OSMAN ÖCAL


Büyüdünüz de Ne Oldu

Büyüdünüz de Ne Oldu


Teknolojinin henüz yaygın olmadığı, günlük gazetelerin gelmediği taşrada doksanlı yıllarda bilmemiz gereken bazı yeni gelişmelerden haberdar olamıyorduk. Zaman zaman yeni kurulan sendikalara üye olmamız için davet mektupları aldığımız olurdu. Mektuplarda farklı sendika isimlerinin bulunması, bize işçi sendikalarının, geçmişteki öğretmen ve diğer memur derneklerinin yapılanmasındaki geleneği çağrıştırıyor ve her birisi farklı bir siyasi düşünce etrafında kurulmuş örgütler olabileceği düşüncesine sevk ediyordu.

     Ankara?da bulunan ve sendikalarla ilgisi bulunamayacağını bildiğimiz aynı zamanda da siyasetle iç içe bulunan bir tanıdığımıza mektup yazarak bilgilenmek istedik. Düşüncemizde yanılmamıştık. Çünkü cevabı mektupta her oluşumun on iki eylül öncesine dayalı bir siyasi çizgisinin olduğu belirtiliyordu.

      On bir öğretmen kadrosu, beş derslik ve iki yüz otuz öğrencisi bulunan bir okulda okul müdürü dâhil sadece iki kişiyle çalıştığımız yıldı. Bir gün okul müdürü görev gereği ile gitmiş ve ben yalnızdım. Tesadüfe bakın ki o gün ilden sicil amirlerimiz gelmişti. Aramızda geçen tatsız bir olaydan ötürü memur sendikaları kurulursa ilk üyelerinden olacağım diye kendi kendime söz vermiştim.

     Memur sendikalarının daha kurulurken bile siyasi düşüncelerin veya siyasi partilerin arka bahçesi görevini üstlenmesi ya da sırtını bir siyasi partiye dayamaları bana olumlu gelmemiş ve kendi kendime verdiğim sözü yemek zorunda kalmıştım.

      Oysa sendikaların görevi siyasi yapılanmaların amacına hizmet etmek değil, çalışanlar adına toplu sözleşmeye oturabilme, çalışanın grev yapabilme hakkını alabilme gibi öncelikli beklentilerini, içinde bulundukları ekonomik sıkıntıların giderilmesi ve milli gelirden adaletsiz dağıtımın önüne geçilerek emeklerinin karşılığını alabilme yolunda çaba sarf etme olmalıydı. Diğer taraftan özlük haklarının düzeltilmesi, yok olan itibarının tekrar kazandırılarak bozulan memur imajının elde edilmesi gibi yığınla konu üzerinde mücadelesini sürdürmeliydi.

       Bunca yıl içerisinde az yol kat edilmedi elbette ama o kadar eğri işlerle uğraşan sendikalar oldu ki zaman zaman çalışanı çileden çıkardılar. Hak almak adına herhangi bir sendikanın üyesi olmamama rağmen eylemlere katılıp ceza aldığım bile olmuşken sendikaların yıllardır ortak kararlar alarak çalışan adına beraber eylemler yapamamaları; daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi ?Hayaliyle Solanlar? ne devlet tarafından ne de bazı sendikalarımızın yönetimleri tarafından pek dikkate alınmadı diyebiliyorum. Her konfederasyondan meclise seçilenler bile oldu. Ama ne yazık ki çalışanın sesine kulak asılmadı. Çalışanın umudu ilkbahar karı gibi hızlı bir şekilde eriyip gitti.

    Diğer taraftan üye kapma yarışında birbirlerinden geri kalmayan sendikalarımızdan birisi hormonlanmış gibi kısa sürede ani bir büyüme gerçekleştirdi. Konfederasyonun hemen hemen bütün iş kollarındaki sendikalarda bu büyümeyi görmek mümkün. Tabii ki bu büyümenin bir hak ediş sonucunda olmasını dilerdik. İşte siyasetin güdümünde bulunulmuş olmasından dolayı kimi çalışanlar bulunduğu mevkii korumak, kimisi tayin yaptırmak kimisi bilmem ne için yönetim taraftarı olduğunu kanıtlamak adına üyeliğe evet dediklerinden ani büyümeye katkıda bulunmuş oldular.

    Büyüdüler de ne oldu. Son toplu görüşmelerden ne hak aldılar çalışanlar adına ve ne aldırdılar koca bir hüsrandan başka. Kiminle kimin davulunu çaldılar, görmeyen işitmeyen kalmadı.

    Geçtiğimiz günlerde ilimizde düzenledikleri bir toplantıda Türkiye?nin en hızla büyüyen sendikası olduklarını ifade eden şube başkanına soruyorum. Hızlı büyümenizin sebebi ne olabilir. Şayet çalışanların haklarını savunmada ve işverenden yeterli miktarda hak koparmada başarılı olmanız ise alnınızdan öpüyorum. Yoksa temsilci seçerek haklarını almada size umut bağlayanların vebalini yüklenmiş olduğunuzu hatırlatmak istiyorum.

Osman Öcal

  • Salı 23.7 ° / 10.8 ° false
  • Çarşamba 29.4 ° / 15.1 ° false
  • Perşembe 29.3 ° / 13.5 ° false