YUNUS PEHLİVANLI


BİR YERİ YAPARKEN DİĞERİNİ YIKMAMALIYIZ

Çay ocakları, kahvehaneler insanların boş vakitlerini geçirdiği mekanlardır. Çay ocakları ile kahvehanelerin müşteri kitlesi farklıdır.


Çay ocakları, kahvehaneler insanların boş vakitlerini geçirdiği mekanlardır. Çay ocakları ile kahvehanelerin müşteri kitlesi farklıdır. Kahvehanelerde genelde orta yaş insanlar çoğunlukta iken çay ocaklarının müşterileri daha çok gençlerden oluşur.

                Özellikle çarşı merkezinde sanırım 50’ye yakın çay ocağı vardır. O çay ocaklarında gençler çay-kahve içip muhabbet ederken çay ocağı sahipleri ve ocak çalışanları buralardan geçimlerini sağlarlar. Elbette bu çay ocakları aynı zamanda bir istihdam oluşturduğu için ticari ve ekonomik bir değer ifade ederler.

                 Ancak özellikle son 5-6 yıl içerisinde çay ocaklarının kullanım alanlarının genişletilmesi ve sanki yazlık ve kışlık bölümler olarak kullanılması için yapılmış gibi sandalyelerinin ve oturma mekanlarının kaldırımlara sokaklara taşmasıyla çarşı merkezindeki 2-3 nokta tamamen çay ocakları sokağına döndürüldü.

                 Ne var bunda? İnsanlar sosyalleşmesin mi? Gençler nerede sohbet edecek? Çay ocakları para kazanmayacak mı? vs.vs gibi sorular sorulabilir.

                  Bunların hepsi makul sorular. Ancak birileri çay ocaklarını kaldırıma taşıyarak para kazanırken, o sokaklarda, çay ocaklarının üst katlarını ikametgah olarak kullanan ev sahiplerini yada çay ocaklarının üst katlarını büro olarak kullanan işyeri sahiplerini de göz önünde bulundurmalıdır.

                  Çay ocaklarının olduğu binalarda büroları bulunan insanların bürolarına adeta bir tünelden geçiyormuş gibi geçerek gitmelerini veya bazı çay ocaklarının üst katlarındaki evlerde oturan insanların sırf bu yüzden o binadan taşınmak zorunda kaldıklarını veya o binadaki evini veya kiraya vermesi zorlaştığından dolayı bürosunu satma gereği hissettiklerini de bilerek bunun o insanlara reva görülüp görülmeyeceğini kendimize sormamız gerekiyor.

                  Çay ocakları kaldırıma taşmış o sokaklarda büroları olan büro sahiplerinin yerine kendinizi koyarak, böyle bir sokaktaki binada ev sahibi ya da kiracı olduğunuzu varsayarak “acaba ben o durumda olsam ne olurdu?” diye düşünüp kendimize sorabilmeliyiz.

                  Anti parantez belirteyim.

Benim çay ocaklarının bulunduğu sokaklarda ne bir bürom nede evim var. Ancak ifrat ve tefrit dediğimiz bir kavrama dikkat çekmek için yazıyorum. Çay ocağı işleten kesimin ve buralarda vakit geçiren gençlerin hak ve menfaatlerini düşünürken, o binalarda bürosu, evi ya da işyeri bulunan insanlarında hak ve menfaatlerinin gözetilmesi gerekir.

                 Ayrıca bir simitçiye bile izin almadan bir sokağa simit tablasını koymasına müsaade edilmezken, adeta gecekondu hükmünde ve kamuya ait olan bazı noktalara, geçitlere, çay ocağı sahiplerinin plastikten veya camekandan yeni çay ocakları kondurmalarının esbab-ı mucibesini birilerinin izah etmesi gerekmez mi?

                 Evet elbette çay ocakları kafeler olacak. Birileri buradan geçimini sağlasın. İnsanımıza azda olsa istihdam sağlasın. Ancak şunu da söylersek kimse gücenmesin. Bir şehirde çay ocakları, kahvehaneler çoğalıyorsa ve oralarda gündüz saatlerinde (mesai saatlerinde) oturan genç insan sayısı sürekli artıyorsa, bu o şehirdeki gençlerdeki işsizlik oranının sürekli arttığının da bir göstergesidir aynı zamanda. Bence önemli olan, gençlerin gündüz saatlerinde, mesai saatlerinde gençlerin çay ocaklarında artması değil, bu şehirde fabrikaların çoğalması ve bu fabrikalarda gençlerin çoğalmasıdır. Akşam iş çıkışlarında, Cumartesi-Pazar günleri, o mekanlar tıklım-tıklım doluyormuş dolsun taşsın.

  • Salı 23.7 ° / 10.8 ° false
  • Çarşamba 29.4 ° / 15.1 ° false
  • Perşembe 29.3 ° / 13.5 ° false