YAŞAR KAYA


Kardeşlik, bizlerin varlık teminatıdır?


Uhuvvet (kardeşlik), Müminlerin Allah için samimi bir kardeşlik ve dostluk içinde yaşamalarıdır.

Dostluk, iki gönlün birbirine karşı muhabbet ve samimiyetle dolu olmasından ibarettir.
Dinimiz uhuvvet ve muhabbet üzerine bina edilmiştir. Uhuvvet, insanların yegâne kurtarıcısı, içtimai nizamın temeli, saadet-i beşeriyenin muhafızı ve muaşeret-i medeniyetin üssül esasıdır. Bu bakımdan her mü´min diğer mü´mini kardeşi gibi sever ve sevmelidir. İnsanların birbirini sevmesi dinimizin emridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar:
?Birbirinizi sevmedikçe hakiki iman etmiş olamazsınız.?
Birbirlerini sevmeyen ve mümtaz bir haslet olan ülfet(Kaynaşma) nimetinden mahrum olanlar, tek başlarına yaşamaya ve sıkıntılı bir hayat geçirmeye mecbur olurlar. Nitekim bir hadis-i şerifte :
?Mü´min ülfet eden ve kendisi ile ülfet edilendir. Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur.? buyrulmaktadır.
İnsanda bulunan uhuvvet ve muhabbet hissi kadar hoş, latif bir saadet ve lezzet tasavvur edilemez. İnsan, yekdiğerine karşı göstermiş olduğu muhabbet ve uhuvvet sayesinde huzur ve saadete nail olur. Hayatın devam ve lezzeti ancak uhuvvet ve muhabbetledir.
Hayatın devamı ve huzuru ancak muhabbet ve uhuvvet ile kaimdir. Bu kardeşlik dünyada olduğu gibi, berzahta da ahirette de ebediyyen devam edecektir. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı şöyle ifade eder:
?Evet mü´min olan kimse, iman ve tevhid iktizasıyla, kâinata bir mehd-i uhuvvet nazarıyla baktığı gibi; bütün mahlukatı, bilhassa insanları, bilhassa İslâmları birbiriyle bağlayan ip de ancak uhuvvettir. Çünki iman bütün mü´minleri bir babanın cenah-ı şefkati altında yaşayan kardeşler gibi kardeş addediyor.? 
Muhabbet, uhuvvet ve vefakarlıkla meydana gelen dostlukların kıymeti pek alidir. Dünyanın en büyük saadetlerinden biri de dostların birbirleri ile irtibat ve sohbetleridir. Evet, keder ve ızdıraba düşen bir insana teselli verecek ve onun gözyaşlarını şefkat elleri ile silecek olan dostların bulunması ne büyük bir saadettir. Hz. Ali (r.a) şöyle buyurmuştur:
?Alemde sadık dostu ve ahbabı olmayan adam, sol eli olup, sağ eli olmayan kimseye benzer.?
Bu gaye ile dostluk kuranlar birbirini Allah için sever, ülfet ve muhabbet ederler. Meselelerini müşavere, sabır ve itidalle çözmeğe çalışırlar. Görmedikleri dostlarını devamlı araştırıp sorar ve ziyaret ederler. Vefat edenleri de hayırla yad eder; fatiha ve yasinlerle ruhlarını şad ederler. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Medine´ye hicret ettikleri zaman, her şeylerini Mekke´de bırakarak gelen Muhacirler ile Medine´deki Ensar´ı birbirleri ile kardeş ettiler. Bunun üzerine
?Müminler ancak kardeştirler.? 
ayeti nazil oldu. Bu ayete göre, sadece Ensar ile muhacir değil, Hz. Adem´den (a.s) kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin kardeşidirler. Bu hakikate binaen Hz. Adem (a.s) bir müminin hem babası hem de kardeşi olduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a.v) de bir Müslüman´ın hem kardeşi hem de Resuludür. Resûl-i Ekrem Efendimiz ve diğer peygamberlerle kardeş olan bir mümin için bundan daha büyük bir şeref, bir izzet ve bir saadet olabilir mi ? Evet, bir müminin kardeşi kainatın fahr-i ebedisi olan Hz. Peygamber olursa elbetteki, onun gideceği yer de cennet olacaktır.
Akıllara hayret, kalplere sürur ve neşe veren bir durum da şudur ki, kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin dualarından hissedardırlar. Her namazda yapılan, 
«Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı-babamı ve bütün inananları bağışla.» 
duasına mazhar olmaktadırlar. Bu kadar müminin, hususen mürşit ve eyliyaların yapmış oldukları bu duanın Cenab-ı Hak tarafından kabul edilmemesi mümkün müdür? Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri´de kardeşlik hakikati şöyle ifade etmektedir:
?Her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mabudunuz bir, Râzıkınız bir.. bir bir, bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir.. bir bir, yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir.. ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde; şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü´mine karşı hakikî adavet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i´tisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın!?
Evet, birbirlerini Allah için seven, birbirlerinin yapmış oldukları hizmetleriyle iftihar eden Kur´an hadimleri bu hakikata kemaliyle mazhardırlar.
Allah için olan muhabbetler hem lezzetli, hem daimi, hem kedersiz, hem de sevaplı olur; insanı dünya ve âhiret sadetine mazhar eder. Eğer bir insan, sevdiklerini Allah namına sevmezse, o muhabbet azap olur. Lezzetlerin elinden gitmesiyle de o lezzetler, zehirli bal hükmüne geçer. Cenab-ı Hakk´ın hesabına olmayan muhabbet, ne dünyada ne de ukbada insana hiç bir fayda sağlamaz.
Bu bakımdan birbirimizin hatalarını açığa vurmamalı, daima müsbet hareket düsturuna göre hareket etmeliyiz. Tatlı, makûl, yerinde ve yumuşak bir dille konuşmalıyız.
Bir kardeşimiz hizmetten veya dava yolundan  kopup gitmesi bir mücevherat kaybetmemiz demektir. Halbuki yüz kuruşunu kaybeden ızdırabını çekiyor. Bir insanın kolunu kaybetmesi ne ise, bizler için davamız noktasından bir insanın kaybedilmesi de odur. Bir kardeşimiz gidince bir azamız felc olur.
Bir hatip bir camide konuşur, sair camilere hoparlör bağlanır. Böylece bir ses binlerce yerlerde dinlenebilir. Bir camide hoparlör bozulursa, o camiye ses gitmez. Her bir kardeşimiz bir hoparlör hükmündedir. Bir memlekette hizmet eden bir kardeşimizde arıza olursa, oraya sesimiz gitmez olur. Halbuki bizim maksadımız her camideki cemaate sesimizi duyurmaktır. Öyle ise bizim vazifemiz hoparlörü tamir ve onu muhafaza etmektir. İnsan bozulan bir alete kızmaz ve ona küsmez. Belki onu tamir eder. ?Niye bozuldu?? diye çekiçle ona vurursak, onu tamamen kaybedebiliriz. Kusurlu müminlere kızmaktan ziyade onları muhabbet ve şefkat ile tedavi etmek gerekir. Hamiyet ve dava ruhu bunu gerektirdiği gibi, maslahat ve akıllılık da budur.

Cemiyeti teşkil eden insanlar birbirlerini sevmez ve birbirlerine kin ve düşmanlık beslerlerse o toplumda huzur ve saadet olmaz. Eğer bir ailede ve bir toplumda uhuvvet ve muhabbet gibi ulvi hisler kaybolursa, artık orada nifak, kin ve adavet kaim olur.
Mal ve mülk edinme hırsı, menfaat düşkünlüğü, makam sevdası, insanların göstereceği itibara önem vermek, tarafgirlik, inat ve haset gibi kötü huylar, adavetin sebepleridir. Bu gibi kötü hasletlerin yaygın bir hal alması, toplum hayatını zehirler ve yaşanmaz bir hale getirir.İki cihan sultanı bu konuda şöyle buyurmaktadırlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:.
Ey Allah´ın kulları, kardeş olun. Müslüman kişi, diğer Müslüman kişinin (rengi, dili, doğum yeri, içtimaî durumu, cinsiyeti ne olursa olsun) kardeşidir.
Öyleyse ona zulmedemez, ihanet edemez, aldatamaz, yardım isteğini cevapsız bırakamaz, tahkir de edemez. Buyurmaktadır.
Hepimizin bildiğigi peygambeler kıssaların´dan Hz.Yusuf (a.s)hayatını okuduğumuzda sunları görürüz kardeşlik adına . 
Hz. Yusuf kardeşlerinin kendisini öldürmek için kuyuya atmalarına mukabil, Mısır´a sultan olunca onları affetmesi, bu büyük suçlarından dolayı onları kınamaması mürüvvetinin kemalini göstermektedir.
Akıl almaz zulüm ve işkencelere maruz kaldığı halde, daima müsbet hareket metodunu uygulayıp, bedduayı bile menfi hareket sayan, hatta kendisine hapishanelerde yer hazırlayıp, zulmedenlere bile hakkını helal eden ve talebelerine de sabrı ve müspet hareketi tavsiye eden Bediüzzaman Hazretleri de hayatı boyunca mürüvvetin harika örneklerini sergilemiştir. Demek ki, mürüvvetin, şefkat ve merhametin zirvesinde olanlar, kendisine eza ve cefa etmiş olanları bile affeder, onların kötülüklerine iyilikle mukabele ederler.Sözün özü şudur Müslümanlar olarak birbirimizi sevdiğimiz ve tahammül ettiğimiz oranda var olacağız ve İlahi inayete mazhar olacağız.Ehl-i küfre karşı iki laf edemeyen ve bir araya gelemiyen müslümanlar,söz konusu kendi nefisleri olunca birer aslan kesiliyorlar.Oysa  Cenabı Allah ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah´ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah´ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.) MÂİDE-54:

Evet KARDEŞLİK BİZLERİN VARLIK TEMİNATIDIR;YA BİZ KARDEŞLİK İLE VAR OLACAĞIZ ,YADA  BUNU TESİS EDEMEDİĞİMİZ İÇİN BİRER BİRER YOK OLACAĞIZ..

Sağlıcakla Kalınız..

  • Perşembe 21.3 ° / 12.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 20.4 ° / 10.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 15.7 ° / 6.3 ° Orta kuvvetli yağmurlu