YAŞAR KAYA


Cenâb-ı Hakk´ın İnsanların İbadetlerine Ne İhtiyacı Var?


Evet, Cenâb-ı Hak Ganiyy-i Mutlak´ür (sonsuz zengin). Her şeyden müstağnidir (İhtiyaçsız). Hiçbir şeye muhtaç değildir. Bilâkis her mahlûk, hususan hayat sahipleri ve bilhassa insanlar O´na nihayetsiz derecede muhtaçtırlar; her an O´nun dergâhına karşı nihayet zillet ile el açmaktadırlar. Umum mahlûkat istidad, ihtiyaç ve ızdırar dilleri ile maksatlarını, matlublarmı(İhtiyaç) O´na arz etmekte, O´ndan meded beklemektedirler

İnsanları yoktan yaratan, onları terbiye ederek kemâle erdiren, semavat ve arzı, nebatat ve hayvanatı onların hizmetlerine koşturan, ihtiyaçlarını gördüren O Ganiyy-i Mutlak´ın.(sonsuz zengin ) insanların ibadetine muhtaç olmadığı en açık bir hakikattir.
İbadetin mânâsı, ise Allahü Azîmüşşân´ın lütuf ve insanıyla, rahmet ve keremiyle vermiş olduğu hadsiz nimetlere karşı kulun şükür ve hamd ile mukabelede bulunmasıdır. O´nu takdis, ta´zim ve tebcil etmesidir. Kulun bu şükran borcunu edâ etmesine Cenâb-ı Allah´ın -hâşâ- muhtaç olduğu Nasıl vehmedilebilir?
Hem ibadet, kulun dergâh-ı İlâhiyye´ye ihtiyaçlarını arzetmesi, O´na dua ile iltica etmesidir. Bu iltica ile insan kalbi ve ruhu her türlü elem ve kederden kurtulup sürür ve rahata kavuşur. Buna ise hâşâ- Allah-ü Teâlâ değil, kul muhtaçtır.
Hem ibadet, insanın iki büyük yarası olan acz ve fakrının Cenâb-ı Hakk´ın nihayetsiz kudretine istinad ve sonsuz rahmetinden istimdad ile tedavisidir. Buna ise, kul muhtaçtır.
Hem ibadet, insanın şahsî kemâlâtına, ruhunun huzur ve sükûnuna, bedeninin sıhhatine, ulvî hislerinin tatmin ve terakkisine, nefsinin terbiyesine, kalbinin tasfiyesine, ahlâkının tezhibine, aile hayatının âhen-gine ve içtimaî bünyede emniyetin tesisine, mesailerin tanzimine esastır. Bütün bu faydalar ise ancak insan içindir.
Hem ibadet, kulun bu fena ve fâni, muvakkat ve kederli dünyaya bedel ebedî, sermedi, elemsiz, sürûrlu, baki bir saadeti kazanmasına vesiledir. Elbette bu saadete -hâşâ- Cenâb-ı Hak değil, insan muhtaçtır.
Evet, Hak Teâlâ kullarının ibadetlerine elbette muhtaç değildir. İnsanlar günde 5 vakit namaz ibadeti yaptığında 24 saatlik hayat diliminde sadece bir saat Allah´ın huzurunda namaza durmakla, yahut O´nun bahşettiği maldan zekât ve sadakalarını vermekle veya ramazanda bir ay aç kalmakla O Ganiyy-i Mutlak´a nasıl ve ne gibi bir yardımda bulunmakta ve O´nun -hâşâ- hangi ihtiyacını görmektedirler? O Rabb-i Celil´in kemâl ve cemâline, izzet ve azametine, kudret ve haşmetine -hâşâ- bir ziyadelik mi getirmektedirler? Bazen yaşadığımız şu hayatta bir takım insanlar şöyle bir sual soruyorlar. Diyorlar ki Allah´ın bizim ibadetimize ihtiyacımı var?
Bu kimseler mezkûr suali sorarken, zahmet edip etraflarında bulunan mahlûkata bir nazar etseler sorularının cevabını alacaklardır.
Beşerin bütün ihtiyaçlarına cevap veren şu kâinat, insana yaptığı bu kadar yardıma karşılık, onun hiçbir şeyine muhtaç değildir. Yâni, kâinat insandan değil, insan kâinattan istifade etmektedir. Hakikat bu iken Hâlık-ı Kâinat hakkında nasıl böyle bir sual sorulabilir?
Evet, bütün kâinatı umum nimetleriyle insana tahsis eden ve hizmetine koşturan O Rabb-i Rahîm´in hadsiz ihsanlarına karşı, âciz ve miskin insan neyiyle mukabele edebilir? Hiçbir şeye muhtaç olmayan O Ganiyy-ül Kerîm´e -hâşâ- ne verebilirler? Cömert ve zengin
Cenâb-ı Hakk´ın âdetullah, sünnetullah denilen kanunları vardır. Bu kanunlara itaat etmenin mükâfatı yahut isyan etmenin cezası insanlara aittir. Meselâ bir çiftçinin bağ ve bostanını güzelce terbiye etmesinin faydası, menfaati kendisine ait olduğu gibi, tembellik etmesinin zararı da yine ona aittir.
Cenâb-ı Hak da insanların ebedî hayata mazhar olmaları için bir takım kanunlar, şartlar, emir ve yasaklar koymuştur. Bu emirlere itaat etmenin mükâfatı insana ait olduğu gibi, isyan etmenin cezası da yine ona aittir. Her iki halde de Cenâb-ı Hak için -hâşâ- bir menfaat veya zarar tevehhüm edilemez. Evet, Allahü Azîmüşşân´ın emir ve yasakları insanlar için bir lûtuftur. İnsanlar bu emirlere uymak ve yasaklardan sakınmakla ebedî saadete mazhar olurlar. Bu saadetin menfaati tamamen insanlara aittir. Meselâ,..

Bir doktor lütuf ve merhametiyle, hastaları ücretsiz tedavi etse, o hastalıklarına binaen de  verdiği ilaçları kullanmaları hususunda   sıkı sıkı tembih etse, sonraki günler  telefon edip ilaçları kullanıp kullanmadıklarını  sorsa, bir başka gün yine ilaç kullanma hususunda telkinlerde bulunsa o hasta olan insan  diyebilirler mi ki bu doktorun bizi tedavi etmeye ne ihtiyacı var ki her gün her gün arayıp ilaçları kullanmam adına beni rahatsız ediyor diyebilir mi?... Elbette diyemez. Aynı bu misal gibi biz manevi hastalıklar içerisinde olduğumuz için ibadetlerde bizim hastalığımıza ilaç gibidir.
Elhâsıl, Allahü Azîmüşşân Ganiyy-ül Mutlak´tır, hiçbir şeye muhtaç değildir. Bilâkis her mahlûk O´na muhtaçtır. Her şey O´nunla kaim ve daimdir.
İnsanı yokluktan varlık âlemine çıkaran, onu hayata mazhar eden, insaniyet ile şereflendiren, akıl ve idrâk ile ona bütün mahlûkat üstünde bir makam veren ve Cenneti hadsiz nimetleriyle onun için hazırlayan bir Sultan-ı Ezel ve Ebed elbette bu âciz, zelîl ve miskin insanın ibadetine -hâşâ- muhtaç değildir.
Sualin cevabını bu noktada tamamlarken şu hususu da özellikle belirteyimki?
Mabud-u Bilhak (İbadete layık)olan Allahü Teâlâ Hazretleri -faraza- kullarına ibadeti teklif etmeseydi, yine kulların O´nun ceberutiyet) Her dediğini yaptıran) ve ulûhiyetine, azamet ve kibriyâsına karşı ta´zim ve tebcil ile ve hadsiz mukabelede bulunmaları gerekirdi. Evet, insanı mahlûkatm en eşrefi, en mümtazı ve en itibarlısı olarak yaratan Cemil-i Zülcelâl´in bu lütuf ve ihsanına karşı, hacalet ve mahcubiyetle şükranda bulunması insanın fıtratının lâzımıdır. Hem, sebebler eliyle insana her an hadsiz ihsanlarda bulunan Rezzâk-ı Kerîm´in bu ikram ve in´amma karşı kulun esbab perdesini yırtıp doğrudan doğruya O´na teveccüh etmesi, medih ve minnettarlığını O´na vermesi ve O´nu yegâne mabud tanıması insaniyetin muktezasıdır.
Hem, Hak Teâlâ´yı hakkıyla bilememenin ve lâyıkıyla ibadet edememenin ızdırabmı duyması ve O´nun dergâh-ı izzetine mütezellilâne sığınması, el açıp yalvarması insanın imanının ve vicdanının icabıdır?
Şeyh Sa´di-i Şirazî´nin dediği gibi, "İnsanın her nefes alış verişinde iki nimet vardır; nefes alması, hayatının selâmetini temin eder, vermesi ise, vücuduna ferahlık verir. Şu hâlde bir nefeste iki nimet vardır. Ve her nimete bir şükür vâcibtir." O hâlde, insanın yaptığı bütün ibadetler sadece nefes alış verişin dahi karşılığı değildir.

selahhatin sayar
12.02.2018 12:12:01
Maşallah hocam yine döktürmüşsün

ilyas zengin
12.02.2018 12:13:10
Antalya her daim yazını okuyor hocam

kezban çulamoğlu
12.02.2018 12:15:08
hocam eskişehirden arkadaş vasıtasıyla okuyoruz Allah razı olsun sizden

kezban çulamoğlu
12.02.2018 12:17:09
hocam eskişehirden arkadaş vasıtasıyla okuyoruz Allah razı olsun sizden

Hanım Kaya
12.02.2018 12:18:32
Maşallah yiyeğinim.tebrik ederim

Murat muratoğlu
12.02.2018 12:21:32
Maşallah yaşar hocam bu haftada konun güzeldi kalemine sağlık URFANDAN SELAMLAR

Aslan atun
12.02.2018 14:48:51
Maşallah tertibim risaleyi nurdan örneklerle güzel acıklamışın

Metin alp
12.02.2018 15:32:52
yaşar abi maşllah ya İstanbula bekleriz

Fatih Kaya
12.02.2018 15:35:05
Maşllah yaşar hocam trabzondan selamlar derneğimiz adına teşekkürler ederim

Murat sağlam
12.02.2018 15:36:30
Yaşar başkanım kutlarım yine döktürmüşsün

Ramazan aceroğlu
12.02.2018 15:38:44
selamun aletküm samsundan selam ve saygılar rabbim kalemine yüregine güç kuvvet versin

irem kaya
12.02.2018 15:42:44
maşallah seninle grur duyuyorum

Abuzer Hakyılmaz
12.02.2018 18:07:19
Yaşar hocam kilisten selamlar süper bir yazı teşekkür ederiz

Mehmet İtil
13.02.2018 12:27:48
yaşar kardeşim tebrik edrim yazılarını hayranlıkla okuyoruz.Uşak ilinden selamlar

serdar kahraman
13.02.2018 16:43:15
Maşallah dostum mükemmel yazı tebrik ederim

  • Perşembe 21.3 ° / 12.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 20.4 ° / 10.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 15.7 ° / 6.3 ° Orta kuvvetli yağmurlu