HABİLHAN PEHLİVANLI


Güneş Doğudan Yükselir!


Gelmiş geçmiş bütün dini kaynaklar incelendiğinde, dünya üzerinde ilk insanın görülme mekânı olarak Ortadoğu ve civarı gösterilir. 

Yine ufak tefek nüanslarla Nuh Tufanının (dünyanın ikinci kez kuruluşu) da gerçekleşme yeri olarak Ortadoğu civarı gösterilir.

Yine tarihî ve sosyolojik kaynaklar, medeniyetin kaynağı olarak hep Doğu´yu gösterir. Kâğıt ve barut başta olmak üzere bugün bile dünyanın en çok kullanılan malzemelerini ilk icat eden Çin, eskiçağda en önemli medeniyet merkezlerinden birisidir.

Çin gibi Hindistan da doğu medeniyetinin sembol merkezlerinden birisidir. Özellikle dünya kültürüne olan katkıları bugün dahi dikkatle izlenen bir medeniyettir, Hint Medeniyeti?

Ne var ki, ne Hint ne Çin medeniyetleri, ne de diğer doğu medeniyetleri ?sömürmek´ gibi bir duygu ve inanışa sahip olmadıklarından ellerindeki dinî, kültürel ve siyasî güce rağmen bir süre sonra ezilen ve sömürülen taraf olmaktan kaçamamıştır.

***

Doğuda bunlar yaşanırken, önce Haçlı Seferleri, sonra da Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi´nin etkileriyle yeni bir medeniyet yaratan Batılılar, hammadde temelli üretimi ön plana almıştır. Ancak Avrupalının elinde olmayan ve onsuz üretim yapamayacağı ?hammaddenin´ kaynağı ise ?Doğu´dur.

Zaten barış, hoşgörü ve sevgi üzerine kurulu doğu medeniyetinden bîhaber olan Avrupa Medeniyeti, sonsuz hammadde kaynaklarına sahip olan Doğu Medeniyetini ele geçirmek için önce ?kâşif´ adını verdiği casuslarıyla keşfetmiş, sonra da sömürmek için seferlere başlamıştır.

Bu seferlerin en önemli, özelliklerinden birisi de kısa bir süre sonra Doğu kültür ve medeniyetini yozlaştıracak olan ?misyonerlik´ faaliyetleridir.

Doğu dinlerinin birçoğu (İslamiyet hariç) içine kapanık ve gelişmeye karşı tavırları olan dinlerdir. İşte bundan faydalanan misyonerler, bu bölgelerin insanlarını basit hediyelerle ve vaatlerle kandırarak Hıristiyanlaştırmış, bu yolla da yapılan seferlerde direnci azaltarak, hatta ?iç ajanlar´ yaratarak sefer yapılmadan önce seferin alt yapısı, yani psikolojik ortamının hazırlanmasını sağlamıştır.

Psikolojik Savaş da diyebileceğimiz bu yöntem bugün de ?İnsan Mühendisliği´ adı altında yoğun bir şekilde devam etmektedir.

İslamiyet öncesi ve sonrası olmak üzere iki ayrı medeniyeti dünyaya sunan Türk milleti ise hem İslamiyet öncesi hem de sonrası devirlerde Doğu medeniyetine daima yol gösterici olmuştur.

Kavimler Göçü denilen ve dünyanın siyasi ve kültürel dengesini alt üst eden büyük göçlerin başlangıç noktası olan Türkistan, dönemin en büyük gücü sayılan Çin tarafından bile ?önünde eğilinen´ bir makama ve güce sahiptir.

Kavimler Göçü sonrasında ortaya çıkan kültürel kaynaşmalar (Çin, Hint, Acem ve Türk kültürleri arasında) dünya medeniyet tarihine yeni ürünler sunmuştur.

Özellikle Türklerin İslamiyet´e katılımıyla birlikte gelişen ve yayılan İslam kültürü, Türk, Arap ve Acem kültürlerinin kaynaşmasına sahne olmuş, ilginç ve zengin ürünler ortaya konulmuştur.

***

Hem Batıdan giren Endülüs Medeniyeti hem de doğudan İstanbul´un fethiyle, Viyana kuşatmalarıyla Avrupa içlerine kadar giren İslam ve Türk-İslam medeniyeti Avrupalıya çok şey öğretmiştir:

Çalışkanlık, tasarruf, sebat, sabır ve dürüst çalışma ahlakı?

Ne var ki Avrupalı bu hasletleri öyle benimsemiş ki, sanki kendinin öz malıymış gibi tekrar bize satmaya kalkışmış, bunu da çok iyi(!) başarmıştır.

***

600 yıl dünyaya her şeyi öğreten Osmanlı medeniyeti, en muhteşem çağlarını yaşadığı iddia edilen Kanuni Sultan Süleyman döneminde -aslında- çöküş sürecine girmiştir. Zira bu dönemde Fransa´ya yazılan bir fermanla, ülke Müslüman-Türk gençleri arasında ahlaki yozlaşmaya sebep oluyor gerekçesiyle ?Frenk dansı´ yasaklatılmıştır, ancak Hürrem Sultanların sarayda hüküm sürdüğü bu dönemde değişim çok hızlı başlamıştır.

Ömrünün büyük bir kısmını seferlerde geçiren Kanuni´nin ?sonsuz yetkilerle donattığı´ saraydaki Sırp devşirmesi kadınlar, tabiri caizse ülkenin köküne kibrit suyu dökmeye başlamıştır.

Nitekim bu çalışmaların ilk meyvesini(!) de o dönemin şehzadesi, ama bir sonraki dönemin sultanı III. Selim´le almıştır.

İlk Batılılaşma hareketlerinin öncüsü olan III. Selim´le resmen başlayan ?Batıya´ Hep Batıya´ düşüncesi II. Mahmut ve Tanzimat dönemiyle birlikte zirveye ulaşmıştır.

?Ama gerekliydi?´

?Batıya uyum sağlanmalıydı?´

?Geri kalınmamalıydı?´

Düşüncesine sahip olanların, Batı dediğimiz medeniyetin aslında nerelerden devşirme olduğunu göz ardı etmemeliler. Yoksa ?demirle çelikle medeniyet var edilemez´ gerçeğini de görmek gerek!

Bu yüzden de Kapitülasyonlarla başlayan ve Tanzimat´la zirveye ulaşan devre ?Bitişimizin başlangıcı´ desek yanlış olmaz sanırım!

Bakın 17. yüzyılda Avusturya´yı Avrupa politikasının zirvesine ulaştıran Metternich (1773-1859) Avrupa´ya yakınlaşmamızla ilgili olarak nasıl bir yorum yapıyor:

?İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır. Bunu niçin saklamalı? Onu bu hale düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Temellerini III. Selim´in attığı bu zihniyeti, derin cehaleti ve sonsuz hayalperestliği yüzünden II. Mahmut son haddine vardırır. Bab-ı Âli´ye (Osmanlı Hükümeti) tavsiyemiz şudur: Hükümetinizi dini kanunlarınıza saygı esası üzerine kurunuz. Devlet olarak varlığınızın temeli, padişahla Müslüman tebaa arasındaki en kuvvetli bağ, dindir. Zamana uyun, çağın ihtiyaçlarını dikkate alın. İdarenizi düzene sokun, ıslah edin. Ama yerine size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın. Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza uymayanları almayın. Batı kanunlarının temeli Hıristiyanlıktır! Türk kalınız! Tatbik edemeyeceğiniz kanunu çıkarmayın. Hak bellediğiniz yolda ilerleyin. Batı´nın sözlerine kulak asmayın. Siz ilerlemeye bakın. Adalet ve bilgiyi elden bırakmayın? Avrupa´nın şartları başkadır, Türkiye´nin başka? Avrupa´nın temel kanunları Doğu´nun örf ve adetlerine taban tabana zıttır. İthal malı ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler. Onlardan hayır gelmez sizlere?´ (Bu Ülke, Cemil Meriç)

İşte Kanuni ile başlayan Avrupalılaşma hevesimiz sonucunda gelinen nokta ortada!

Bu bağlamda, ?Türk Milletindenim, İslam Ümmetindenim, Batı Medeniyetindenim´ şeklinde hem Müslüman Türk kimliğini, hem de medenî bir karaktere sahip olduğunu ifade etmeye çalışan Ziya Gökalp de aslında Avrupa´nın bugün sahip olduğu medeniyetin, özellikle de bize (kendisi üretmişçesine) satmaya çalıştığı medeniyetin özünün Doğu medeniyetinde var olduğunu göz ardı etmektedir.

Rahatlıkla ortaya koyabileceğimiz bir başka gerçek de, bugün Batı medeniyeti diyebileceğimiz ?medeniyet´, M. Akif´in satırlarında da manasını bulan ?Tek dişi kalmış canavardan´ başka bir şey değildir!

Maneviyatı bitmiş, inanç buhranı yaşayan, genç nesli arayış içerisinde, yaşlıları bin pişman, kendi kültürlerini de (kendi istekleriyle) Türk ve İslam medeniyetine teslim etmeye hazırlanan bir medeniyettir, Batı Medeniyeti?

Her ne kadar hâlâ ?canavarlığını´ sürdürmeye çalışsa da kalan tek dişi de yavaş yavaş düşmek üzere olan bir medeniyettir, Batı Medeniyeti?

Özet olarak çıkarabileceğimiz en önemli sonuç, artık Avrupalının peşinde koşmanın bize hiç hayır getirmeyeceği gerçeğidir.

III. Selim´le başlayan ?resmen teslimiyet´ döneminin artık sona ermesi ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir. Bu konuda da en önemli görev aydınlarımıza düşmektedir.

Artık aydınlarımız uyandıkları gaflet uykusundan uyanarak halkımız da bu noktada bilinçlendirmek zorundadır.

Tarihi gerçekler ortadadır. Medeniyetlerin beşiği Anadolu´nun hâkimi olarak, yine Anadolu´nun bağrından çıkacak taptaze fikirleri Avrupa´dan Asya´ya, Afrika´dan Amerika´ya, Avustralya´ya yaymak bizim tarihî ve insanî vazifemizdir. Zaten tarih boyunca da ne zaman ümitler tükense Türk´ün kudreti kendisini göstermiştir.

İnsanlığın ve dünyanın bize ihtiyacı var?

Biz İslâm Peygamberinin övgüsüne mazhar olmuş bir millet olarak, önce silkinip özümüze dönerek ve kendimize gelerek ülkemizi düzene sokmalı?

Ardından da Doğu Türkistan´dan Kafkasya´ya, Kerkük´ten Batı Trakya´ya kadar dünya Türklüğü ?nün gerçek ağabeyi olduğumuzu göstermeliyiz.

Bakın ve görün başta İslâm ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir tarafından bize nasıl bir ilgiyle yaklaşılıyor!

Unutmayalım,

Ne AB´ye, ne ABD´ye, ne IMF´ye; ne de Sorosların, Haririlerin, Arap şeyhlerinin desteğine ihtiyacımız var!

Bizim kulak ve gönül vermemiz gereken ve muhtaç olduğumuz tek kudret ?damarlarımızda akan asil kanda saklıdır!!!´

 

  • Cuma 19.5 ° / 7.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 22 ° / 7.5 ° Güneşli
  • Pazar 24.3 ° / 9.1 ° Güneşli