdansız değilsin, kör değilsin, ahlaksız değilsin, şerefsiz değilsin?

Bir menfaat için her türlü yalakalığı yalcılığı yapamayacak kadar inanmışsın?

Bir yanda karakterin bir yanda belalar?

Çıkacaksın işin içinden?

Yazarsan bela, yazmazsan azap?

Böyle bir şeydir gazeteci, yazar olmak?.

*

Her köpeğe bir tasma vuran bulunur, her tasma vurmak isteyen bir köpek bulur?

Ama her aslana el değmez, tasma vuramazsın, her tasma vurmak isteyen de aslan bulamaz?

Zamanın soytarıları, gayesini, vazifesini, hassasiyetlerini ters yüz edip kapıkulluğunu düşünürken bazen gazeteciliği ve yazarlığı çamura sokarlar?

Çünkü yazarak yaşamak yürek ister?

*

Ben bunları ?neden? yazdım?

Pusula Gazetesini kuruluş yıldönümünde ne yazacaktım ki?

Tercihini zordan yana yapan bir gazete?

Yaşananları, kuruluşundan beri mihnetlerini görerek geldik bu güne?

Adam gibi yazmak gayreti bir gazetenin sevdası ise, ancak tebrik ve takdir edilir?

Benim için 10. Köy olan Pusula Gazetesinin çoook uzun yıllara uzanması temennisi ile?

Kadim dostum Mehmet Altındağ´ın şahsında gazetenin hazırlanmasında emeği geçenlere başarılar diliyorum??

?YAZARSAN BELA, YAZMAZSAN AZAP??

Tam da böyleydi işte Ulusoy´un hayatı: ?Yazarsan bela, yazmazsan azap?? O, azap çekmektense belayı üstüne üstüne çekmeyi yeğlemiş bir ?Bela Paratoneri? olarak yaşamayı tercih etmiş yiğit bir kalem olarak anılmaya devam edecektir. Bir süredir yakalandığı amansız hastalığa karşı hayat mücadelesi veren Ulusoy, birisini genç yaşta kaybettiği 3 erkek çocuk babasıydı. Ülkü Ocakları Genel Merkez Sanatçısı Rahmet Safa Ulusoy´un da babası olan Hasan Ulusoy´un bir diğer oğlu Mustafa da Kars´ın Kağızman ilçesinde Tarih Öğretmeni. Cenaze Namazı sonrası imamın elinden mikrofonu alarak duygularını dile getiren büyük oğlu Mustafa, babası adına herkesten bir kez daha helallik dilerken, küçük oğlu Rahmet Safa da adeta babasının ölümünü babasının kaleminden şu mısralarıyla anlatıyordu:

"Bir ölümün kucağıdır ayrılık

Yetişip büyütür seni ninnilerden ötede

Dondurulan hayallerin her zerresi bir ölüm

Hayat canı boğarken

Yaprağına öfke duyar bülbülden ayrı gülüm

Kaybettiğim zamanların örtüsünü kaldırma

Zeval vakti yakındır gün tepeden ağarken

Geri dönüp hayata ihtirasla saldırma

Bir ölüm sıcaklığıdır ayrılık"

 

1 Ocak 1959 tarihinde Kırıkkale´nin Çelebi İlçesi Karaağaç Köyünde başlayan mütevazı hayatını yine aynı topraklarda ve yine mütevazı bir şekilde sonlandıran Ulusoy´un cenazesinde mütevazı olmayan tek şey dost ve akrabalarının sayısıydı. Belki de ?yüzlerce? ifadesini bile aşan bir sayıda seveni tabutu başında saf tutup dua ederken ömrü boyunca yaptığı tek birikimini, dostlarını yanında görmenin huzuru içerisinde ruhunu bedeninden ayırdı Ulusoy. Pusula Gazetesi olarak bizler de merhuma Allah´tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. Mekânı cennet olsun.

HABER: HABİLHAN PEHLİVANLI

***

ŞİİRLERİNDEN BİR DEMET?

 

YÜRÜMEK YÜREK İSTER

Çelimsiz bir bedene yiğit yükü vurulmaz

Yürümek yürek ister maziden gelen izden

 

Bu çılgın sel gelirken düşmanın beldesinden

Her yüreğe hükmedip çıkıp karşı durulmaz.

 

Ne yiğitler görmüşüm

_____korkar kendi sesinden.

Kimi put etmiş nefsi

___yılmış öz gölgesinden?

 

Karanlıktan fışkıran iman ümit nafile

Akıl yağmalı batı yönlü tepemizden

 

Çatırdayan hayalin it yürümez peşinden

Şart ettik uymamızı kafire mahsus izden

 

Fikirler paçavradır

___ver imkanı bir sına

Gömlekten değersizidr

___asrın sotarısına

 

Bu serseri hayatta çirkef ruhlu eşkıya

Çağdaş vurgun peşinde namı oldu evliya

Koptu ruhtan asalet gübrelikte maharet

Aslına dönüş şimdi umudu yıkan rüya

El açar kandillerde ruhu gözünde millet

Sözlerin ezberinde örtülü yatar riya

Korkuyorum kendimden lütfuna kör bakarken

Kokuyorum vallahi ey Resul-ü Kibriya?

 

Semendere sırt dönen namert şanlı süvari

At başı kör küheylan ardına bakmaz yürür

Çağdaş

Ruh tellalı

Karanlığa çağırır.

Kopan

Kızıl tufan

Ağıza düşmüş yürek

Bu telaşa sebep ne?

Huzura var mı gerek?

 

Şu suskun öksüz kuzu anasından ne umar

Başındaki hergele ışığa katran yamar

 

Yalan siyaset harcı milletin ruhuna sıvar

Şuursuz zibidinin hayali saklı kumar

 

Atar,

Yek mi şeş mi?

Ne düşerse fark etmez.

Şansı puştun elinde

Dik düşer

Sihri gitmez.

 

Önümde giden sarhoş içtiği içki kezzap

Bir lahza sefa için azap üstüne azap

Allah var! Çağdaş züppe, imanından sıyrılma

Sıyrılmışsan çekinme her istediğini yap

 

Onca arsız utanmaz akıl verir millete

İdrar bal kabında bakın saklı niyete

 

Bu şuurun erbabı kırk çanakta beslenir

Mütekamil beyinler o ağızla seslenir

 

Dur dünya, yürür hayat yol başında neler var

Bahtına aldığın o amansız darbeler var

 

Dünkü dava adamı bu gün satılık köle

Bir gömlek pahasına satarken bile bile

 

Alkış, tufan?

Ardında yığın yığın yürür

Dünkü dava erleri.

Düşman ile eş düştü en kutlu zaferleri?

 

Çelimsiz bir bedene yiğit yükü vurulmaz

Yürümek yürek ister maziden gelen izden

Hasan Ulusoy

***

CENNET KOKAR ÇANAKKALE´DE

 

Baharda kuş sesleri gelmez Çanakkale´den

Edebinden dört büklüm kayalar secde eder.

Irmakların denize inişinde kan kokar

Sabahları kıtalar ötesinden ses gelir

Baharda kuş sesleri gelmez Çanakkale´den

 

Karanlığa karanlık ulanır zamanlarda

Işığa dudak büken irin ruhlu eşkıya

Toplamış toplanmışlar kıtalar ötesinden

Bakışları öfkeli, yüreğinde kin kokar

Zaman tarihin izini silmez Çanakkale´den

 

Anadolu kahırla sitemli bakar şimdi

Ak poşulu gelinin yaşmağına kan düştü

Parmaktaki kınalar karardıkça kararmış

Denizden ateş yağdı, toprağa civan düştü

Sükuneti şerefi, sabrı alın yazısı

Her haneye cepheden ateşli figan düştü

Ehli küfür dersini almaz Çanakkale´den

 

Bir ananın ocağı yavrusuyla tüterken

Çarıkların bağında parmakların izi var

Ceylanların terk ettiği dağlarda yanıyor

Bir köy kızının gönül tutan aşkı sevdası

Bir ananın böğründe körpe yürek kanıyor

Çelimsiz bedenlerde yüreğin saklı hası

Hiçbir yiğit çekinip kalmaz Çanakkale´den.

 

Çanakkale bir devin yaralanıp döndüğü

Çanakkale, zalimin zulmü ile yandığı

Çanakkale, imanın ateşleri yendiği

Çanakkale milletin öz haline döndüğü

Bir mübarek zaferin tarihteki adıdır

Çanakkale Malazgirt zaferinin yâdıdır...

 

Hasan Ulusoy




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —