HABİLHAN PEHLİVANLI


Osmanlı?yı yıkan, Türkiye Cumhuriyeti?ni kuran fikir: Milliyetçilik (2)

Osmanlı?yı yıkan, Türkiye Cumhuriyeti?ni kuran fikir: Milliyetçilik (2)


(Dünden Devam)
600 yıllık köklü bir çınarı kuran Türk milletini hiçe sayan kanunlar ve bu kanunları koyanların da yine Devlet-i Âli?nin yöneticileri olması, belki de en hazin durumdu.
Çünkü durumu ve dolayısıyla ülkeyi kurtarmanın(!) peşine düşenlerin ?milliyetçilik? tezine karşı geliştirdikleri ?Osmanlıcılık? silahı, ilerleyen dönemde denenecek olan ?ümmetçilik? gibi kendi kendini çürütecektir. Zira kurtuluş reçetesi olarak ?Osmanlıcılık? fikrini ortaya atanların öne sürdükleri ve Davison?un, makalesinde de bizzat Türkçesi ile kullandığı ?millet? kavramının ne ırk birliğiyle, ne kültür birliğiyle, ne de dil birliğiyle alakası vardı; ?ümmetçilikten? bozma bu Osmanlıcılık fikrinde temel bağlayıcı güç ?din ya da mensup olunan cemaat? idi. Roderic Davison, makalesinde bu durumu şöyle anlatıyor: ?Yakın Doğu?da insanları geleneksel olarak ayıran sınır milliyet değil din idi. Kişinin kimliğini tanıtırken, ya da başkaları birilerini tanıtırken kullandıkları ?millet? kavramı, dinî toplumu kastetmekteydi. Bireyin mensubu olduğu bir ulus ya da milliyet varsa, o onun ?milleti? idi. Müslüman olmayanlar Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler, Katolikler ya da Protestanlardı. Millet kavramı dinî olduğu kadar siyasî olarak da gruplandırmaya alınıyordu. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki millet kavramı, kendi vakıfları ve dinî işleri olmasının yanında, kendilerine ait kanunları, yargı sistemi, malî sistemi, eğitim sistemi olan yarı özerk sivil toplumları kastedecek şekilde kurumsallaşmıştı. İstanbul?daki Ermeni ve Rum Patrikleri ve aynı şehrin Hahambaşısı, dinî özelliklerine göre tarif edilen kendi toplumlarının sultanı sayılıyordu. Son söz daima sultanın ve hükümetindi. Ancak Müslüman olmayan milletlerin bu yarı özerkliği imparatorluğun yıkılışına kadar sürdü. Dikkat çekici bir diğer husus da, millet kavramının anlamının 19. yüzyılda değişmeye başlamasıdır. Bu kavram kargaşası 20.yüzyıla kadar sürdü. Daha sonra millet kavramı, ?nation? (ulus-millet-ırk) ve ?nationality? (milliyet) anlamında kullanılmaya başlandı. Din ve millet, cemaat ve milliyet kavramları iyiden iyiye karıştı ve arapsaçına döndü.
19. yüzyılın ortalarında yaşanılan tecrübeler bu karmaşayı gözler önüne sermektedir. Özünde siyasî sebepler yatan, ancak başpiskoposun zulmünden ve günahlarından dolayı verilecek cezalardan kaçmak ya da vergilerden kurtulmak gibi sebeplerle bir milletten ayrılıp bir başka millete geçme şeklinde örnekler çok fazla yaşanmıştır. Aynı dönemin terminolojisi de yaşanan karmaşayı göstermektedir. Hem Avrupalılar hem de Osmanlılar ?nation? (ulus-millet-ırk) terimini, ?millet? kavramını tanımlamak için sıkça kullanmışlardır. Bir Amerikan misyonerinin raporuna göre, ?bazı Kızılbaşlar sürekli olarak ?Protestan millet? olarak kabul edilmelerini istemektedirler?. Siirt?te, yerel tabanda saygınlığı olan bir Ermeni, 130 Ermeni ailesini ?Protestan Millet? yapmak için geleneksel kiliseden ayırmayı planlamıştır. 1857?de, New York?ta kolejde okuyan bir Osmanlı Ermenisi Beyoğlu?ndaki Levantenlerden, her zaman onları adlandırdığı gibi ?Perote?nin ırkı? şeklinde küçümseyerek bahseden bir yazı kaleme aldı. Çünkü onun düşüncesine göre Levantenlerin Katolikliği onları batılılaştırmış, bu da din ve milliyetlerinin tam zıt olduğu Oryantal (doğulu) prensipler kullanılarak yapılmıştı. Trieste?ye giden, daha sonra da iş amaçlı olarak Hapsburg-Avusturya?da bulunan Ankaralı bir Ermeni?nin hikâyesini anlattı. ?Oraya vardığında, karantina odasında görevli tarafından nereli olduğu sorulur. Cevabı çok net ve anîdir: ?Katolik?. Onun bu alışılmamış milliyet tarifinden kafası bir hayli karışan memur, orada yaşayanların da Katolik olduğunu, ancak şimdi kendilerini İtalyan ya da Avusturyalı olarak tarif ettiklerini hatırlatarak tekrar sorar: hangi millettensin? Bunun üzerine değerli dostumuz, gözü kara bir şekilde Katolik olduğunu tekrarlar; ?başka bir tarife gerek yok, Katolik; onların da şu anda sahip oldukları tek değer!? Patrikleri olan Fransa Büyükelçisi?nin bir topluluk olarak kendilerini millet olarak tarif ettiği günden beri! Gerçekte de Bâb-ı Âli tarafından 1830?da papanın dinî lider olduğu, İstanbul?daki patriğin de toplumun sivil lideri olduğu bir Katolik Ermeni milleti tarif edilmiştir. Öyleyse, Trieste?deki Ermeniler doğruydu ve onlar da millet olarak, Katolik Ermeni milletiydi. Bahsi geçen Ermeni dostumuz da, elbette, memurun karantina odasında öğrenmek istediği konu bakımından bir Osmanlı meselesiydi. Onun söylemediği, asıl önemli olandı: milliyetinin Ermeni oluşuna dair hiçbir iddiası yoktu.?İşte Osmanlı Devleti içerisinde de Osmanlıcılığı kurtuluş olarak gören mantığın en çok savunduğu fikir bu tür bir milliyetçilik idi! Aynen ?Türkiyecilik? fikrinde olduğu gibi ?milleti hiçe sayan bir milliyetçilik!?

(Devamı Yarın)
  • Perşembe 21.8 ° / 3.4 ° Güneşli
  • Cuma 19.5 ° / 7.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 22 ° / 7.5 ° Güneşli