HABİLHAN PEHLİVANLI


Tosbağa sendromu...


?Tosbağa?* sendromu?

* Ülkemizde daha esprili bir kullanıma sahip, kaplumbağanın uyuşukluk ve yavaşlık özelliklerini en abartılı şekliyle bünyesinde barındıran bir kelime olduğundan kaplumbağa yerine ?tosbağa? kelimesini tercih etmem, bu tip insanların ?kaplumbağalık? değil de ?tosbağalık? özelliklerinden olsa gerek!.. (HP)

***

?Tosbağa?nın ne olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. ?Kaplumbağa? kelimesinin birçok yörede ve özellikle İç Anadolu´da yoğun olarak kullanılan şeklidir.

Hazır konu kaplumbağalara gelmişken sizlere bir de ?Kaplumbağa Sendromundan? bahsedeyim. Kaplumbağa sendromu, ?Çıktığı kabuğu beğenmeme sendromudur? ve ülkemizde -maalesef-  çok yoğun görülmektedir.

Eski Türk filmlerinde, fakir olan anne babayı arkadaşlarından saklayan ?hippi? gençler, gerçek maddi durumunu gizleyen ?burjuva özentisi? gençler ve ilerleyen dönemde ise muhafazakâr giyimli anne babayı gizleyen ?devrimci? gençler ülkemizde hep var olmuştur. Anlayacağınız, bu görüntüler yalnızca film olmaktan çıkmış, ülkemiz gerçeklerinden olmuştur.

***

Bahsedilen kaplumbağa sendromunun son yıllardaki yansımalarından bir tanesi ülkesini ve milletini beğenmeme şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Sürekli bir propaganda şeklinde ?dış kaynaklı, iç mihraklı? organize, Türk´ü ve Türkiye´yi küçümseme ve aşağılama kampanyalarının sonunda ortaya çıkan tablo da ülkemizin ve milletimizin millî bilinç seviyesini gösteren en dikkate değer örneklerdendir.

Üzülerek ifade etmeliyim ki Yaşar Kemal gibi alanının duayenlerinden bir edebiyatçımızdan tutun da Nobelli yazar ?fakr´ül edebiyat? Orhan Pamuk´a ve yine son yılların en fanatik ?antiTürk? gazeteci timi Ece Temelkuran ve Mine Kırıkkanat´a varıncaya kadar ülkemizi içte ve dışta aşağılayan, ?ağababalarına? şikâyet edip Türkiye Cumhuriyeti Devletine her fırsatta AİHM tarafından ceza verilmesine sebep olanlar bu kadar el üstünde tutulup yüceltildiği sürece de ülkemizi ve milletimizi aşağılama sendromumuz sürecektir.

En basitinden, Ermeni Soykırımı safsatasını birçok Ermeni´den daha ateşli bir şekilde savunan ve dillendirenleri Erzurum ve Kars´a doğru gidip yöre halkıyla sohbet etmeye? Sözde Kürt sorunun çözümünü de federasyon, özerklik gibi ihanet ötesi tekliflerle sunanlara çanak tutup onları destekleyenlere de, tam Musul-Kerkük konusunu çözeceğimiz günlerde Şeyh Sait Ayaklanmasını çıkaranları, onların şu anda meclisimizdeki torunlarını ve o olaylar yüzünden gözbebeğimiz Musul ve Kerkük´ü elimizden kaybedişimizi bir kez daha inceleyip okumaya davet ediyorum.

***

Ve kaplumbağa sendromunun en acı yansımalarından birisi de yaşadığı şehri, -kendi memleketi de olsa- insanlarını ve ortamını beğenmeme ve aşağılamadır.

Özellikle güzel şehrimizde çok karşılaştığımız bu tip insanlara Kırıkkale´nin doğal değil (kendiliğinden gelişip büyüyen) sunî (yapay) (çevresel etkenlerle büyüyüp gelişen) bir şehir olduğunu henüz anlatabilmiş değiliz.

Her fırsatta Kırıkkale´yi ?dünyanın en büyük köyü? olmaktan kurtulamamış, şehirleşememiş olmakla itham edenler neden bir yere bir çivi çakıp, küçümsedikleri ama kendilerinin de doğup büyüdüğü bu ?büyük köyü? şehir yapmak için çaba göstermemişler??

Madem bu insanlar kendileri o kadar kültürlü ve şehirli insanlar, hiç mi ?Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak? sözünü duymamış ya da okumamışlar?

?Kırıkkalelileri başka şehirlerde tanımanın en kolay yolu, yol ortasından yürüyen birilerini aramaktır?? diyenler hangi bir gün bir belediye başkanının kapısını çalıp ?engin? şehircilik bilgilerini onlarla paylaşmışlar??

Yol ortasında yürüyen insanların, kaldırımları olmayan bir şehirde havada mı yürüyeceklerini düşünüyor bu insanlar? Kendi cehaletlerini de bu yolla gösteren muhterem şahısların, 40-50 senede, bir şehrin 10 haneden 50-60 bin nüfusa yükselmesinin ne demek olduğundan haberleri var mı acaba??

Elbette biraz daha mantıklı düşünüldüğü ve yapıcı, destekleyici olunduğu sürece neler yapılabileceğinin örnekleri de gözler önündedir.

***

Yapılan aşağılamalardan bir tanesi de insanlarımıza karşı olanıdır.

Adam, ister Kırıkkaleli, ister başka şehirli olsun, kafaya koymuş bir kere: ?Kırıkkale´nin insanı kötü!!!?

Eğer toplu bir ortam hakkında genel bir kanıya varılmak isteniyorsa, insanların genel durumuna bakmak gerekir.

Ben de kabul ediyorum, bu şehirli olanların hepsi dört dörtlük insanlar değil, konuşma tarzımız ve konuşma ağzımız da biraz kabaca gelebilir insanlara.

Bu konuda gösterilebilecek en iyi çaba insanların gelişimi için okuma ve güzel konuşma kurslarına yönlendirilmesidir.

Hani az önce de söyledim, benim insanım dört dörtlük değil belki?

Ama sıcaktır, sevecendir, cana yakındır.

Geneli mütevazı ve kibri olmayan insanlardan müteşekkil bu şehirde biraz kibri olan ve ?çıktığı kabuğu beğenmeyenler? zaten her fırsatta ?ANKIRILIYIM? derler, 1989 öncesine özlem duyarak??

***

Bir de KIRIKKALE-KIRKLARELİ meselesi var ki o konuya hiç girmiyorum!

Bahsettiğim kibirli insanlar, ?ANKIRILIYIM? ifadesiyle asıl kendilerini ne kadar küçülttüklerinden haberi olmayan insanlardır!..

?Kırıkkaleliye çok bile!?, ?Kırıkkaleliysen bu davranışa müstahaksın!?, ?Kırıkkaleli o hizmetten ne anlar. İki gün sonra canına okurlar!? gibi aşağılık ithamları ise Kırıkkale´yi seven ve Kırıkkalelilik bayrağını taşıyan insanların vicdanlarına bırakıyorum.

Zira ben ne insan olarak, ne Müslüman ve Türk olarak, ne de Kırıkkaleli olarak hiçbir kötü davranışı, tavrı ya da ithamı hak ettiğime inanmıyorum.

İşim esnafla ise ondan, devlet memuruyla ise devlet memurundan hızlı ve saygılı bir hizmet beklerim.

Bu beklenti, benim bu dünyada yaşadığım sürece beklentim olacaktır.

Çünkü ben en iyisini hak ettiğime inanırım.

Elbette karşımdakine de aynı nezaketi, güler yüzü ben de gösteririm.

***

Sonuç olarak, eğer doğuştan ve kökten Kırıkkaleli isem bu şehri de şehirliyi de sevmeye, en azından bu kavramlara saygı duymaya mecburum.

Kırıkkaleli değil ama Kırıkkale´den ekmek yiyenlerdensem, en azından bu şehrin insanına saygı duyup, bu şehir için neler yapılabileceğimi düşünmeliyim.

Şehir dışından ve yurtdışından bu şehre geçici gelenlere ise, şehrimizi anlatmak, onu en iyi tanıtmak en başta gelen görevlerimiz arasındadır.

***

Çıktığı kabuğu beğenmemek en büyük ?haramzadeliklerin? başta gelenlerinden bir tanesidir.

Daha düne kadar bu ortamlarda ?düşüp kalkıp? ardından da insanlara tepeden bakmak bir insan olarak hangi seviyeye yerleştirilir merak ediyorum.

***

DÜNYA DENİLEN ?HANI? KALICI ZANNEDEN EY GAFİL İNSAN, EN ÇOK YAŞAYAN SULTAN SÜLEYMAN ŞİMDİ NEREDE, SÖYLER MİSİN?

Bu dünya bir handır?

Hem öyle bir han ki,

Burası bize dedemizden miras falan kalmamış, torunlarımızın emanetidir.

Bizler, günü gelince ödünç kullandığımız bu dünyadan çekip gideceğiz,

Yaşayacak olan şeylerse, fikirlerimiz, ideal ve düsturlarımızdır.

Fikirlerimizin yerleştiği ve kabul gördüğü gün, bizim gerçek sonsuzluğumuzun gerçekleştiği gündür.

***

Belki biraz acımasızca, ama şu temennide bulunmaktan da edemeyeceğim:

?Allah hiç kimseyi vatansızlık, devletsizlik ve vatan hasretiyle terbiye etmesin.

Zira vatan anamız, o vatan üstünde kurulu devlet de babamızdır.

Anası ya da babası belli olmayan insanlara ise hiç de hoş tabirler kullanılmaz!?

***

Kendisini, anasını, babasını, soyunu bilen?

N´idüğünün ve neci olduğunun bilincinde olan?

Nereden gelip nereye gittiğinin farkında olan?

Neyi, niçin yaptığının ayrımını yapabilen?

Dostuna Yunus, düşmanına Yavuz olmanın bilincine varmış?

Okuyan, yazabilen, söyleyecek bir çift söze sahip asil Türk gençlerinin omuzlarında yükselecektir bu kutlu vatan.

***

Onlardan olabilmek temennisiyle?

  • Salı 23.7 ° / 10.8 ° false
  • Çarşamba 29.4 ° / 15.1 ° false
  • Perşembe 29.3 ° / 13.5 ° false