Tarih: 08.03.2012 14:07

Kadınlar çalışma hayatında özgür olmalıdır

Facebook Twitter Linked-in

SEÇME VE SEÇİLME HAKKI

Dünya Kadınlar Günü?nün Türkiye?de ilk kez 1921 yılında kutlandığını belirten Şube Başkanı Oktay Sümer, sözlerini şöyle sürdürdü: ?Bir yönetim şekli olan parlamenter sistemin en önemli unsuru olan katılımcılığın tezahüründe; seçme ve seçilme hakkının ülkemizde kadınlara verildiği tarih ise 5 Aralık 1934?tür. Yazılı metinlerimizde seçme ve seçilme hakkı denilmesine rağmen, seçme hakkının eşit uygulandığı fakat seçilme hakkının eşit uygulanmadığı ne acıdır ki, yakın geçmişimizde de tescil edilmiştir. Kadınları kendi aralarında kategorize eden, kılık kıyafetleri ile aralarını kalın bir çizgiyle ayıran özürlü yaklaşım; bazen üniversite kapılarında, bazen orduevi ve kışlanın girişinde, bazen kamu kurum ve kuruluşlarında özgürlükleri turnikelere sıkıştırmıştır.? dedi.

 

POZİTİF AYRIMCILIK

Kadınları birikim ve üretimleri ile değerlendirmek yerine görünüşleri ile değerlendiren özürlü bakış açısının kendi görüşünü tüm toplumun görüşü gibi sunduğunu ve herkesi kendi saplantılarına sadakat yarışına soktuğunu kaydeden Sümer, ?Din ve vicdan hürriyetini kendi kafalarındaki dar koridorlara sıkıştıran bu yaklaşım; inançları gereği başını örten kadınları eğitim ve çalışma hayatında mengeneye almış ve ürettikleri ?kamusal alan? yalanıyla tecrit etmiştir. 2004 yılında Anayasa?nın 10. maddesindeki ?kanun önünde eşitlik? ibaresinin; ?kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür? şeklinde değiştirilmesinin devamı gelmeli, ?kamusal alan? yalanı son bulmalı ve kadınlar çalışma hayatının tüm alanlarında kategorize edilmeden, engellenmeden, özgürce yerini alabilmelidirler. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda halkın yüzde 58?inin ?evet? oyuyla kabul edilen Anayasa değişikliğinde kadınlara pozitif ayrımcılık getiren Anayasal düzenleme; kadınları sınıflandırarak uygulanmamalı ve ?pozitif ayrımcılık?, ?pozitif ayrıcalığa? dönüşmemelidir. Seçme ve seçilme hakkına sahip bütün kadınlar, kılık kıyafetlerine göre tasnife tabi tutulmadan seçilme hakkını kullanmalıdırlar? şeklinde konuştu.

 

KADINLAR REKLÂM OBJESİ

Kadın sömürüsünün had safhaya ulaşmasının endişe verici olduğunu vurgulayan Sümer, şöyle konuştu: ?Reklâmı yapılacak her türlü ürün için cinsellik ön plana çıkarılmakta ve kadın malzeme olarak kullanılmaktadır. Araba lastiğinden tıraş bıçağına, otomotiv sektöründen kozmetiğe varana kadar alakalı alakasız her konuda kadınlar reklâm objesi olarak seçilmekte, cinselliği öne çıkaran bir yaklaşımla bazı fotomodel kadınlar eliyle toplumun ahlak yapısı dejenere edilip, yozlaşmaya prim verilmektedir. Yozlaşan toplumda en korumasız insanların çocuklar ve kadınlar olduğu herkesin ortak kabulüdür. Kadınlarımız toplumun çöküşünü kendi elleriyle hızlandırmaktan sakınmalı, kadınlar açısından harakiri olarak değerlendirilmesi gereken bu oyunun parçası olmamalıdırlar. Daha fazla kazanma hırsının her şeyi mübah gören yaklaşımı; kadını teşhir ederken erkekler kadını izliyor, kadınlar da ne yazık ki kendilerini izleyenleri izlemeye devam ediyorlar.?

 

FİZİKSEL VE CİNSEL TACİZ

Oktay Sümer, kadınların günümüzde fiziksel ve cinsel taciz, ucuz işçilik, kadınlar arasında ayrımcılık, eğitim hakkından mahrum kalma, sömürülme gibi sorunlar yaşadığına dikkat çekerek, ?Ülkemizde ve dünyada kadınların birçok sorunu vardır ve bu sorunlar ülkelerin genel ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel problemlerinden bağımsız değildir. Sorunların azaltılması ya da ortadan kaldırılması için sivil toplumdan siyasete varana kadar kadın, her alanda sorumluluğunu kuşanarak yer almalıdır. Kadınlar, lütfedilmiş hakların değil, kazanılmış hakların peşine düşmelidir. Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum? dedi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —