Tarih: 21.01.2011 07:15
?Karar Hukuksuzdur, Kanunsuzdur?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve kızı Sümeyye Erdoğan ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği`nin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu`na katıldı. Burada konuşan Erdoğan, her seçim öncesinde olduğu gibi, mali disiplinden asla taviz vermeyeceklerini belirterek, "Para politikalarının hassasiyetle yürütülmesine destek olacak, seçim öncesi ve sonrasında ekonomik dengenin sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz" dedi. TÜSİAD`ın son iki dönemdir kadınlar tarafından yönetiliyor olmasının önemine işaret eden Erdoğan, "Bütün rakamlar, bütün göstergeler bir yana, kadınların iş dünyasında ve sivil toplum örgütlerinde bu denli aktif ve belirleyici olması bile, Türkiye`nin katettiği uzun mesafeyi net olarak ortaya koyuyor. TÜSİAD`ın artık açılımını okumayacaksınız çünkü açılımı okunduğu zaman sıkıntı meydana gelebilir" diye konuştu.
PROTESTOCULAR, MARKSİST, LENİNİST GRUPLAR
"Hükümet olarak, 8 yıldır Türkiye`nin kronik meseleleri üzerine, on yıllardır çözülmeyen, çözümüne cesaret dahi edilemeyen meselelerin üzerine kararlılıkla gididiyoruz" diyen Erdoğan, TÜSİAD`ın 27 Aralık`ta yayınlanan CEO Anketi`ne değindi. Erdoğan, ankette, son dönemde şahit olunan "yumurtalı" eylemlerin gençlerin ifade özgürlüğünü yansıtıp yansıtmadığının da sorulduğunu
aktararak, "Buna da `hayır yansıtmıyor` diyenler yüzde 73 ve `evet yansıtıyor` diyenler yüzde 27. Elbette, CEO`larla yapılan bu anket, bir Türkiye manzarası çizmekten son derece uzaktır, ancak iş dünyasının nabzını tutmak noktasında da tam tersine çok manidar olduğunu düşünüyorum" dedi. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan`ın dün üniversiteli gençlerle bir toplantı yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız
toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist idelojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum" diye konuştu.
OTOMOTİV BABALARI
Erdoğan, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunun elde edildiğini de söyleyerek, 2010 yılında tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye`de yarım milyonun üzerinde, 510 bin adet otomobil satışı gerçekleştiğini kaydetti. Otomobil satışında ciddi bir artış olduğunu ifade eden Erdoğan, "Geçen akşam Sayın Koç`a dedim, `Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.` Bunu sunalım, başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada. Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım. Türkiye`ye ve Türk`e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım" dedi.
DİNK CİNAYETİ ZANLILARINI 36 SAATTE YAKALADIK
Ümit Boyner`in yargıya ilişkin değerlendirmelerine de yanıt veren Başbakan Erdoğan, Uğur Mumcu döneminde AK Parti`nin iktidarda olmadığını ama Hrant Dink olayında zanlıları 36 saatte yakalayarak yargıya teslim ettiklerini anlattı. Erdoğan, yargı reformuna da değinerek, "Bu ülkede zaman aşımından istifade ile işi yırtan, kurtaran bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Zaman aşımı anlayışı yargının iflasıdır. Ne demek zaman aşımı? Alırsın öncelikler sırasına, zaman aşımı mı yaklaşıyor önce onu bitirirsin, karara bağlarsın, ondan sonra da hem mağdur olanı bu noktada rahatlatırsın hem de kendini, `ben bu işi başardım` dersin. `Zaman aşımına
girmiştir` deyip kararı vermek suretiyle kendini kurtaramazsın. Yargı burada tarihi bir vebalın altındadır. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ve zaman aşımı anlayışını da ben doğrusu kabullenemiyorum, böyle bir şey olamaz. Şu anda 1 milyon 600 bin dosya Yargıtayda bekliyor. Böyle bir şey olur mu? Niye bitirmediniz arkadaş? Defaatle biz bazı adımlar attık, önümüz kesildi. Orada da bize geldiler, kamera şakaları yaptılar, dediler ki `mülakat kamerayla yapılır`. Bize gelinceye kadar kamerayla mı yapılıyordu, nereden çıktı bunlar? Kamerayla yapılacak. Şu anda bazı adımlar atıyoruz. Bu işi kısa sürede süratlendirmeye çalışıyoruz. Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik" diye konuştu.
DANIŞTAY`IN ALES KARARI KEYFİ BİR KARARDIR
Başbakan Erdoğan, Danıştay`ın ALES `le ilgili aldığı karar için de şunları söyledi: "Keyfi, vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak bir karar. Anayasa`nın 125. Maddesi ortadayken, yasalara, Anayasa`ya aykırı olarak alınan bu karar, aynı zamanda kanunsuzdur. ALES kılavuzunda öğrencilerin kılık kıyafetine ilişkin yasaklama, kısıtlama olmadığı için yürütmeyi durdurdu. Karar son derece keyfi bir karar. Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar. Hukuk, insanların eğitim almasının teminatıdır. Hukuk insanların eğitim hakkını kısıtlamaz. Dolayısıyla bu karar, öncelikle hukuksuzluktur. Anayasa ve yasalarda, kılık kıyafete ilişkin tek bir düzenleme bulunmazken, tek bir kısıtlama bulunmazken, Anayasa`nın 125. Maddesi ortadayken, yasalara, Anayasa`ya aykırı olarak alınan bu karar, aynı zamanda kanunsuzdur. Yargının siyasallaşması, işte asıl budur. Bizim 8 yıldır işaret ettiğimiz, 8 yıldır düzeltmeye, değiştirmeye
çalıştığımız manzara işte budur. `İktidar yargıyı siyasallaştırıyor` diye itiraz edenler, aslında yargıdaki siyasallaşmanın, kapalı devrenin devamını isteyenlerdir. Biz istiyoruz ki yargı milletin yargısı olsun. Yargı, belli ideolojilerin, belli kesimlerin değil, milletin yargısı olsun. `Onama mı istersin, bozma mı?` diyen değil, vicdanına göre hareket eden bir yargı sistemi tesis edilsin istiyoruz."
YENİ ANAYASA SEÇİM SONRASI Yeni Anayasa çalışmalarına seçimlerin hemen ardından başlayacaklarını söyleyen Erdoğan, "Burada biz de şu anda bu çalışmaların teknik boyutunu ve burada milletin sahiplenebileceği, gerçekten milletin anayasayı `işte benim anayasam`, eline Anayasa kitapçığını alıp okumaya başladığı zaman `burada ben varım` diyebileceği bir Anayasa`yı hazırlamamız gerekiyor. Yani tercümana ihtiyacı
olmayacak bir Anayasa. Mesele bu. Daha önce de ifade ettiğim gibi, yeni Anayasa tamamiyle anayasacıların oturup da hazırladığı bir Anayasa olmamalı. Bütün sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, akademisyenlerin, aklımıza ne gelirse, `benim de burada katkım olabilir` diyebilecek her kesimin katkısının olabileceği bir çalışmayla anayasacıların da olayın teknik boyutunu sonunda ele almak suretiyle buna şekil vereceği bir çalışma. Burada bütün kesimlerin görüş, öneri, katkılarını görmek durumundayız" dedi.
KİŞİSEL ANLAYIŞLARI TOPLUMUN TÜMÜNE EMPOZE ETMEK BASKIDIR
Erdoğan, ekonomide olduğu gibi, demokratikleşme, laiklik gibi alanlarda da topluma sürekli güvensizlik pompalandığını, bu yönde
sürekli test edildiklerini, samimiyet sınavına tabi tutulduklarını belirterek, "Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Şunun çok iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bizim şahsi olarak bazı meseleler karşısındaki tavrımız, duruşumuz, bakışımız nettir ama biz şunu söylüyoruz `şahsi yaklaşımları, kişisel anlayışları toplumun tümüne empoze etmek baskıdır, zulümdür, haksızlıktır`. Ben, kendi iç dünyamda, ailem içinde alkole karşı bir tavır belirlemiş olabilirim. Benim arkadaşlarım, partimiz, kendi kişisel dünyalarında olaya farklı bakıyor olabilir ama bu muhafazakar kimliğimizin yanında biz demokratız ve kişisel yargılarımızı topluma empoze etmemek noktasında son derece hassas bir duruş sergiledik, sergiliyoruz. Hiç kimse bunları birbirine karıştırmasın. Aynı zamanda demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti`ni de Anayasa ve yasalar çerçevesinde yönettiğimizi ifade etmek istedim" diye konuştu.
BİZ, DAMDAN DÜŞEREK GELDİK
"Alkol yasağı"na yönelik tartışmalara da değinerek, Anayasa`nın "Gençliği korunması" yönündeki 58. Maddesi`ni hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Bunu ben söylemiyorum, bizden önce yapılmış olan bir Anayasa maddesi, gençliğin korunmasına yönelik 58. Madde. Bunu yapmak bizim görevimiz, biz bunu yapıyoruz" dedi. Erdoğan, Ankara Barosu`nun Tütün ve Alkollü İçkilerle Mücadele Kurulu`nun yayınladığı genelgenin iptali için Danıştay`a başvurduğunu da belirterek, şunları kaydetti: "Ne diyor, `Anayasa`daki bağımlılıktan korumaktır` diyor. Ben sana Anayasa okuyorum. `Gençleri alkol düşkünlüğünden` diyor `bağımlılık` demiyor. Bunlar nasıl hukukçudur ben anlamıyorum. Biz burada Anayasamızın gereğini yaptığımız gibi gençlerimizi bu tür alkol düşkünlüğünden, uyuşturucudan korumak hükümet olarak, devletin yönetim mekanizmasında olanlar olarak bizim görevimizdir. Şimdi bunu engellemeye yönelik atılan bir adımı, `İşte bak, gördünüz bunlar şeriat getiriyor Türkiye`ye`. Sıkılmadan, utanmadan bunu bile söylüyorlar. Biz özgürlüklerin başkasının özgürlük alanı sınırında durması gerektiğini biliyoruz. Hani şair diyor ya `biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük`. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük, yasalarla çarpışarak büyüdük. Kılık kıyafetimize müdahale edildi, yaşam tarzımıza müdahale edildi, fikirlerimiz dışlandı, aşağılandı, hatta mahkum edildi, mahpus edildi. Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik. `Kimsenin kılık kıyafetine karışılmasın` dedik, `kimsenin yeme içmesine müdahale edilmesin` dedik, `konuşanlar susturulmasın, düşünceler mahkum edilmesin` dedik. Bunu, bu niyetimizi milletimizle samimi şekilde paylaştık ve milletimizden takdir gördük. Şu anda, birilerinin son derece yanlış ve yanlı şekilde iddia ettiği gibi, eğer yaşam tarzlarına müdahale
edersek, kendimizi, kendi kimliğimizi, muhafazakar demokrat ilkelerimizi inkar etmiş oluruz. Şu anda, yaşam tarzlarına müdahale başlığı altında yürütülen kampanya, açık söylüyorum, geçmişte defalarca yapılmış, tezgaha konmuş, bayat bir kampanyadır. Biz, damdan düşerek geldik, damdan düşmenin ne olduğunu biliriz. İşte onun için, hiçkimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz, edilmesine de müsaade etmeyiz. Bu noktadaki endişeler tamamen yersizdir. Bu noktadaki endişeler, tıpkı ekonomide yapıldığı gibi, kasıtlı bir propagandanın, niyet okuyuculuğunun eseridir ve tekrar ediyorum, bayat bir tezgahtır. Bugün nasıl ki iş dünyası, ekonomiyle ilgili konularda hükümete tam bir güven içindeyse, ben eminim ki tüm milletimiz de o diğer hassas konularda hükümetimize karşı tam bir güven içindedir. Seçim öncesinde aleyhimizde yürütülen bu art niyetli kampanya da inanıyorum ki yine milletimiz tarafından bozulacaktır."
BÖYLE BİR POPÜLİZM OLABİLİR Mİ?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`nun seçim vaatlerine ilişkin ise Erdoğan, "İşte en son, ana muhalefet partisi genel başkanının vaatleriyle birlikte seçim öncesi popülizm tartışmaları yine gündeme geldi. CHP Kurultayı`nda Genel Başkan`ın dile getirdiği vaatleri alt alta topladığınızda, 100 katrilyonu aşan, bazı hesaplamaları da yanına koyarsanız 200 katrilyonu bulan bir yük söz konusu oluyor. Şöyle aklıselim sahibi bir bakışla değerlendirdiğiniz zaman, sizler iş adamları olarak, böyle bir popülizm olabilir mi? Bu tür rakamları nasıl
acaba ileri sürebiliyor, nasıl bu tür vaatlerde bulunuyor diye aranızda sizler tezekkür ediyorsunuz. Çok şükür ki bu vaatler hiç kimse tarafından ciddiye alınmıyor. Zira, ana muhalefet partisi bile olsa, herhangi bir ülkede ekonomik vizyonun bu şekilde ortaya konması, o anda dahi faizleri yükseltebilir ve bütçeye ağır yük getirebilir. Ama benim milletim hamd olsun bu işe prim vermedi, vermiyor. Bu vaatler ciddiye alınmadı, alınmıyor ve beklentileri de olumsuz yönde etkilemiyor. Bütün bunlarla beraber bizler emin adımlarla yolumuza devam
ediyoruz, devam edeceğiz" diye konuştu.
SERBEST BIRAKILANLARI ALLAH AŞKINA BİZ Mİ SERBEST BIRAKTIK?
Erdoğan, tutukluluk sürelerine ilişkin yasaya ve Hizbullah sanıklarının serbest kalmasına yönelik ise şunları ifade etti: "Bugün yargının içinde bulunduğu hal, tevile gerek duymayacak derecede açıktır. Tüm bunlara rağmen şu anda TBMM`de yapılmakta olan ve yapılacak olan yeni düzenlemelerle Yargıtay ve Danıştayda da bazı adımları atmakta kararlıyız. Anayasa Mahkemesi ile ilgili bazı adımları atıyoruz, atmakta kararlıyız. Tutukluluk süresinin dolması nedeniyle yapılan son tahliyeler, millet nezdinde hukuk sisteminin bir kez daha
sorgulanmasını, yargının, özellikle yüksek yargının bir kez daha sorgulanmasını gündeme getirdi. Bizim, yargı reformuna yönelik her girişimimizi, sizler de takip ediyorsunuz. Bu tutuklulukla alakalı serbest bırakılanları Allah aşkına biz mi serbest bıraktık? Bunlar yargının elindeki yasalara göre süresi gelenleri serbest bırakma eylemi. `Yargıtayın iş yükü çok, bunu istinaf mahkemeleriyle çözelim` dedik,
hakim ve savcı açığı nedeniyle istinaf mahkemeleri uygulama planına gelmedi. Ama hakim ve savcı alımları da trajikomik bahanelerle sürekli engellendi ve engelleniyor. Burada önemli bir adımı atıyoruz ve bununla birlikte de bunu büyük ölçüde çözeceğimize inanıyorum. Öte yandan terör örgütü mensupları, iş yoğunluğu gerekçesiyle serbest bırakılırken, kimi dosyalar öne alınıp, jet hızıyla karara bağlanabiliyor. Benimle ilgili 2002 seçimlerinde Diyarbakır`dan dosya 24 saatte Ankara`ya getirildi ve Yargıtay 24 saatte kararı verdi ve benim seçime girmemi engelledi. Demek ki yapabiliyorsunuz. Sayın Erbakan ile ilgili 5 günde karar verdiler. Cihaner ile ilgili işi bağladılar. Bu nasıl oluyor? Onları yaparken bayağı mahirsiniz de burada niye mahir değilsiniz. Çekin bunları da niye çekmediniz? Bütün olay kimin samimiyet testinde imtihanı başarıyla verdiği veya vermediği ortaya çıkıyor. Artık benim vatandaşım da bunları gayet güzel bir şekilde değerlendiriyor."
Başbakan Erdoğan, TÜSİAD Genel Kurulu`nun ardından Ankara`ya hareket etti.
Öte yandan Başbakan Erdoğan, genel kurulda yapacağı konuşmasından hemen önce salondan dışarı çıktı. Bir süre dışarıda kalan Erdoğan, daha sonra salona gelerek divan üyelerini selamladı. Selam sonrası ise Erdoğan, konuşmasına başlamak üzere kürsüye doğru yürürken, ayağı takılınca, düşme tehlikesi atlattı.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —