Mehmet Akif, Türkçe aşığıydı
?Mehmet Akif Ersoy´un Kişisel Hasletleri ve İstiklal Marşının Kabulü? konulu konferansta konuşan Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Özçelik, ?Tehlike anında ortaya çıkan kimi şahsiyetler, üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiş ve kitleleri aydınlatmışlardır. Yakın tarihimizin en sivrilmiş şahsiyetlerinden biri de şüphesiz ki Mehmet Akif´tir? dedi.
AKİF, BAŞKA BİR AÇIDAN DEĞERLENDİRİLDİ
Kırıkkale Üniversitesi Tarih Bölümü tarafından organize edilen, Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Özçelik´in koordinatörlüğünü yaptığı ve konuşmacı olarak katıldığı; Ömer Ali Keskin ile birlikte, Tarih Bölümü Araştırma Görevlileri Hakan Doğan ve Mert Can Erdoğan´ın katkılarıyla hazırlanan program, öğrencilerin ve konukların M. Akif Ersoy´un farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmesine vesile oldu.
M. AKİF, TARİHTEKİ ABİDE ŞAHSİYETLERDENDİR
1873´te doğan ve 1936´da hayata gözlerini yuman İstiklal Marşı şairimiz M. Akif´in tarihteki abide şahsiyetlerden olduğuna vurgu yapan Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Özçelik, ?Milletlere düşünceleriyle yön veren ve onları etkileyen temayüz etmiş şahsiyetler vardır tarihte. Türk tarihinde de fikri anlamda topluma yön veren ve halkı etkileyen yazar ve mütefekkirler çıkmıştır. Tehlike anında bu şahsiyetler üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiş ve kitleleri aydınlatmışlardır. Yakın tarihimizin en sivrilmiş şahsiyetlerinden biri de şüphesiz ki Mehmet Akif´tir. Mehmet Akif´in hayatı, kişisel vasıf ve hasletleri anlaşıldığında O´nun İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitleri gibi şiirlerle Safahat´ı nasıl kaleme aldığı ve hangi ruhla bunları ikame ettiği daha iyi anlaşılacaktır? dedi.
EĞİTİM HAYATI VE DİNİ TERBİYESİ
Mehmet Akif´in eğitim hayatı ve dini terbiyesi üzerinde bilgi veren Özçelik, M. Akif´in kendi hatıratından şu bilgileri aktardı: ?İlk dini terbiyemi veren, ev ve mahallede, ilk ve orta mektepte aldığım telkinler olmuştur. Bilhassa, evin bu husustaki telkinleri büyüktür. Annem çok Müslüman bir kadındı. Babam da öyle. Her ikisi de dindar insanlardı. Babam, Nakşi şeyhlerinden Hacı Feyzullah Efendi merhumun müritlerindendi. Babam, bana tasavvuf telkininde bulunmamıştır. Rüştiyede vezinsiz, kafiyesiz, özenme kabilinden nazım parçaları karaladım. Rüştiyeyi-Ortaokul- bitirince, babam mektep ve meslek tercihini bana bıraktı. Ben de o zamanlar parlak bir mektep olan Mülkiye´yi tercih ettim. Fakat tam benim rüştiyeden çıktığım sene, Mülkiye teşkilatı tadil olundu. Beş senelik tahsil müddeti ikiye ayrıldı. 1. 3 senelik idadi kısım. 2. 2 senelik ali kısımdı. Rüştiye´den çıkınca, işte bu teşkilatın idadi yani lise kısmına girdim. 3 sene sonra diploma aldım, yüksek kısma geçtim.?
BAYTAR MEKTEBİNE GİDİŞİ
?Ancak, ben bu dördüncü seneye devam ederken babamın vefatı, sonra da evimizin yanması üzerine yoksulluk içinde kaldım. İki sene dayanarak Mülkiyeyi bitirmek mümkündü. Yalnız, o zamanlar, Mülkiyeden mezun olanlara, ya hiçbir vazife vermiyorlar veya onları çok az bir maaşla çalıştırıyorlardı. ?Bu sırada ilk defa olarak Mülkiye Baytar Mektebi açıldı. Birkaç arkadaş, Bu mektep yenidir, çıkanlara memuriyet vereceklerdir!? diyerek Mülkiyeyi terk ettik. Yeni mektebe girdik. O zaman Baytar mektebi dört sene idi. Lisede, Mülkiyede, Baytar Mektebinde, gene en çok lisan derslerinde iyi idim. Baytar Mektebinin son iki senesinde şiirle meşguliyetim arttı. Çok manzum parçalar yazdımsa da, bunları sonra yırttım. İlk manzumelerim din ve ahlak konularında idi. Baytar Mektebini birincilikle bitirdim. Yüksek tahsili bitirdikten sonra hafız oldum. Yani Kur´an-ı baştan sona kadar ezberledim.?
SPORCU VE YAZAR AKİF?
M. Akif´in bir ara pehlivanlığa merak saldığını da hatırlatan Özçelik, Akif´in aynı zamanda iyi bir yüzücü olduğunu kaydetti. M. Akif´in muharrirlik yönüne de değinen Özçelik, yine Akif´in ağzından şu bilgileri verdi: ?Sebil-ür´reşad Mecmuası ile Sırat-ı Müstakim Mecmuası kurulunca, sahipleriyle yakınlığım dolayısıyla o mecmualara yazdım. Din ve milliyet konulu yazılarımın esasında bir değişiklik olmadı. İlk şiirlerim Resimli Mecmua´ sında çıktı. 23-24 yaşlarımda idim. O şiirlerim Safahat´ta yoktur. Çeşitli konularda yazılmış şiirlerdir. İlk şiirlerimde, bazı şairleri kendime örnek aldım. Sonra Naci´nin şiirleri beni etkiledi. Namık Kemal ve Abdülhak Hamid´in fikirlerinden istifade ettim.?
TÜRKÇE DIŞINDA ÜÇ DİL DAHA?
Akif´in Arapça´yı babasından ve hocalarından öğrendiğine de değinen Özçelik, Farsça´yı kendi kendine ilerlettiğini, Fransızca´yı ise mektepte öğrendiklerine eklemek suretiyle yine kendi kendine öğrendiğini ifade etti. M. Akif´in ?Haksızlık karşısında susan dil şeytandır? inancında bir karaktere sahip olduğunu belirten Özçelik, ?Gördüğü bir haksızlığa katlanması mümkün değildi. 11 Mayıs 1913´te, Ziraat Bankalığındaki memuriyetinden istifa etti. O zaman Umuru Baytariye Müdür Yardımcısı idi ve 20 yıllık memurdu. Ona niçin istifa etmek istiyorsunuz diye sordular.
- Umuri Baytariye Müdürü Abdullah Efendi, vazifesinden haksız olarak azledildi de ondan! diye cevap verdi.
- İyi ama ortada bir haksızlık varsa, size karşı yapılmış değildir! Dediler.
- Arkadaşıma yapılan haksızlık bana yapılmış demektir! Bu haksızlığa katlanamam! Diye cevap verdi. Onun sağlam karakterini, sağlam ahlak yapısını şu mısralarda da açıkça görüyoruz? ifadelerine yer verdi.
VEFALI VE SÖZÜNE BAĞLIYDI
M. Akif´in verdiği söze bağlı ve vefa duygusu yüksek bir şahsiyet olduğunu vurgulayan Prof. Özçelik, Akif´in aynı zamanda cömert, merhametli, kanaatkâr, mütevazı, cehalete ve tembelliğe düşman, mütevekkil bir kişiliğe sahip olduğunu belirtti. Mehmet Akif´in tam bir Türkçe sevdalısı olduğunu kaydeden Özçelik, Mehmet Akif´in de, Ziya Gökalp gibi düşünüyordu: ?Türkçe, her dil gibi, başka dillerden kelime alır. Fakat kaide alamaz. Bu bakımdan Türkçe ´ye, Arapçadan ve Farsçadan giren bütün kaideleri ayıklamalıyız. Cümlelerimizi Türk kaidelerine göre kurmalıyız. Türkçede karşılığı olan Arap ve Fars asıllı kelimeleri kullanmalıyız. İstanbul şivesini esas almalı, lakin doğu ve batı kaynaklı kelimeleri bozmadan, aslına uygun olarak telaffuz etmeliyiz!? şeklinde konuştu.