SENUR ÜNVER


Leke


Olayların içine ağlayarak doğdum. Ağlamam sanırım dünyaya gözlerimi yeni açmaktandı. Olaylar ise kısa bir süre sonra bana merhaba deyip kaldığı yerden devam etti. Hiçbir güzel ve duygulu şey, kaçınılmaz olan ihanet ve kavgayı engelleyemiyordu. Ve ben felaketin içinde ne yöne eseceğini bilemeyen bir rüzgârın ortasında hastaneden çıkarıldım. İsmim kondu, kulağıma fısıldandı; Cemal. İşte bu şekilde kalan hayatımda bozulmaya yüz tutmuştu. Beni lanetlediler. Cemalle aynı kişi değildim.

Bazen bir başka kadının rahminden tüm parçacıklarım ve kıvrımlarım aynı olacak şekilde çıksaydım diyorum, o zaman da bu işe yaramaz romantikliğimi tüm kadınlara, analara ve genç kızlara kusar mıydım? Yine de körpecik sevgililerim beni düşünürken dalgalara bakıp kocaman bir sel hayal ettiğimi bilirler ve benden dosdoğruca kaçarlar mıydı?

Annem ben doğduğumda suratım da kocaman, kara ve bahtsızlık anlamına gelen bir lekenin olduğunu söylerdi. Zamanla büyüyüp onun sözünde durmadıkça, öğretmenlerimden sürekli azar yedikçe ve sırf çorba kaşığımı kâseye dokundurup altını temizlemedim diye leke büyümüş ve tüm vücudumu kaplamıştı, işte bu yüzden artık fark etmemin olanağı yoktu.

Cemal´i liseden sonra her delikanlının hayali buymuşçasına kapı dışarı ettiler. Oysa ben anamın evinde yanan sobanın sıcağında alabildiğine oturmak ve kömür bitince yüklükten yenisini taşımak istiyordum. Evden şutlanma sebebim bir iş bulup geri gelmekti, işte o zaman delikanlılıktan çıkacaktım ve bana bir kız bulunacaktı. Belki süreci uzatabilirdim ama ev ahalisi Cemal´i ve sorumsuz cılız kollarını pek de sevmiyordu. Oysa benim adım Can´dı. Mahalle de küçüklükten beri topçu üçkâğıtçılara, bakkalda hep erimiş dondurma satan Ahmet amcaya ve bir görünüp bir kaybolan Zeliha´ya tembihlemiştim iyice Can diye seslenmelerini. Cemal´se eve girerken kıyafet değiştirmeye gerek kalmadan girdiğim bir kılıktı. Söz gelimi Can eğer yemeğin tadını daha iyi alabilmek için ekmek yemiyorsa Cemal de karnını doyurmak için sofra da ne varsa karıştırıp yumuluyordu. Sürekli değişim içindeydi Can. Bir kaya parçası olsa erozyona uğrayıp irili ufaklı taşlardan ve toz zerreciklerinden yeniden kaplanırdı. Her güne farklı bir kaya olarak uyanırdı. Fakat Cemal insanlığın asırlar boyu ziyaret ettiği aynı Everest olarak kalmayı ve yavaş yavaş içten çürüyüp ne yazık ki dıştaki heybetini de korumayı sürdürürdü. Fark tam olarak da buydu işte. Evden def edilince düşüncelerimi olgunlaştırmak ve okumak için sıcak bir odaya ve yemeğe, bolca da vakte olan ihtiyacımı karşılamak için paraya ihtiyacım olacaktı, bu zamana kadar da para kazanmayı benim gibi devinim ve sorgu içinde olan beyinler için boş bir uğraşı olarak görmüştüm. Üstelik iş yapabilecek kabiliyetim yoktu. Güçlü, hızlı veyahut aklı kurnazlıkla dolup taşan parlak gözlü çocuklardan değildim. Bu cam gibi gözüküp içi dehşet dolu ticaret kafalılar bireysel yaşamlarını varlık içinde sürdürüp oğullarına yüklü de birer miras bırakırlardı. Yine bunlar sefa içinde yaşarken tüm toplum bu tip olsaydı kuşkusuz ki kimse birbirine güvenemez ve ahlak yasalarımız çöker, söylenecek söz ve haberler içimizde aleyhimize kullanırlar diye sıkışırdı ve en sonunda millet olarak patlardık. Parayı kimseyi kandırmadan kazanmalıydım ki her güneşin doğuşunda içim şüphe ve endişe ile dolmasın. Dar sokaklardan geçerken falancaya attığım kazığı hatırlayıp ya denk geliverirsek diye düşünüp telaşlanmayayım. İçimde bir yerde Cemal denen ilkel yaratık aylığı ile Zeliha´ya yeni etekler de almak istiyordu hem. Bu yüzden hafiften kallavi parası olan bir iş olsa fena da olmazdı hani. Bende düşündüm taşındım ve gezdirmecilik işine başladım. Lüks arabalardan inen yabancı plakalı genç ve iyi giyimli kadınları kovalayıp türlü laf düzenbazlıklarımla kollarına girerek şehri gezdiriyordum. Bunu kendime has bir tarz da yapıyor, iyi de para kaldırıyordum. Misal bir manzaranın önünden geçecek olursak şu şairin bu şiirini tam da o bankta yazdığını söyleyip mısraları okuyor, hanımefendilerin ruh haline göre biraz da terapi yapıyordum. Genelde kadıncağızlar da beni kızarmış ve sıkılgan yanaklarıyla dinleyip sanki bir ayıp yapıyormuşuz gibi sağı solu kontrol ediyorlardı. Bu şekilde kendime bir oda tutmayı başardım. Tüm duvarları sarının farklı bir tonu olan ve etrafa kendinden gerçeklik algısı veren kırık bir pencere camıyla baş başa kalıyordum akşamları. İyiydim işte, leke filan yoktu bende. Cemal de ortalıktan kayboldu, onu bir gün yanlışlıkla Zeliha´nın etek parasıyla kendime daktilo alınca öldürmüş bulundum.

  • Cuma 19.5 ° / 7.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 22 ° / 7.5 ° Güneşli
  • Pazar 24.3 ° / 9.1 ° Güneşli