Ekmeğimizi paylaşırız ama kimliğimizi asla
Türk Eğitim Sen Kırıkkale Şube Başkanı A. Yücel Karabacak, son günlerde hükümet yetkililerince Suriyeli sığınmacılara Türkiye vatandaşlığı verilmesi ile ilgili açıklamalara sert tepki gösterdi. Karabacak, Suriyeliler ile ekmeklerini paylaşabileceklerini, fakat bunun sadece bu şekilde kalacağını vatanı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını asla paylaşamayacaklarını ifade etti.
40 BİN KİŞİ BULUNUYOR
Konu hakkında Karabacak ?Ülkemiz kamuoyu bir süredir Suriyeli sığınmacıların Türk vatandaşlığına geçirilmesi konusuna odaklanmıştır. Kesin olmayan rakamlara göre Türkiye´de Suriye´den gelen 3 milyon 200 bin dolayında kişi bulunmaktadır. Görüşümüz odur ki, bu sığınmacılara her türlü desteği vermek en temel insanlık görevidir. Suriye´den gelen kimselere yardım eli uzatılmalı, kapılar açılmalı, sığınmacı kampları yapılmalı ve gereksinim olduğu sürece bu destek sürdürülmelidir. Ülkelerindeki savaştan kaçarak ülkemize sığınmış olan bu insanlar, bir misafir olarak en güzel şekilde ağırlanmalı, insani şartlarda yaşamaları sağlanmalıdır. Buna karşın yaklaşık 6 yıldan beri ülkemize gelmekte olan bu sığınmacılar, ellerinde hiçbir izin belgesi olmadığı halde neden ve nasıl olduğu anlaşılmaz bir şekilde ülkemizin tüm illerine yayılmış, son derece kötü şartlarda, sokaklarda, metruk binalarda, çadırlarda, parklarda yaşamaya başlamışlardır. Hacettepe Üniversitesi´nin yaptığı bir araştırmaya göre Suriye´deki çatışmalardan kaçan sığınmacılar arasında eğitim seviyesi yüksek olanların Avrupa´ya gittiği, en düşük eğitimlilerin Türkiye´de kaldığı ortaya çıkmıştır. Buna göre Almanya´da üniversite mezunu Suriyelilerin oranı yüzde 70; okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 5 iken; Türkiye´de bulunan Suriyelilerin yarısının okuma yazma bilmediği, üniversite mezunu olduğunu ifade edenlerin sayısının ise yalnızca 40 bin kişi olduğu belirlenmiştir.?
KANLA VE CANLA ALINDI
?Bu durumda öncelikli olarak Türk vatandaşlığına geçirilecek olan Suriyeli sığınmacıların niteliksiz, yeterli eğitimden yoksun ve hatta büyük çoğunluğunun okuma yazma dahi bilmedikleri gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Kaldı ki, vatandaşlığa geçirilecek olanlar nitelikli kimseler olsa dahi, 2 milyon meslek lisesi mezunu, 2,5 milyon üniversite mezunu; 430 bin iktisadi idari bilimler fakültesi mezunu, 350 bin ataması yapılmayan öğretmen, 400 bin sağlıkçı genç işsizimiz varken Türkiye, elindeki imkânları neden bugüne kadar bu gençlerimiz için kullanmamıştır. Bu denli yüksek sayıda sığınmacının vatandaşlığa geçirilmesiyle birlikte şehirlerin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel yapısında büyük değişimlere ve çatışmalara yol açacağı da aşikâr olan bir olgunun, bilimsel bir çalışma yapılmadan, siyasi bir kararla uygulanmak istenmesi, başka bir sorun oluşturmaktadır. Şu an vatandaşlığa alınacağı ifade edilen Suriyeli nüfusunun birkaç yıl sonra ülkemiz nüfusunun yüzde 10´una ulaşacağını düşünürsek, gelecek dönemde bu konuda etnik bir problemle karşı karşıya kalacağımız ihtimali de son derece kuvvetlidir. Büyük çoğunluğunun Türkçe bilmediği Suriyelilerin ileride anadilde eğitim talebi ile karşımıza çıkması ülkemizi bir başka etnik temelli sorunla baş başa bırakacaktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, dedelerimizin acılarla, kanla, canla koruduğu bu toprakların ve kurduğu devletin tapu senedidir. Ülkemize sığınmacı statüsü ile misafir olarak gelenlere bir çırpıda vatandaşlık statüsü kazandırmak her şeyden önce tarih ve millet olma bilincimize indirilecek darbe olacaktır. Böylesine önemli bir konunun, bir kişinin beyanı ve kararı ile gerçekleşmesinin vatandaşlarımız arasında yaratacağı sorun ise konunun bir başka siyasi yönü olacaktır.
ÖNCE İSTİKRARI SAĞLAYIN
?Bunun yanında Suriyeli sığınmacıların vatandaşlığa alınması durumunda, Suriye ve Irak başta olmak üzere yakın coğrafyamızdan ülkemize yeni bir sığınmacı akının başlayacağı gerçeği de göz ardı edilmemelidir. İstikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir bölgede istikrar içinde yaşamanın imkânsız olduğu, son dönemde Ortadoğu´da yaşanan gelişmelerle ve ülkemize yansımalarıyla bir kez daha görülmüştür. Bu noktada bizlerin önceliği başta Suriye ve Irak olmak üzere tüm komşu ülkelerde istikrarın sağlanması ve her devletin vatandaşlarının kendi vatanlarında huzur ve barış içinde yaşaması için mücadele etmek olmalıdır. Bu bakımdan biz, yurtlarındaki kargaşadan kaçarak kapımıza gelmiş tüm mağdurlara kucak açıyor ve ülkeleri istikrarlı bir yapıya kavuşuncaya kadar onlarla varımızı, yokumuzu sonuna kadar paylaşmaya hazır olduğumuzu bildiriyor; ekmeğimizi paylaşırız ama vatandaşlık farklı bir mecradır diyoruz? dedi.