OSMAN ÖCAL


Kızıl Elma

Kızıl Elma


Lise dönemimizde Kars ilimizden Sinan adında bir sınıf arkadaşımız vardı. Bu arkadaş kırmızı elmayı yemezdi.

 

   Sebebi: Sağlık memuru olan babası bir gün eve domates getirir. Henüz çocuk yaşta olan Sinan domatesleri elma zanneder, birisini alır ve ısırır. Elma diye ısırdığı domatesin suyu ağzına dolunca tiksinir. O günden sonra kırmızı elma yemez.

 

   Oysa elma yenmez mi? Hele hele bir tarafı yeşil bir tarafı kırmızı ve içi beyaz Amasya elması? Tatlı mı tatlı, aynı zamanda da gevrek.

 

   Ben çok severim kırmızı elmayı. Bir gün dedim ki kendi kendime, ‘acaba bu güzelim elmadan ben de üretebilir miyim?’  Denemeden belli olmaz. Bir kırmızı elma fidanı alıp bahçeme diktim.

 

   Suladım, gübreledim, dibinde biten yabani otları ayıkladım, yani tam bir bakım yaptım. Birkaç yıl sonra verim almaya başladım. Ben baktıkça kırmızı kırmızı elmalar güzelleşerek çoğaldı, o çoğaldıkça ben daha güzel bakım yaptım.

 

   Kendim üretim kendim tüketiyordum. Çünkü herkesin bahçesinde aynı elmalardan vardı. Aradan yıllar geçti. Ürün çoğaldı ve artısı çürüyordu artık.

 

   Çürütmektense satayım dedim. Ankara’ya gidip bir esnafın kapısını çaldım. Dedim ki: ‘Benim yedi yüz kilo kırmızı elmam var, bunu size satmak istiyorum. Aldığım cevap: ‘ Elmalarını alırım ama üste para vereceksin.’ Evet, hem elmalarımı verecektim hem de üste para. Bu nasıl olurdu? Dedi ki: ‘Sistem böyle.’

 

   Elmalarımı gözyaşları içinde götürüp çöpe attım. Yıllarca emek verip bakıp büyüttüğüm elma ağacını da içim sızlayarak kökünden kestim. Öyle ya nasıl sızlamazdı içim: Yılların emeği, göz nuru, sevgisi, aşkı vardı her birinde.

 

   Lakin kökün toprakta kalan kısmından yeni filizler vermeye başladı. Hem de çokça. İlgilenmedim. Kendi haline bıraktım. Yıllar birbirini kovaladı, filizler büyüdü. İçimden bir ses ‘yeniden üret’ diye beni sürekli rahatsız ediyordu. Dayanamadım, filizlere yeni bir şekil verip bakımını yaparak yeniden üretime başladım. Hem de daha güzellerini ürettim.

 

   Bu arada, acaba değişik renkte elma üreten var mı diye bahçe bahçe dolaşmaya başladım. Bir de gördüm ki Mustafa Ceylan beyin bahçesinde kızıl renkli elmalar var. Tadına baktım hoşuma gitti. Ayrı bir damak tadı veriyordu. Rengi de çok hoştu.

 

   Dedim: ‘Mustafa Bey bu elmadan ben de üretebilir miyim?’ Dedi ki:’Ben Elmadağ’ın kayalıkları üzerinde bu güzel elmaları yetiştirebiliyorsam sen Kızılırmak kenarında haydi haydi yetiştirirsin.’

 

   Bir kızıl elma fidanı alarak denemeye koyuldum. İyi bir bakımla kısa sürede bu fidandan da güzel elmalar yetiştirdim. Farklı bir güzellik farklı bir tat.

 

   Şimdi hem kırmızı elma hem kızıl elma üretiyorum. Ürettiğim kızıl elmanın ‘Tuğra’ dalından bir tane koparıp sizlerin beğenisine sunuyorum. Buyurun hep beraber tadına bakalım:

 

                               İşte Ülküm

 

   Güçlü Başbuğ milli kuvvet bayrağım telsiz duvak,

   Börklü Bozkurt soylu millet, milli birlik son şafak; 

   Türk’ü titret sakla Tanrım: Yer ve gökler çatlasın;

   Sen büyüksün gayri emret, kan sızım dinsin bırak;

   İşte Ülküm: Milli devlet, milli kültür Türkçe hak.

 

                                                          

 

Mehmet Ali CAN
21.11.2013 20:48:02
Esenlikler Yazınızın son satırlarındaki o şiir sizin edeb-i kişiliğinizin üstünlüğünü ortaya koyuyor.Yüreğinize sağlık...

  • Cuma 23.2 ° / 11.5 ° Güneşli
  • Cumartesi 23.2 ° / 8.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazar 19.8 ° / 6.7 ° Güneşli