STK’LARDAN DESTEK
Eğitim-Sen Kırıkkale Şubesi toplantı salonundan gerçekleştirilen basın toplantısıyla eylemleri kamuoyuna duyuran Şube Başkanı Yüksel Şahin, Kırıkkale’de bulunan sivil toplum kuruluşlarının da iş bırakma eylemine destek verdiklerini bildirdi. Petrol-İş Şube Başkanı Recep Sefer, Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı Basri Keskin, Tüm-Emekli-Sen Şube Başkanı Yüksel Doğan, Alevi Kültür Derneği Şube Başkanı Naci Çelik, ADD Şube Başkanı Yakup Sevinç ve Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Ahmet Önal’ın da katıldığı toplantıda alınan eylemlilik kararı kamuoyuyla paylaşıldı.
MÜMKÜN DEĞİLDİR
Toplantıda bir konuşma yapan Eğitim-Sen Kırıkkale Şube Başkanı Yüksel Şahin, laikliğe vurgu yaparak “Laik-Bilimsel Eğitim ve Demokratik Yaşam İçin Herkesi Birlikte Mücadeleye Çağırıyoruz! Türkiye’de siyasi iktidar eliyle eğitimin ve toplumsal yaşamın bir bütün olarak dini kurallara göre biçimlendirilmesine yönelik uygulamalar etkisini artırarak sürdürmektedir. Siyasi iktidarın toplumu kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun olarak biçimlendirme uygulamaları, farklı inanç, mezhep ve kimliklere sahip kesimler üzerinde açık ve fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiş durumdadır. Uzunca bir süredir eğitim sisteminin ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi yaşanan sorunları derinleştirmiştir. Siyasi iktidar, toplumun farklı mezhep ve kimlikten, laik-demokratik yaşamdan yana olan kesimlerin taleplerini, giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunlarını görmezden gelmekte, yok saymaktadır. Eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, atılan her adımda farklı inançlar, mezhepler ve kimliklere yönelik aşağılayıcı, baskıcı, dışlayıcı ve dayatmacı tutumlar kabul edilemez. Yıllardır benimsenen tekçi anlayış üzerinden toplumu ayrıştırarak karşı karşıya getirmeye ve yeni çatışma alanları yaratma girişimlerine sessiz ve tepkisiz kalmamız mümkün değildir” şeklinde konuştu.
OKULLAR ÖZGÜR OLMALI
Okulların özgür olmasını gerektiğini vurgulayan Şahin, “Laiklik, bütün inançların eşit koşullarda yaşamasının sigortasıdır. Laiklik, bir ülkede din ve devlet alanlarının tümüyle birbirinden ayrılması, din ve vicdan özgürlüğünün inanan ve inanmayan herkes için eşit koşullarda geçerli olması anlamına gelmektedir. Bu anlamda laiklik din düşmanlığı değil, aksine bütün inançların eşit koşullarda yaşamasının sigortasıdır. Dolayısıyla laik bir ülkede devlet, bütün dinler ve inançlar karşısında tarafsız olmak, bütün yurttaşlara eşit mesafede durmak zorundadır. Laiklik, devletin dinsel esaslara ve güce dayanmamasını, gücünü doğrudan doğruya halktan almasını öngören bir kavramdır. Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son vermek, her inancın kendisiyle ve diğer inançlarla eşit düzeyle ilişki kurmasını güvence altına alması açısından önemlidir. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında uygulanmaya başlanan zorunlu din dersi uygulaması, yıllardır din ve vicdan özgürlüğü açıkça ihlal edilerek uygulanmaktadır. Daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu din dersinin, din ve vicdan özgürlüğünün ihlali olduğuna karar vermiş, benzer kararlar Danıştay tarafından da alınmıştır. Ancak yargı kararlarına rağmen, gerekli adımların bugüne kadar atılmamış olması düşündürücüdür” diye konuştu.
EN DOĞAL HAKKIMIZ
Yaşanan ortama tepki göstermelerinin en doğal hakları olduğunu vurgulayan Şahin, “Hükümet, zorunlu din derslerinin kaldırılması talebi karşısında sessiz kalmakta, bu tutumuyla gerçekte herkes için din ve vicdan özgürlüğü istemediğini göstermektedir. Zorunlu din dersleri uygulamasından en çok etkilenen kesim Sünni mezhebin dışında kalanlar, özellikle Alevi ailelerin çocuklarıdır. Bu nedenle Alevi örgütlerinin bir süredir zorunlu din derslerinin kaldırılmasına yönelik ileri sürdükleri talepler ve bu amaçla yürütülen mücadeleler son derece haklı ve meşrudur. Dini kurallara dayanan bir eğitim anlayışı insanları inanan ya da inanmayan, dindar ya da dinsiz, ibadet eden ya da ibadet etmeyen gibi kategorilere ayırarak, bir kısmını üstün ve değerli, diğerlerini ise değersiz olarak kabul edebilmektedir. Bu şekilde toplumda giderek derinleşen sınıfsal ayrışmanın dini kurallar üzerinden daha da derinleşmesi söz konusudur. Siyasi iktidarın inanç istismarı üzerinden toplumun geniş kesimleri üzerinde oluşturduğu baskı ve dayatmaların giderek artması karşısında demokratik tepkimizi göstermek en doğal hakkımızdır” dedi.
EŞİT MESAFEDE OLMALARI GEREKİYOR
Şahin, “19. Milli Eğitim Şurasında alınan ve ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı üzerinden tüm topluma dayatılan kararlar, zorunlu din dersleri gibi, dini değerler temel alınarak yapılacak bir değerler eğitimi uygulamalar üzerinden sağlıklı nesiller yetiştirmek mümkün değildir. Eğitimi dinselleştirmeye dayanan uygulamalar, hem çocukların sağlıklı gelişiminin, hem de eğitim sisteminde eşit, özgür ve bilimsel düşüncenin ilerlemesinin önündeki en önemli engeldir. Gerçek anlamda özgürlükçü ve laik bir eğitim ancak demokrasinin, bireyler arasındaki eşitliğin, toplumun hak ve özgürlükler alanının genişlemesi ile mümkündür. Hiçbir toplum birbirinin aynı düşünen, aynı inancı paylaşan, aynı değerleri benimsemiş insanlardan oluşmadığına göre, tüm düşünce, inanç ve değerler karşısında tarafsız olması gereken bir devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, belli bir inanç sisteminin benimsediği değerleri okullarda öğretmesi doğru değildir ve kabul edilemez. Devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olması yönündeki taleplerimizde ısrarcıyız” diye konuştu
13 ŞUBAT’TA İŞ BIRAKIYORUZ
Değişik din, mezhep, inanç ve dünya görüşünden insanların gerçek anlamda “eşit yurttaş” olarak kabul edilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olması yönündeki taleplerinde ısrarcı olduklarını kaydeden Şahin, “Bugüne kadar bizlerin taleplerine kulaklarını tıkayanlara karşı mücadele bayrağını yükselteceğimizin kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz. Eğitimde gericileştirmeye karşı 8 Şubat’ta Kadıköy’deyiz! 13 Şubat’ta İş Bırakıyoruz! Eğitim sistemi ve okulların tamamen siyasi tamamen egemen ideolojiye teslim edilmesine asla izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. Eğitimin gerçek anlamda demokratik, bilimsel ve laik bir içerikte olması için, tüm halkımızı 8 Şubat`ta Kadıköy’de yapacağımız ‘Laik-Bilimsel-Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam’ mitingine davet ediyoruz. Ayrıca çocuklarının ve ülkenin geleceğinden endişe eden bütün velileri, eğitim ve bilim emekçilerini 13 Şubat`ta yapılacak boykota ve Eğitim-Sen’in iş bırakma eylemine katılmaya, mücadelemize güç vermeye ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.