YAŞAR KAYA


Kudüs işgal altında


Büyük Kuran coğrafyasındaki en mübarek topraklardan olan Kudüs, bugün işgal altındadır ve şuan en zor günlerini yaşamaktadır. Kuran coğrafyası dediğimiz zaman ne anlama geldiğini Kuran´ımız ve hadislerimiz bize anlatır.Kuran´ın ve hadislerin geçtiği yerler bir coğrafya ise orası Kuran coğrafyasıdır. Eğer ümmet olarak bir coğrafyaya karşı sorumluluklarımızı hatırlatıyorsa orası kuran coğrafyasıdır. Bundan dolayıdır ki Ümmet-i Muhammed için Kudüs bir şeref davasıdır, bir namus davasıdır. Bir izzet davasıdır, bir iman davasıdır. Bizim için bir varlık davasıdır. Kudüs´ü işgal altına almak isteyenler oranın Müslümanlar tarafından önemini, kıymetini bilmektedirler. Şimdi Kudüs, ?Allah´tan korkmaz, kuldan utanmaz zalim bir güruhun bombaları ve işgalleri altındadır.?

Filistin halkını bitirme hesapları yapan zalimler, bu zulümlere devam ederken başta Avrupa devletleri olmak üzere dünya devletlerinden ciddi bir ses çıkmıyor, zulümler mazlum coğrafyaların üzerine yağmaya devam ediyor.

Peki, zalimler bu hazırlıklar içindeyken biz ne yapıyoruz?

Çok acı bir şey: Birbirimizle didişiyoruz.

33 İslam Devleti birbiriyle didişirken İsrail öncülüğünde haçlı seferlerinin temelleri atılıyor. Zaten ?Dostlarıyla didişenler, düşmanlarıyla mücadele edemezler; düşmanlarıyla mücadele edenler, dostlarıyla didişmeye vakit bulamazlar? genel geçer bir kaidedir. Gelin şöyle bir yakın tarihimize gidip Milli şairimiz Mehmet Akif´in deyimiyle ?Şarkın en sevgili sultanı? olan Selahattin Eyyubi´nin yüreğinde Kudüs mescidinin nasıl bir sevdaya dönüştüğünü anlamaya çalışalım.

Selahattin Eyyubi 1138 yılında Irak´ın Tiflis şehrinde dünyaya merhaba diyor.Babası Necmettin-i Eyyubi. Tam kırk yıldır Kudüs işgal altındadır ve o, tam işgalin kırkıncı yılında dünyaya geldi. Selahattin, Kudüs´ün hasretiyle feryadı figanlar edilen bir evde gözlerini açtı. Annesi onu uyuturken Kudüs ninnileri söylüyordu. Annesi Kudüs ninnileri söylerken Haçlı zulümleri de devam ediyordu. O dönemde İmameddin Zengi´yi görüyoruz tarih sahnesinde, aynen isminin anlamı gibi dinin yıkılan direğini doğrultan bir İslam şahsiyeti. Anadolu Selçuklu Devleti tarafından atanan bir Valiydi. Halep ve Musul bölgesinin Valisi. Valilik döneminde Haçlılara karşı büyük bir mücadele verdi, çok kısa zamanda Urfa´yı Haçlıların elinden aldı. Takdir-i ilahidir ki bir Frenkli köle tarafından 62 yaşında şehit edildi. DahasonraoğluNurettin MahmutHalep bölgesine,Seyit Battal iseMusul Bölgesine vali olarak atanır. İşte, Nurettin Mahmut dediğimiz an Selahattin Eyyubi´nin ayak seslerini duymaya başlarız. Kimdir bu zat? Selahattin Eyyubi´yi yetiştiren hoca. Bir validir,bir devlet başkanıdır ama o bir yönü ile de adam doğuran adamdır. O öyle bir adamdır ki Nurettin Mahmut, onun yüreğindeki ıstırap Selahattin Eyyubi´yi doğurmuştur. Onun için Nurettin Mahmut´un üzerinde biraz durmamız lazım. Bu büyük İslam şahsiyeti hiçbir zaman bölgedeki valilerin yaptığı yanlışları yapmaz. Neydi peki o hatalar? Herkes birbiriyle didişirken Nurettin Mahmut hedefini büyük tutmuş Haçlılara karşı kılıç sallamıştır. Onun derdi dostlarla değil düşmanladır. Kendine üç temel hedef belirlemiştir.

1.KAYBOLAN İSLAM BİRLİĞİNİ YENİDEN TESİSETMEK.

2.İŞGAL ALTINDAKİ KUDÜSÜ FETH ETMEK.

3.İSTANBULU FETH EDİP ALLAH RASULÜNÜN MÜJDESİNE NAİL OLMAK.

Bu üç hedefi kendisine bir görev saymışve yıllarca onların hayali ile yaşamıştır. Ama hedeflerine ulaşamamıştır. Onun arzuladıklarının bir kısmını Selahattin Eyyubi yapmıştır. Tabiri caiz ise Nurettin Mahmut tohumu ekmiş. O tohum Selahattin Eyyubi gibi bir meyve vermiştir. Kim demiş tohum ektim de meyve alamadım diye? ?Sen tohumunu saç, bitmezse toprak utansın, hedefe varmayan mızrak utansın.? Bu böyledir, İslam bunu öğretir bize, tohum saçmayı öğretir, hasadı beklemeyi değil. Tohum saç, neticeyi Allaha bırak. İşte Nurettin Mahmut böyle bir tohumu saçan İslam şahsiyetidir. Saçtı ama o alamadı. Selahattin Eyyubi aldı. Nurettin Mahmut´un Selahattin Eyyubi ile çok yakın ilişkileri vardı.Onu sürekli farklı şeylere yönlendiriyor, ilimle uğraşmasına gayret ediyordu. Selahattin Eyyubi 7-8 yaşına geldiğinde bir gün vilayet makamının Meclisinde bir haber duyar. Nedir o haber? Halepli bir marangozun hikâyesini orada dinleyecek, Kudüs 40 yıldır İşgal altında her Müslüman´ın evinde feryadı figan var o günler, Haçlılar Kudüs´ü işgal ettikleri zaman bir hafta içerisinde yetmiş bin insanı katletmişlerdi. Taş üstünde taş bırakmamışlar ama Müslümanların hiçbiri ne kaybettikleri akrabalarına ne eşine dostuna nede yıkılan evlerine ağlıyorlardı. Ağladıkları tek şey Allah Resulü´nün yadigârı, Miraç´ın yatağı, Müslümanların ilk kıblesi, Hz. Ömer´in onlara bir hediyesi olan Kudüs´ün işgal altında olmasıydı. İşte böyle bir acı, Müslümanların yüreklerini sızlatırken Halepli bir marangoz: ?Ben Kudüs için ne yapabilirim?? sorusunu soruyor. Hiç sorabildik mi bunu kendimize , ?Ben Kudüs için ne yapabilirim?? diye. Ama o günün insanları soruyor. Belki kendilerine sordukları için Selahattin Eyyûbi gibi insanları yetiştiriyor.

Halepli marangoz şöyle düşünür: Ben yaşlı bir marangozum ne yapabilirim ki? Elim kılıç tutmaz ki İslam ordusunun arasına katılayım. Malım da yok ki İslam ordusuna feda edip vereyim, böyle düşünürken şöyle bir şey aklına geliyor. Ben marangozum. Biliyorum ki haçlılar Mescidi Aksanın minberini yaktılar. Bende yeni minber yaparım. Gün gelir bir komutan çıkar içimizden. Bu kutsal beldeyi tekrar geri alır. Bu minberi de alır Mescidi Aksaya götürür. Bu düşünce içinde günlerce süren çalışma ile tek bir çivi kullanmadan görenleri hayran bırakan bir minber yapar. Her gören hayran kalıyor o minbere, nerenin bu minber diye soruyorlar, işkâl altındaki Kudüs´ün diyorlar. Bu bir davete, sorumluluğu anlatan bir yolculuğa dönüşüyor. Bu olay konuşuldukça ta Nurettin Mahmut´un da huzurunda konuşuluyor. Bu konuşulduğu zaman Nurettin Mahmut ellerini açarak ´´Yarabbi bana nasip edecek misin o minberi Mescidi Aksaya ben koyabileyim´´ herkes âmin diyor ama bu dua Selahattin Eyyubi´ye nasip oluyor. Çünkü oda orada 7-8 yaşlarında. Orada şu duayı yapıyor´´ Allah´ım o komutan ben olabilecek miyim?´´ diye dua yapmış. Günahsız bir dilde yapılan o duayı Allah yıllar sonra nasip edecektir. Selahattin´in o günlerde Kudüs sevdası ekilmişti. Böyle bir çevrede büyüyor. Sonra Nurettin Mahmut onu Şam da ilim yolculuğuna başlatıyor. Ta 26 yaşına kadar 26 yıl rahlenin başında dirsek çürütecektir Selahattin Eyyûbi. Çünkü bu iş ilimsiz olmaz. Ne kadar ilim var o kadar amel var. Çünkü kişinin ameli bilgisiyle orantılıdır. Bildiği kadar amel edebilir. Selahattin Eyyûbi de büyük hedeflerin adamıdır. O hedeflere o emellere yakışır büyük duruşları ortaya koymalıydı. Ve bunu çocukluktan başlatarak yapıyor 26 yıl süren bir ilim yolculuğu 26.yılın sonunda haber gönderiyorlar. Selahattin Eyyûbi´nin gelmesi noktasında haberciler geliyor.

Ona davetin olduğunu hocası Nurettin Mahmut´un onu çağırdığını söylüyorlar Selahattin Eyyûbi şöyle söylüyor ben gelmem diyor sebebi ise ilmin tadını almış ilmi bırakmak istemiyor. Sonra Nurettin Mahmut´a söylüyor, elçiler bir daha çağırttırıyor ve Nurettin Mahmut´un huzuruna geliyor ve diyor ki yeter bu kadar ilim diyor. Bundan sonra senin yerin atın üstüdür diyor. Yaş 26, atın üstüne biniyor, 30 yıl o attan inmiyor. İndiğinde yaşı 56´dır. 13 gün sonra vefat edecektir. 26 yıllık ilim hayatı 30 yıllık cihat hayatı ve böyle bir sultandır Selahattin Eyyubi. 1.Mısır seferine amcasıyla birlikte katılır. Amcası ordu komutanı, Selahattin Eyyûbi ise orduların komutan yardımcısı, büyük başarı elde ederler ve dönerler. Bu başarıyla dönünce Nurettin Mahmut memnun oluyor, hemen Selahattin´e ikinci görev veriyor. Şam´ın bugün karşılığıyla Emniyet Müdürlüğünü veriyor. O günün şartlarında Şam´da öyle bir emniyeti tesis ediyor ki Selahattin Eyyûbi genç yaşta toplum içinde sivriliyor. II. Mısır Seferinde amcası vefat edince Nurettin Mahmut ordunun başına Selahattin Eyyubi´yi atıyor. III. Mısır Seferine Selahattin Eyyubi komutan sıfatıyla çıkıyor. Ve koca Mısır´ı alıyor ve Nurettin Mahmut Selahattin Eyyubi´yi Mısır valisi olarak atıyor. Dört yıl valilik yapıyor.

Nurettin Mahmut vefat eder. Eyyubi Devleti´nin temellerini atılmıştır. Ama hiçbir zaman 3 temel idealinden Selahattin Eyyubi taviz vermez. 33 tane devlet başkanını Şam´da toplar, bir kâğıt üzerinde de olsa İslam birliğini tesis eder ve bu olay Kudüs yolunu açar. Eğer o birlik olmasaydı Haçlıların karşısında Müslümanlar tek vücut olmayacaklar belki de Selahattin o başarıyı elde edemeyecekti. Demek ki 33 adet devlet bir araya gelince Kudüs´ün yolu açılmışsa bunun başka yolu yok. Eğer bu günün dünyasındaKudüs işgal altında ise eğer bugün İslam devletleri parçalanmışsa ve bu devletin başkanları birbirini yiyip bitiriyorsa biz daha çok Kudüs türküleri söyleyeceğiz.Kudüs´ün yolu İslam birliğinden geçer.İslam toplumları bir olmadığı sürece tevhidin etrafında vahdet etmedikçe Kudüs´ün yolu bizlere açılmayacak ve sadece bir hayal olarak kalacaktır.

İşte Selahattin Eyyubi bunu çok iyi bildiği için ilk iş olarak buradan başlıyor. 1183´te 33 devletin de hükümdarlarında devlet başkanlarını da bu iş içine dâhil ederek bir İslam birliği oluşturuyor. Sonra 4 sene geçince ilk kez haçlılarla büyük savaş için karşı karşıya geliyor. 1187, aylardan Temmuz, Hittin Savaşı tarihe geçen bir savaşla Müslümanlarla haçlılar karşı karşıya geliyor. O savaşta imanla küfrün bir savaşıdır. O savaş Müslümanların varlık sahnesinde kalacakları yada o sahneden aşağı düşecekleri bir savaştır. Ve o savaş aynen Bedir Savaşı gibi neticelenir. O gün Selahattin Eyyubi komutasındaki o nizami ordu kendilerinden kat kat fazla olan Haçlı Ordusu´nu darmadağın edecektir. Hatta o savaşta, temmuz ayında Kudüs Haçlı Kralının çadırı yerle bir edilecektir. Selahattin Eyyubi uzaklardan o çadırın yıkıldığını görünce inecek atından secdeye kapanacaktır. Allah´ım! Diyecek Kudüs´ün yolu açıldı.

?Vallahi Kudüs artık bize çok yakın!? diyecek. Ve Hittin, Kudüs´ün kapısı olacaktır. Bu savaşın hemen akabinde fırsat bu fırsat Selahattin Eyyubi dur durak bilmeden Kudüs´ün önlerine kadar İslam askerlerini getirecektir. O gün şehirler surlarla çevrilmiştir. Kudüs de öyleydi. Ama fazla kan dökmek istemeyecek. Karşı tarafın din adamlarını çağıracaktır. Buranın kutsiyetini söyleyecek, gelin İslam orduları buraya kadar geldi. Kudüs´ü biz alacağız ama gelin siz teslim edin de bir daha kan dökülmesin diyecek. Kabul etmeyecekler bir kaç gün sürecek bu gelişmeler. En sonunda ikna olacaklar Kudüs´ün anahtarını Selahattin Eyyubi´nin eline teslim edecekler. Tarihler o zaman 2 Ekim 1187´dir. Miladi, hicri 27 Recep 583´tür. Cuma sabahı İslam ordusunun komutanı olarak Kudüs´e girer, nasıl girer, aynen yoluna kurban olduğu Allah Resulü´nün Mekke Fetih Günü Mekke´ye girdiği gibi girer, gözyaşları içerisinde dilinde istiğfar, gözünde gözyaşları bir yönü ile sevinci bir yandan da tekbirlerle Kudüs´e girer tam 88 yıl sonra ilk kez Kudüs ezanı Muhammedi´ye özgürce kavuşacaktır.

88 yıl o insanlar firaka dayanamadı. Peki, şuan kaç yıl Kudüs işgal altında yaklaşık 80-90 yıl Kudüs işgal altında. 88 yıllık o işgali sonlandıran Selahaddin Eyyubi idi. Ama 80-90 yıl içimizden bir Selahattin çıkmadı. Onu Kudüs´ü fetih ettiren şey yüreğinden gelen mesuliyet şuuru idi. Eğer mesuliyet şuuru olmasaydı asla ve asla Selahattin böyle bir aşkın, böyle bir rüyanın, böyle bir hedefin sahibi olmazdı. Bakın onun en yakını olan Bahattin Eş-Şeddat

Onun Kudüs aşkını bize şöyle anlatıyordu: ?Vallahi o aynen çocuğunu kaybetmiş ana gibiydi. Bir ananın çocuğunu kaybetmesi nasılsa Selahattin de öyle idi. Kudüs, der başka bir şey demezdi Kimi görse Kudüs´ü anlatırdı.? Kudüs´ü bir evlat gibi görmeyenler Selahattinler olmazlar, niye biz olmadığımızı işte bu ifadelerden anlayabiliriz. Onu böyle bir aşka yönelten yüreğindeki o derin ıstırap ve derin aşktı. Bir evlat gibi Kudüs için gözyaşı döküyordu. (Bir gün mescide girmiş, imam efendi hutbeye çıkmış, hutbe okuyacak, hutbede sözü şuraya getiriyor: İçimizden bazıları Allah Resulü´nün emrine aykırı davranıyorlar, der. Tebessüm sadakadır ama görüyorum ki cemaat, içimizden bazıları o sadakayı vermekte cimri davranıyorlar. İmam efendi bitirir hutbesini. Namaz sonrasında imam efendinin yanına gelerek şöyle diyecektir. Kudüs işgal altındayken nasıl güleyim. Kudüs işgal altındayken bu yüze gülmek yakışır mı? Diyecek? İşte onun aşkı böyle bir aşktı. Yani sadece dilde kalan bir aşk değil, yıllar yılı bunun ıstırabını çeken bir insan ancak bunu söyleyebilir. Yine askerlerinin arasında gezerken bir çadıra uğrayacak bakacak ki o çadırda horlama sesleri geliyor. ?İşte buradan mağlubiyetin kokusu geliyor.? diyecektir. Biraz sonra başka çadıra varacak o çadırdan kuran sesleri geliyor. ?İşte buradan zaferin, galibiyetin kokusu geliyor.? diyecektir. Nerden gelirmiş galibiyet? Nasıl gelirmiş mağlubiyet? Selahattin Eyyubi hayatıyla bunu öğretecektir. İşte bu sevda 88 yıl sonra bir kez daha özgür biçimde Müslümanlara kavuşturacaktır.

Kudüs´ü fethediyor ilk yaptığı şey nedir biliyor musunuz? ´´Çabuk der, bana Halepli marangozu ve onun yaptığı minberi getirin!´´ Marangoz vefat etmiş, minber duruyor. 50 yıl önce dinlemiş olduğu bir şeyi 50 yıl nasıl yüreğinde taşımışsa o gün onu orada hatırlayacak, o minber getirilecek, Mescidi Aksa´nın içerisine konulacaktır. İşte böyle bir minber, böyle bir sevda, böyle bir aşk. Bu destan nasıl biter gelin birde oraya bakalım. Yaş 56, o atının üzerinden indikten sonra hastalanır. Daha öncede kaç kez hastalanmış, doktorlar bu durumda sefer yapamazsın demesine rağmen şunu diyecektir: ´´Ben askerlerimi bırakıp da nasıl gidebilirim ´´ Ancak indiği zaman atından 12 gün yaşayacaktır. 12. günün sonlarında sancaktarını çağıracak huzuruna ne diyecek biliyor musunuz?Ölümüyle de vefatıyla da bize mesaj veren birisidir. Selahattin Eyyubi kefenini uzatacak, sancaktara al, diyecek bu kefeni mızrağının uçuna tak ve Şam´ın sokaklarında dolaş ve dolaşırken de şunu söyle: işte Tunus´un fatihi, işte Mısır´ın fatihi, işte Filistin´in fatihi bu dünyadan sadece 2 metre bez götürüyor. İnsanlar bu dünyanın fani olduklarını görsünler ve fani olduklarına inansınlar hatırlasınlar da fani dünyaya hak ettiği kadar değer versinler. Vefatı ile bize böyle bir büyüklük yapacak ve tarihler 4 Mart 1193 gösterdiği zaman Selahattin Eyyubi böyle bereketli bir hayatı bize miras bırakarak çekip gidecek, sadece 56 yıl yaşamış ama bakın hala biz onun adını anıyoruz. Onun mücadelesini hala hatırlıyoruz. Ve onu unutmuyoruz. Çok yaşamak mı? Az yaşayıp çok işler yapmak mı? Selahattin´in hayatı böyle bir hayattır. Öz yaşamış ve çok işler yapmıştır. Daha dün Gazze bombalar altında inlerken bile o topraklardaki insanların dillerindeki söz şuydu. ´´Eyneente ey Selahattin´´ neredesin ey Selahattin. Eğer Selahattin olsaydı bunlar başımıza gelmezdi sözünün aslında bir ifadesidir. Olsaydı eğer gelmezdi başımıza peki bir daha olmaz mı?Niye olmasın, bir kez olan bir kez daha olur. Yeter ki Selahattin´in bıraktığı şeylerin doğru biçimde anlayıp yeniden yapabilelim. Sizlere buradan üçtablo anlatmak istiyorum kısaca:

1. Tablo: İslam orduları Suriye de Yermuk Savaşı sırasında ilk kez Bizans ordusuyla karşılaştılar. (Herakluyus komutasında) Orduları büyük bir mağlubiyete uğrattılar. Herakliyus atının üzerinde Bizans´ın komutanı olarak Suriye topraklarını terk ettiği sırada şöyle bakarak Suriye topraklarına elveda Suriye ebediyen elveda diyecekti. Ebediyen bir daha dönmeye ümidi yoktu. Niye çünkü öyle bir orduyla karşılaşmıştı ki şunu diyordu: ? Bizim hayata âşık olduğumuz kadar onlar ölüme aşık. Vallahi Müslümanlarla karşılaşmaktansa yerin altı bizim için yerin üstünden daha hayırlıdır.? Bunu söylüyordu Herakliyüs asla dönmeye umudu yoktu.

2. Tablo: Bunun üzerinden 462 yıl geçmişti. 1099da birinci Haçlı Seferi olmuş. Kudüs işgal edilmiş, işgalin sonunda 88 yıl sonra Selahattin Eyyubi çıkmış yeniden Kudüs´e İslam toplumuna, Müslümanlara kazandırmıştı.1187 den 1917 kaç yıl? 730 sene, her an orada ezan özgürce çağlamıştı, hiç bir zaman orada açıkça işgal olmamıştı.

3. Tablo: Yıl 1917 Osmanlı devleti paramparça edilmiş, artık Osmanlı son demlerini yaşıyor. İngiliz, Fransa, İslam toplumunun topraklarında cirit atıyorlar. İngilizlerin komutanı Şam´da Selahattin Eyyubi´nin kabrinin başında ne yapıyormuş biliyor musunuz? O necis (pis) ayağıyla Selahattin Eyyubi´nin kabrine tekme atıyor. Kalk ey Selahattin biz geldik diyor. İşte bu tablo bizlerin yüreklerini dağlatan bir tablodur. Peki, ne olduk da biz bu hale geldik? İslâm Birliğimiz yok da ondan. 1917 den bugüne kadar 100 yıldır Kudüs halen mahzun, halen yetim, Mescidi Aksa halen ağlıyor. Halen (ey ne ente ye Selahattin) nerdesin ey Selahattin? Feryatları Kudüs´ten, El Havli´den, Humus´tan, Gazze´den yükseliyor. Ama bu feryada icabet edenler bir avuç Müslüman peki ne olacak? Olacağı belli, Selahattin Eyyubi´nin sesine kulak vereceğiz.

1. Eğer sizde benim gibi Peygamber görmeden sahabenin iklimine girmek istiyorsanız. Yapacağınız şey sahabenin iklimini solumaktır. Yapacağınız şey büyüklerin ayak izlerini takip etmektir. Büyüklerin ayak izlerini takip eden küçük adımlarda büyüyecektir.

2. Din kurban edilecek bir değer değil, kurban olunacak bir değerdir. Bu değere kavim, kabile, aile, mal mülk, evlat vb. kurban edilmelidir. Nasıl Hz İbrahim, İsmail´ini kurban etti ise herkes kendi İsmail´ini kendi tespit etmelidir. Zafiyetlerimiz (İsmaillerimiz) kurban edilmedikçe asla dinin adamı olamazsın.

3.Eğer sizde düşmanlarınızla uğraşacağınız yerde birbirinizle didişirseniz, siz daha çok Kudüs marşları söyleyecek, daha çok Mescidi Aksa´nın dedikodusunu yapacaksınız. Unutmayın ki dostlarıyla didişenler düşmanlarıyla mücadele edemezler. Ya da düşmanla mücadele edenler dostlarıyla didişmeye zaman bulamazlar.

4. Bu iş hocasız rehbersiz olmaz. Eğer benim önümde Nurettin Mahmut olmasaydı ben olmazdım. Bunu Selahattin Eyyubi hayati ile söylüyor. Öyle ise hocanız, hocalarımız olsun, hocanız olursa sizde birilerine hoca olursunuz. Zaten risâletin yolu böyle işlemektedir. Nedir bu, köklü ağaç olmaktır.Kökü olan ağaç meyve verir.Kökü olmayan ağaç kurur gider.

5. Mesuliyet şuuru olmadan emel amel olmadan hedef hırs rüya olmaz. Eğer mesuliyet şuurunuz varsa rüyanız büyük olur. Kudüs işgal altında iken yeniden fethetmek kadar büyük olur.Hedef büyük olursa buna karşı hülyanız olursa Kudüs´ün fethi size nasip olur.

6.Kifayet miktarı ilim ve güçlü bir irade olmadıkça istenilen hedefe asla varılmaz. Ben atının üzerine çıkmadan 26 sene rahlenin başında idim diyor Selahattin Eyyubi rahlenin başında dirsek çürütmeyi benimseyemeyenler atın üzengisine basamazlar. Ancak o rahlenin hakkını verenler atın üzengisine basabilecek bir dirayeti ortaya koyabilirler.

7. Büyük hedefler büyük emellerle büyük emeller ise yolunda yapılacak büyük fedakârlıklarla kazanılabilir. Aşkınız daim olur. Çabanız kaim olursa korkmayın Kudüs yakındır. Eğer hedefler büyük değilse kaç yıl geçerse geçsin bunun dedikodusunu yapıp duracağızdır.

İşte Selahattin 56 yıllık kısa bereketli hayatında bize bu mesajları söyler, daha nice şeyleri söyler. Ne diyelim sözün özü olarak...

Selahattin üreten coğrafya yeniden Selahattinler üretecek, O Selahattinler işgal altındaki Kudüs´ü bir kez daha ümmete hediye edecektir.İNŞALLAH

Gün gelecek Halep´in tarlalarındaçiçekler açacak
Gün gelecek Musul´un bahçeleri güle doyacak
Gün gelecek Bağdat, güzel yaz meltemine ulaşacak
Gün gelecek Kudüs´ün semaları özgür ezanlara kavuşacak
Gün gelecek, değil sadece şu anki İslam beldeleri, bütün bir âlem, dünya; o nebevî müjde ile ?Kıldan tüyden yapılmış her çadıra, kerpiçten kiremitten yapılmış her eve, o iman cümlesi ya izzet ile ya zillet ile girecek!?

Bu yazı dizimde bana her türlü maddi manevi desteği sağlayan Başta Mehmet Yıldırım Hocama, Celali Hocama, Editörlüğümü yapan Fatma Odabaşı Hocama şahsım adına Teşekkür eder,siz değerli okuyucularıma da minnet ve şükranlarımı sunarım.

sami karslı
15.12.2017 16:33:34
maşallah çok güzel biryazı

  • Cuma 27 ° / 10.3 ° Güneşli
  • Cumartesi 26.1 ° / 9.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazar 28.9 ° / 10.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu