Geçen haftanın şüphesiz tarihi yönden önemi bir hayli fazlaydı. Bunlardan en önemlisi sanırım 28 Şubat ve 3 Mart tarihleridir. 28 Şubat hepinizin malumu, post modern darbeyi akıllara getirmektedir. Sözde irtica bahanesiyle meşru iktidarı düşürme girişimidir ve maalesef başarılı da olunmuştur. Bir diğer önemli tarih ise 3 Mart.
Hilafet makamının kaldırması?
3 Mart 1924 tarihinde alınan bir kararla hilafet makamı ve makamın temsilcisi halifenin görevine son verilmiştir.
Öncelikle halifelik neydi ve ne zaman bizim tarihimizle bütünleşti onu hatırlayalım.
Halifelik, İslam dünyasının siyasi ve dini liderine verilen isimdir.
Halifelik 1517 yılında Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı imparatorluğuna geçmiş ve 407 yıl boyunca Osmanlı imparatorluğunda bulunmuştur ve 30 farklı isim halifelik yapmıştır.
Halifelik neden kalktı?
Bizlere öğretilen ve somut nedenler olarak sıralanan belli başlı maddeler vardır:
-Halifeliğin milli egemenlikle bağdaşmaması
-Halifeliğin yapılacak inkılaplar için engel görülmesi
-Halife Abdülmecit efendinin iç ve dış kışkırtmalara gelmesi ve kendisini siyasi lider gibi görmeye başlaması.
Bu maddeler çoğaltılabilir elbet. Fakat toplumuzun bazı kesimleri, özellikle kendilerini Osmanlıcı veya Osmanlı Torunu olarak niteleyen kesim bu sıralanan maddelerin birer bahane olduğunu esas nedenin İngiliz baskıları olduğunu iddia etmektedirler. Bu iddiaların herhangi bir ispatı olmamasına karşın tek kanıt olarak hilafetin Lozan sonrası kaldırılması ve İngilizlerin Lozan´ı hilafetin kalkmasından sonra imzalaması gösterilmektedir. Bunların gerçekliği nedir bilinmez ama ortada bir gerçek var ve hilafet o veya bu nedenden ötürü sonuçta kaldırıldı. Bu arada 3 Mart tarihinde sadece hilafet kaldırılmamış, Diyanet İşleri başkanlığı kurulmuş ve Tevhid-i Tedrisat kanunu da yine bu tarihte çıkarılmıştır.
Şimdi gelelim kapatılmasaydı ne olurdu kısmına?
Muhtemelen yine halife ve devlet başkanı aynı isim olurdu. Laiklik ilkesi olur muydu bilinmez olsa dahi halifenin olduğu bir ülkede ne kadar uygulanırdı tartışılır doğrusu.
Peki, halifemiz tüm dünyada zulüm altında olan bunca Müslümana sessiz kalır mıydı?
Sessiz kalmasaydı bizi sık sık savaşa sokar ya da sürekli savaşın eşiğine getirir miydi?
Mesela İsrail ile savaşır mıydık?
Evet, bunlar cevabı olmayan sorular. Birçok kişinin savaşırdık dediğini işitiyorum. Evet, belki savaşırdık ama kazanır mıydık bilinmez. Zira kendi silahını, askeri envanterini dahi tam anlamıyla 21. yüzyılda yeni yeni üretmeye başlamış bir Türkiye´nin bu savaşlardan galip ayrılabilmesi pek mümkün olmazdı sanki.
Doğrusu ben bu konuda pek net olamıyorum. Ne keşke kaldırılmasaydı diyorum ne de iyi ki kaldırıldı. Bunun sebebi ise kimsenin bize tarafsız tarih anlatmaması sanırım. Fakat yine de halifelik kalktığı için hiçbir tarihi isim suçlu sayılmamalı hiç kimse hainlikle suçlanmamalı görüşündeyim. Çünkü bunu yapmak toplumsal barışa hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olduğu bu günlerde nifak tohumu saçmaktan öteye gitmez.
