HER GÜN ŞEHİT HABERLERİ
Her gün şehit haberleri ile uyandıklarını ve hükümetin buna bir çözüm bulması gerektiğini söyleyen Saadet Partisi İl Başkanı Faruk Vurgun, ?Terör sorunu ülkemizi öylesine meşgul ediyor ki var olan diğer sorunlarla yeteri kadar ilgilenilemiyor. İnsanlar hayatını kaybederken bir takım maddi sorunlarla ilgilenmek ilgilenenlerin aleyhine olabilir. Hedef haline getirebilir. Ancak, ülkemizde pek çok sorunun ekonomi ile yakından ilgili olduğunu da unutmamak gerekiyor. Hatta ekonomik şartların iyileşmesi halinde terörün hız keseceğini, örgütün eleman bulmakta zorlanacağını söyleyenler bile var. Doğu ve Güneydoğu`ya yönelik son teşvik uygulamalarının hayata geçirilmesi de bu hedefe yönelik. Elbette her uygulamadan yüzde yüz sonuç alınacağını söylemek mümkün değil ama toplumlarda ekonominin günümüzde eskiye göre çok daha belirleyici hale geldiğini söylemek yanlış olmaz? dedi.
ÜLKEMİZDEKİ AÇLIK SINIRI
Vurgun konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi, ?Hatta diyebiliriz ki kaybedecek bir şeyi olmayanlar anarşi ve terör olaylarında kaybedecek şeyi olanlardan daha kolay yer aldıkları bir gerçektir. Bütün bunları her ay bazı resmi kurumlar ile işçi sendikaları konfederasyonları tarafından açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı ile ilgili rakamları düşünerek dile getirmeye çalışıyorum. Söz gelimi TÜRK-İŞ Mayıs ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 925 lira, yoksulluk sınırını da 3 bin 14 lira olarak belirlemiş ve ilan etmiş. Bu rakamları bazıları abartma bulabilir. Abartma kabul etsek bile bugün devletin tespit ve ilan ettiği asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını söylemek mümkün. Yoksulluk rakamı üzerinde durmak bile istemiyorum, Çünkü açıklanan 3 bin 14 liralık yoksulluk sınırı rakamı dikkate alındığında insanımızın yüzde 80 hatta daha fazlasının yoksullar arasına girdiğini söylemek yanlış olmaz?
ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞAN NE YAPSIN
?Böyle olunca açıklanan asgari ücret rakamları ile ülkemiz gerçeğinin örtüşmediğini söylemek yanlış olmaz. Bunun yanında insanların asgari ücretin altında bir rakama razı olarak çalıştıkları söz konusu olduğuna göre ekonomimizde bir yanlışlık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu yanlışlığın temelini uygulanan ekonomik sistemin zenginden yana işlemesi dar ve sabit gelirlilere sürekli olarak fedakârlık ve kemer sıkmak düşmesi oluşturuyor. Uygulamaların adil olmadığı, zenginler daha zengin olurken dar ve sabit gelirler için hayat giderek daha da çekilmez hale geliyor. Elbette toplumumuzdaki yardımlaşma duygusunun canlılığını koruyor olması sosyal patlamaların önünü alıyor. Bu arada belirli kesimlere yönelik devletin destekleri de önleyici bir fonksiyon yapıyor. Ancak, yardımlarla ayakta durmak yerine insanların kendi gelirleri ile insanca bir hayat sürmelerinin sağlanması doğru olan değil midir??
AÇLIK SINIRI 925 TL
?Bu noktada 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 925 lira olarak açıklanmasının abartma ve şişirme olmadığını Diyanet İşleri Başkanlığı`nın oruç fidyesi ve Sadak-i Fitr miktarları da ortaya koyuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı bir kişinin günlük karnını doyurabilmesi için 8.5 liraya ihtiyacı olduğunu ilan etmesi işin bir başka boyutunu oluşturuyor. Bu rakama gör 4 kişilik bir ailenin aylık gıda ihtiyacı 1.020 lira oluyor. Ortaya insanı tedirgin eden bir manzara çıkıyor.Çünkü, 4 kişilik bir ailenin sadece gıda ihtiyacını karşılamak için 1020 liraya ihtiyaç ve bu tespit devletin bir kurumu tarafından yapılmış ise sanıyorum özellikle asgari ücret rakamı üzerinde ciddi olarak durulması gerekmez mi? Ne var ki bu rakamın artırılmasının da mümkün olmadığını görülüyor. Çünkü, ülkemizde işsizlik hala ciddi boyutlarda. İş verenler asgari ücretin altında bir rakama çalışmaya razı işçi bulabildikleri sürece asgari ücreti artırmak mümkün olmaz?
İKTİDARIMIZDA HER ŞEY ADALETLİ OLACAK
?Bu bakımdan önce yatırım ve üretim artırılmalı ki, işsizliğin aşağılara çekilmesi gerekiyor ki işsizler rakamlar üzerinde düşünebilsin, daha fazla veren ile anlaşma yoluna gidebilsin.
Açlık ve yoksulluk sınırı yukarıda ifadeyle çalıştığımız rakamlar etrafında dönerken buna karşılık asgari ücretin bu rakamların çok gerisinde kaldığı bilinirken ülkemizde milyonerlerin sayısındaki artış dikkat çekicidir. Milyonerlerin sayısındaki artış ekonomik büyümenin bir sonucu olarak izah edilebilir. Ancak, çalışanların hayat seviyesinde gözle görülür bir iyileşme olmuyor, toplumun büyük bir bölümü yardımlarla ayakta durabiliyorsa, milyonerlerin sayısının artması büyümden çok ekonomik sistemin zenginden yana işlediğini gösterir. Sağlıklı toplumlarda ekonomik büyümeden toplumun belli bir kesimine değil, tümüne pay düşmesi gerekir. Saadet partisi İktidarında Adil bir dünya kurulacak ve herkes hak ettiği miktarda kazanacak çalışana alın teri kurumadan hak ettiği ücret verilecek rantiyeci değil çalışan kazanacak? dedi.