ÖZNUR ÖZDER BAZ


ÇEVRE ÖZGÜRLÜK İSTİYOR!

ÇEVRE ÖZGÜRLÜK İSTİYOR!


Son günlerde hepimizi üzen korkutan hatta dünyamızı tehdit eden bir olayla hepimiz üzüldük ve burada olsa ne yapardık senaryoları kurduk.
Neydi mühim olay?  
Elbette deki, Dünyanın 3. büyük ekonomisine sahip olan, teknoloji devi olan Japonya?dan bahsediyorum. Tüm Japon halkına sabır dilemekten başka şansımız yok.
İçlerinde bulundukları korkuyu durumu ?teknoloji? çözemiyor. 7 şiddetindeki bir depreme dayanıklılar panik yapmıyorlar her şey sırasıyla ilerliyor. Beklemeyi biliyorlar neden eğitimden dolayı lakin tıkandığı yerler oluyor benim bunu anlatma nedenim bizim ülkemizde yeri geliyor 5 şiddetinde depremde yerle bir olabiliyoruz. Nasıl böyle tehlikeli oyunların içerisinde olabiliyoruz anlamış değilim. Bir ikincisi de teknolojiye karşı değilim ama insan sağlığını tehdit ettiği süreçte etkisinin fayda zarar yönünden araştırılması gerektiği inancındayım.
Enerjinin ülkelerin gelişim düzeyini göstermesi vazgeçilmez bir hal alması yaşantımızın her anında soysa ekonomik açıdan artması ihtiyaçların çoğalması farklı alanlarda arayışlara sebep olmaktadır.
Türkiye?nin enerji politikaları dâhilinde çevremize ülkemize verdiği vereceği zarara karşı ne kadar haberdarız?
Temiz bir çevrenin getirisi mi önemlidir atom ışınlarının vereceği yararın getirisi mi önemlidir bilinmez?
İnsanoğlunun enerji kaynaklarını işlerken çevreye ve doğal yaşama vereceği zararları incelemeden pervasızca çalışmaları doğrultusunda politikanın ölçütleri tehdit oluşturmaktadır.
Eşimin Türkiye?nin enerji politikaları hakkında yapmış olduğu araştırma tezi doğrultusunda edindiğim bilgileri özetleyecek olursam.
Çevre Kanunu?nda yer alan çevre tanımı, çevre, bütün vatandaşların ortak varlığı olup, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam olarak tanımlanmaktadır.
Şu an şöyle bir etrafımıza baktığımızda evreni, çevremizi, kendimizi bizi tehdit eden özgürlüğümüzü kısıtlayan, kısıtlayacak olan enerji kaynaklarının başında hidroelektrik santraller nükleer santraller bulunmaktadır.
Hidroelektrik enerji üretiminin doğal, tarihi ve kültürel varlıklar ve sosyo-ekonomik çevre üzerinde boyutları projeden projeye değişen etkileri bulunmaktadır. Barajlı projelerde etki çoğunlukla su altında kalan taşınmazlar ve yöre halkının yeniden yerleşimi, orman ve tarım alanlarının varlığının yitirilmesi, nadir ve nesli tehlikedeki bitki ve hayvan türleri konularında ortaya çıkmaktadır.
Nükleer enerji santrallerinin kaza tehlikeleri, radyoaktif atık arıtma ve yok etme sorunları, santrallerin ekonomik ömürlerinin sonunda sökülmesinin getirdiği tehlikeler ve nükleer enerjinin kullanımının yaygınlaşmasının getirdiği tehlikeler bulunmaktadır.
Bu tehlikelerin yaşam alanlarımızı nasıl etkilediğini, hayatımızı devam ettirebilmek için en temel gıdalarımızı nasıl etkilediğini, yediğimizi içtiğimizi nasıl etkilediğini saymakla bitmez.
Bana göre, bu ülkeyi sanayi toplumu yapmak, sanayileştirmek bu yüzyılda sadece sanayinin getirdiği zararları, tehlikeleri gerilemekte olan ülkelerin üzerine bırakmaktan başka bir şey değil gibi görünüyor. Sadece sanayi bizi ileri götürmez. Daha ileri gitmek istiyorsak hızla bırakmış olduğumuz tarım ve hayvancılığı destek sağlamayı ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmenin yollarını aramalıyız.
 Bu bakımdan da Türkiye?nin enerji politikalarının sürdürülebilirliğinin yanı sıra bu politikaların çevresel güvenliğe ve enerji güvenliğine yönelik etkileri ve tehditleri tartışma konusu olmaktadır.
Türkiye enerji gereksiniminin büyük çoğunluğunu ağırlıklı olarak fosil yakıtlardan sağlamakta, elektrik enerjisi üretiminin %26?sı hidrolik, %74?ü ise fosil kaynaklardan gerçekleşmektedir.
Türkiye, yılda tükettiği yaklaşık 63,5 milyon ton kömürün %90?ını kendi üretirken, 30,8 milyon ton ham petrolün %91?ini, 21,4 milyar m³ doğalgazın ise %93?ünü dışarıdan aldığı göz önüne alındığında, Türkiye?nin, enerji kaynakları açısından net dış alım yapan bir ülke konumunda olduğu söylenebilir.
Enerji kaynaklarına ilişkin bir diğer kümeleme ekosisteme verdikleri zarara göre yapılmıştır.
 Buna göre:
1. Kirli Enerji Kaynakları: kömür, petrol, doğalgaz, nükleer, büyük barajlı su gücü
2. Temiz Enerji Kaynakları: güneş, rüzgâr, jeotermal, biokütle, barajsız su gücü, hidrojen enerjisi, tasarruf enerjisi ve diğer olarak sıralanmaktadır.
Her iki sınıflandırmadaki enerji kaynakları incelendiğinde yenilenemeyen enerji kaynaklarının aynı zamanda kirli enerji kaynakları olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, yenilenebilir enerji kaynaklarının ise ekosisteme etkileri daha azdır ve bu nedenle temiz enerji kaynakları olarak da anılmaktadırlar.
Bu bilgileri değerli okurlarımla paylaşmamın nedeni bilgilerimizi çoğaltmak genişletmek ve politik anlamda karalarlar verirken kişisel çıkarlarımızın haricinde insan sağlığı konusunda insanına halkına değer verenlerin yanında olmanızı temenni ederim.
Özgürlük sadece politik anlamda başına buyruk olmak anlamına gelmez temiz, mikropsuz, yaşanılabilir çevreye sahip olmak gerçek bağımsızlığın, özğürlüğün kendisidir.
Türkiye?mizi kirletmeyelim ve lütfen kirletmelerine izin vermeyelim.
Karadeniz?de,  Akkuyu?da çevresi için direnen kadınların yanında olamasam da yüreğim sizlerle umutlarınız yitmesin??
  • Cumartesi 26.1 ° / 9.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazar 28.9 ° / 10.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Pazartesi 25 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu