Törene; Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Avcı, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Abdullah Ömercioğlu ve Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Tuhan Boz, öğretim üyeleri, akademik ve idari personel, öğrenciler ve yakınları katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törenin açılış konuşmasını Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Avcı yaptı. Prof. Dr. Mustafa Avcı konuşmasında, “Mezuniyet törenleri bir veda değil; yeni bir başlangıcın ilk dersidir denilebilir. Adalet devletin temelidir. Devletin ve toplumun ayakta kalmasının yolu adaletten geçer. Dolayısıyla devlet başkanı, bakanlar, valiler, hakimler, asker ve kolluk görevlileri adalet üzere hareket etmek zorundadırlar. Çünkü ‘Bir saatlik adalet, yetmiş yıllık ibadete denktir.’ ve ‘Kıyamet günü insanların en sevimlisi adil devlet başkanıdır.’ buyrulmuştur. Adalet dairesine göre dünya düzenini sağlayan adalettir. Dünya bir bahçedir. Duvarı ise devlettir. Devletin düzenini hukuk kurar. Hukuk; ancak devletle, devlet de ancak ordu ile korunur. Ordu, mal ile ayakta kalır. Malı toplayan da halktır. Devlet adamları; halka sahip çıkmalı, zayıflara zulmetmemeli ve zulmedenlere engel olmalıdır. Çünkü zulümden devlet de zarar görür. Makamlar layıkı ve ehli olan; dünyadan haberdar, entelektüel, bilgili, görgülü, tecrübeli ve makamın gereğini yapabilecek olanlara verilmelidir. Kamu görevlilerinin iyi bir şekilde denetlenmesi gerekir. Halkın temel hak ve hürriyetlerinin teminatı hukukçulardır. Halk; vergi vererek, çalışarak, üzerindeki diğer sorumluluklarla devletin yükünü omuzlarında taşır. Dolayısıyla halkın kıymetini bilmek, halka adaletle yaklaşmak ve zulmetmemek hayati derecede önemlidir. Adaletin zıddı zulümdür. Çünkü adalet bir düzenin ifadesidir. Düzen ya vardır veya yoktur; ikisinin ortası olamaz. Düzenin varsa adalet, yoksa zulüm vardır. Zulüm, kişinin sınırları aşıp hakkı olmayan şeyleri yapması, haksızlık etmesidir.” dedi.
Öğrencilerine her zaman adil olmaları tavsiyesinde bulunan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Avcı, “Zulüm üç çeşittir. Birincisi yaratıcıyı tanımamaktır. Bu anlamda zulüm ve kibir, inkardan kaynaklanan ahlak bozukluğudur. İkincisi devlet otoritesini tanımamaktır. Üçüncüsü ise kul hakkı çiğnemektir. Haksızlık etmek de haksızlığa boyun eğmek de kabul edilemez. Zalimleri dost edinenler ve destekleyenler de zalimlerdir. Zira zulme rıza zulümdür ve sadece zalime değil; zalime meyledene de ateş yapışır, bundan dolayı zalimlere müsamaha gösterilemez. Buna binaen bir topluluğa olan kin ve nefret dahi onlara zulmetme gerekçesi olamaz. Kişi kendisi veya yakınları aleyhine bile olsa adalet ilkesinden şaşamaz. Halkı dışlamak ve aşağılamak da bir çeşit zulümdür. Zalimler, ellerindeki maddî güç ve nüfuzlarını, zulüm düzenlerini devam ettirmek için kullanırlar. İnsanlara düşmanlık beslemek ve lanet etmek hoş görülmediği halde, zalimlere karşı düşmanca tavır koymaya izin verilmiştir. Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir. Mazlum, zalime beddua edip kötü konuşabilir. Toplumlar inançları sebebiyle değil, zulümleri sebebiyle helak olur. Tarafınız belli olsun genç hukukçular. Hakta, hukukta ve adalette sebat edin. Zalimin ve zulmün karşısında durun. Başarılar dilerim.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
