Türk milleti 101 yıl evvel Dumlupınar’da muazzam bir zafere, yankıları hâlen süren bir kahramanlık destanına imza atmıştır. Esaret emelleri, emperyalist hevesler, düşman tasallutu, küresel abluka milletimizin tertemiz ve imanlı mücadelesiyle hem kırılmış hem de püskürtülmüştür. 30 Ağustos vatanımızın üzerindeki kara bulutları dağıtan, geleceğimizin önündeki kalın duvarları yıkan millî diriliş olarak millî vicdanlardaki yerini almıştır. Bu millî vicdan ve diriliş bugün de Cumhur İttifakı’nda Türk ve Türkiye Yüzyılının temellerini atan iradedir, kararlılıktır, millî şuurdur. Atalarımızdan aldığımız ilhamla, onların çizdiği istikamette pes etmeden, yorulma bilmeden, yeise düşmeden emin adımlarla ilerliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkomutanlığında taarruza geçen Türk ordusu; 30 Ağustos 1922’de zalimlerin ve işgalcilerin küstahlıklarına karşı namus ve şeref müdafaasını hiç çekinmeden, hiç korkmadan yapmıştır. Bir an olsun tereddüde kapılmamışlardır.
Türk Milleti Gerekirse 30 Ağustos Ruhuyla Dirilir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş şifreleri, kurucu felsefenin dayandığı temel moral ve motivasyon kaynakları 30 Ağustos Zaferi’nin ruhunda gerçek anlam ve muhtevasını bulmuştur. İstiklalimize kara çalmaya, itibarımıza leke sürmeye cüret eden iç ve dış karanlık odaklar 30 Ağustos’la beraber kovulmuş, hak ettikleri malum akıbetle tanışmışlardır. Türk milleti tarih boyunca nice zorluğu, nice musibet ve melaneti aşmayı bilmiştir. Gerekirse aynısı heyecan ve kararlılıkla tekrarlanabilecektir. Bu zaferle ortaya çıkan sonuçtan bugün de birliğimize, dirliğimize, varlığımıza yönelik emeller besleyenlerin ibret ve ders alması gereken mesajlar vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarının ve kuruluş felsefesinin yaşatılması noktasında elimizden gelen gayreti gösterip mücadeleyi vereceğiz. Onlara layık olmak gayretinde olduğumuzu da bu vesile ile ifade etmek istiyorum. Bu ihtişamlı zafer ve ortaya çıkan muazzam eseri Türk milliyetçileri asla unutmayacaktır. Milletimizin asil vicdanında, mukaddes bir hatıra ve nişan olarak sonsuza kadar mutlaka yaşatılacaktır.