Çözümü destekliyorum, ama ileride başka bir devlet istemesinler!”

 Çözümü destekliyorum, ama ileride başka bir devlet istemesinler!”

Türkiye`nin PKK ile 30 yıl süren çatışmalarda en fazla askerini kaybettiği şehirlerden biri Kırıkkale. Hemen herkesin bir yakını, akrabası var çatışma bölgesinde askerlik yapmış olan. Çözüm süreci sorulduğunda, çoğu Kırıkkalelinin söylediği ilk şey, `Daha

GELECEKLE İLGİLİ KAYGILARI VAR

Kırıkkaleliler ölümlerin durmasından memnun ama uzak gelecekle ilgili kaygıları var. 27 yaşındaki Ali Köksoy, Kırıkkale merkezde kahvehanelerin sıra sıra dizildiği bir sokakta çay ocağında çalışıyor. Bir yandan bardak yıkıyor, çay dağıtıyor, bir yandan bize düşüncelerini anlatıyor… Ekonominin düzelmesinden ve çözüm sürecinin gidişatından, artık savaş için para harcanmamasından şimdilik memnun. Ama ileride olabileceklerden endişeli:

"SÜRECE DESTEK VERİYORUZ”

"Sürece destek veriyoruz, şehitlerimiz azalacak inşallah, sıkıntı kalmayacak. Ama ileride ne olur bilmiyoruz. Başka bir devlet kurulabilir ama bunu istemeyiz. Herkesin görüşü farklı, onların da kendi hakları var elbet ama ileride başka bir devlet istemesinler, bu şekilde kalması daha iyi. Zaten şu anda bütün hakları var. Kürtçeyi biz istesek de, istemesek de onlar konuşuyor, birbirlerine öğretiyorlar. Ona artık diyecek bir şey yok. Onların tek amacı kendilerince bir devlet kurmak... Şu an durum ona gitmiyor ama ileride ne olur bilemiyorum. Öcalan da serbest bırakılmasın, o kadar şehidin kanı var."

`BARIŞI İSTEMEYENLER PROVOKASYON YAPIYOR`

Kırıkkale`nin meydanındaki parkta oturan Selver Hafçı`ya rastlıyoruz. 61 yaşındaki Hafçı acılı bir anne. 41 yaşındaki kızı ve 38 yaşındaki oğlu sol bir örgüte üye oldukları gerekçesiyle yargılanıp cezaevine girdi. Kızı 2000 yılındaki ölüm oruçları ve hayata dönüş operasyonunda sakat kaldı, tahliye edildi. Ancak müebbet hapis cezası alan oğlu 17 yıldır cezaevinde… Hafçı, `çözüm süreci` sözünü ilk duyduğunda çok heyecanlandığını, Türkiye`nin demokratikleşeceğine inandığını anlatıyor. "Çözüm tüm Türkiye için yapılacaksa, halklar barışacaksa destekliyorum" diyor:

"ÇÖZÜM SÜRECİ HAKKIYLA YAPILIRSA…”

"Çözüm süreci hakkıyla yapılırsa Türkiye demokratikleşecek. Çözüm dediler, bir arpa boyu yol alınmadı iki yıldır. Çözüm olsun, Öcalan serbest kalacaksa kalsın, sonra benim oğlum gibi sol görüşlülere sıra gelsin. Halklar barışsın. Ben Kürt, Alevi değilim, Türkmen’im ama ben de anayım, Kürt anası da ana… Mesela cezaevinde oğullarıyla konuşamayan analar vardı Türkçe bilmedikleri için. Ama bak ne güzel oldu, evladıyla konuşuyor şimdi kadın, kötü mü oldu? Benim oğlumun koğuşundaki bir Kürt çocuğu anası 10 yıl sonra görmeye gelmiş, ben onu evimde misafir ettim. Siyasetim de onlarla aynı değil. Ama ben anayım. Her şeyi yaşamış bir anayım."

`AKP`LİLER DE ANAYASA İHLALİNDEN YARGILANDI, İKTİDAR OLUNCA İŞİNE GELENİ ÖZGÜR BIRAKTI`

Hafçı, Ak Parti iktidara geldiğinde çok sevindiğini, özgürlükçü bir dünya görüşleri olduğunu ve anayasayı değiştirerek eşitliği sağlayacağını düşünmüş. Ancak iki yıldır süren çözüm sürecinde adım atılmayınca hayal kırıklığına uğradığını söylüyor: "Kürt`ün de, Türk`ün de, hepimizin çocukları anayasa ihlalinden içeride. Şu an anayasa ihlalini milletvekilleri yapıyor. Bugün AKP`liler o dönem `Biz de anayasa ihlali bahanesiyle suçlanıyoruz, hükümete gelelim bu işleri bitireceğiz` diyordu. Ama işbaşına gelince yapmadılar. Sadece işlerine geleni özgür bıraktılar. Her örgüte göre ayrı yasalar çıktı. Bana niye çıkmadı? Ben artık hükümetin samimiyetine inanmıyorum. Hükümetin hızlı adım atması gerekiyor. Hükümet yeterince dürüst yapsaydı bu işi iki yıldır beklemezdik. Hükümetin eli de daha kuvvetliydi, ben artık süreçten umudu kestim."

`NE KIRBAÇLAR YEDİĞİMİ BEN BİLİRİM`

"Sanki başıma geleceği bilmişim gibi ben hep demokrasiden yanaydım. Çocuklarımı burjuva yetiştirseydim bu işler başımıza gelmezdi. Aklı vardı çocuklarımın, aklını kullandılar. Onların bunu yapmasından pişman değilim, haksızlıklara yanıyorum. 2000 yılında oğlum da ölüm orucuna girmişti, müdahalenin sonrasında 6 ay başında kaldım İzmir`de çocuğumun. Sonra Kırıkkale`ye aldırdım. Ne yaşadığımı, ne kırbaçlar yaşadığımı ben bilirim…" diyerek başına gelenleri anlatıyor Hafçı. Çözüm sürecinin içindeki eşitlik yasasından umutlu olduklarını, tüm Türkiye`nin demokratikleşmesi gerektiğini söylüyor. "Ben sadece Kürtlerle anlaşılan ve oldubittiye getirilen bir çözümü istemem" diyor.

TAZMİNATI KABUL ETMEMİŞ

Oğlunun uzun tutukluluk süresi ve gördüğü işkenceler için AİHM`e de başvurmuş ancak hak kazandığı tazminatı kabul etmemiş Hafçı ailesi. Artık oğlunun ve diğer tutukluların serbest kalması için anayasanın değişmesi gerektiğine inanıyor. "12 Eylül Anayasası`nı beğenmiyoruz diye en büyük tepkiyi onlar verdi, neden hala asker anayasasıyla duruyorlar?" diye soruyor. Sonradan gelerek bize katılan eşi Hamit Hafçı giriyor söze, "Üçüncü dönem iktidar olduğu halde 12 Eylül Anayasası`nı içine sindirebilen bir hükümet…" diyor. Konuşmanın başından itibaren pek söze girmeyen baba Hamit Hafçı, oğlunun üyesi olduğu örgütün ismini söylemek üzereyken eşi Selver Hafçı rahatsız oluyor, eşini durduruyor. "Örgütün önemi yok, adalet aradı onlar" diyor…

`HDP DE SORUMLU`

Sürecin ilerlememesinden iki tarafı da sorumlu tutuyor Hafçı ailesi. Meclis`e bile süreçle ilgili bilgi verilmemesini doğru bulmuyor. `HDP`nin de sorumluluğu var elbet` diyor: "Kürt halkı çok iyi, Öcalan her şeyi kendisi için yapıyor ama onlar da hiç karşı çıkmıyor. HDP Kürt halkıyla Öcalan`ın arasında, `Halkın partisiyim` diyor ama ben onlara da inanamıyorum çünkü net değiller. Görüşmeler net olsa, anlaşmanın şeklini bilsek… Zaman geçtikçe ortalık karışacak, bakın ne oldu 6-7 Ekim`de? Hâlbuki hükümetin eli kuvvetli, halk da inandı destek çıkıyor. Kim istemez barışı? Kim ister savaşı? Çözüm sürecini bu kadar uzatmasalardı, içimiz daha temiz kalacaktı iki tarafta da…"

`ÇÖZÜM SÜRECİNDE BİZİM HAKKIMIZ NEREDE?`

Çözüm sürecini desteklemeyenler de var Kırıkkale`de. Kadınların işlettiği bir kumaş dükkânına giriyoruz, kadınlar `Biz sürece karşıyız ama çoğunluğun AKP`li olduğu Kırıkkale`de iş yapıyoruz, bu insanlara muhtacız, çıkıp konuşamayız` diyorlar. Beyaz eşya bayii olan Semih Şahin de sürece karşı, o konuşmayı kabul ediyor. İki çocuk babası 52 yaşındaki Şahin, Kürt halkının talepleri karşılanırken Türklerin bu konudaki sorunlarının arka plana atılmasından şikâyetçi: "Çözüm sürecini desteklemiyorum çünkü içeriği yok, yani biz bilmiyoruz. Ben vergi ödüyorum; çalışanlarımın maaşını, sigortasını ödüyorum. O vatandaşlar orada elektriği kaçak kullanacak, vergi ödemeyecek… Bu çözüm sürecinin içerisinde bunun yeri nerede, önlemler nerede, bizim hakkımız nerede? Kim kimi dışlamış? Hastaneyi yakıyor, öğretmeni kaçırıyor, bana haktan bahsediyor. Orada çalışan insanın hakkı nerede? Askeri müdahale gerekiyorsa o yapılsın ve derslerini alsınlar."

`SİLAH BIRAKMAYI BİLE TEHDİTLE YAPIYORLAR`

6-7 Ekim olayları Şahin`in güveninin tamamen kaybolmasına yol açmış: "Şehit haberleri de durmadı, bakın geçen gün yine kısasa kısas yapıyorlar. Bu işin böyle gitmeyeceği belli, çözüm sürecinden çıkıp hükümetin daha kesin önlemler alması lazım. Hükümet çıkıyor `Sabrımız bir yere kadar` diyor. O sabır nerede? Bitmedi, tükenmedi sabırları. Diyalogla çözülecek bir şey yok. Bir tarafta TC hükümeti var, bir tarafta terörist dedikleri insanlar var. Bunlarla neyi konuşacaksınız? Silah bırakmayı bile tehditle yapıyorlar. Ben onlara inanmıyorum."

"ESKİDEN `EN İYİ KÜRT ÖLÜ KÜRT` DERDİK, ŞİMDİ DEĞİŞTİ"

Kırıkkale şehir merkezinden çıkıp, en kalabalık nüfuslu Keskin köyüne gidiyoruz. Kırıkkale`de yaşayanların çoğu da Keskin`den göç etmiş… Köyde öncelik geçim derdinde. Son yıllarda ekonominin düzeldiğini, bu sebeple AKP`nin politikalarını desteklediğini söylüyor esnaf. Çözüm süreci de bu politikanın bir parçası onlara göre… Türkiye bu sayede, can kaybı ve manevi kayıpların yanında maddi kayıplardan da kurtuluyor. Keskin`de her görüşten insanın gelip gittiği köy kahvesini işleten Bekir Aksan, eskiden İç Anadolu`da Kürtlere bakışın farklı olduğunu, çözüm süreciyle bakışın tamamen değiştiğini anlatıyor: "Bundan 8-10 yıl önce çözüm süreci diye bir şey çıksaydı desteklemezdim, ben de karşıydım. Bir hata olmasın ama ben de diyordum, `En iyi Kürt ölü Kürt` diye, yani İç Anadolu`da bu kelimeler çok kullanılırdı. Ama işin özü öyle değilmiş. Erdoğan`ın başbakanken bazı şeyleri anlatmasıyla fikrim değişti. Zamanında hükümetin de hataları, kusurları olmuş Kürtlere, Kürt bölgesine hiçbir hizmet gitmemiş. Burada Kürt kardeşlerimiz de çoğu konuda haklı, onları da suçlamamak lazım." Kürtlere yönelik düşünceleri değişmiş Aksan`ın, fakat yine de ekliyor: "Ben kusursuz dost arayanın dostu olmaz diye düşünüyorum, birlikte aynı bayrak altında yaşamalıyız artık, yaşamaya mahkûmuz."

`SÜRECİ BALTALAMAYA ÇALIŞANLAR VAR`

Bir oğlu, bir kızı var 36 yaşındaki Aksan`ın, onların daha barışçıl bir ortamda büyümesini istiyor. Kardeşi de 1996`da Güneydoğu`da askerlik yaparken gazi olmuş. "Bu zamana kadar silahlı güçlerle, şiddetle çözüm üretilememiş. Dostlukla, iyilikle, güzellikle çözüleceğine inanıyorum ben. Düşmanlıkla hiçbir şey elde edemeyiz" diyor. Ancak Aksan`a göre hükümet süreçte yalnız bırakılıyor. HDP`nin samimiyetine inanıyor Aksan ama içinde çözümü istemeyenler var ve HDP milletvekillerinin bu kişilerle daha fazla mücadele etmesi lazım: "Süreci her taraftan baltalamaya çalışıyorlar. Hükümet bu konuda yalnız bırakılıyor diye düşünüyorum ben. HDP milletvekillerinin çözüme daha fazla katkı sunması lazım. Öcalan`ın şartları iyileştirilmiş, birçok mahkûmda olmayan koşulların çok daha fazlası var. Daha fazlası olmaz ama artık. HDP`nin içinde de var bazı istemeyenler, onlar da birilerinin maşaları diye düşünüyorum. Yurtdışında uzantıları var, Kandil diyebiliriz. Bunlarla içeride mücadele etmeleri lazım…"

ÖCALAN ÖLDÜRÜLÜRSE KAHRAMANLAŞIR

Aksan, kahveye gelen bazı kişilerin Öcalan`ın idam edilmesini istediğini söylüyor ama o bu görüşte değil. Öcalan öldürülürse kahramanlaşacağını düşünüyor. "Özgür bırakılması taraftarı pek değilim ama eğer her şey güllük gülistanlık olacaksa, dost ve kardeşçe bir çözüm olacaksa serbest de bırakılabilir" diyen Aksan, yakın zamanda Öcalan`ı zaten serbest bırakacaklarına inanmıyor. Ayakkabı boyacılığı yapan 52 yaşındaki Mehmet Özel de onlardan biri. "Üç çocuğum var benim, biri oğlan, o da askere gidecek. Sürecin ilerlemesi lazım, gerekirse Öcalan serbest kalsın ama artık çocuklarımız ölmesin" diyor.



Tahir Temizkan
8.11.2014 16:53:31
Allah Allaah Pusulaya ne olmuş böyle Pusulada Beşir Atalayın çizgisine gelmiş.Bat dünya baaaaaat