KIRIKKALE´NİN KADİFE SESLİ GÜZEL KIZI: NURHAN İNER (1)

KIRIKKALE´NİN KADİFE SESLİ GÜZEL KIZI: NURHAN İNER (1)

HABİLHAN PEHLİVANLI´NIN RÖPORTAJI GAZETEMİZDE...

KIRIKKALE´NİN KADİFE SESLİ GÜZEL KIZI: NURHAN İNER (1)

Kırıkkale´mizin son dönem güzide ses sanatçılarından Nurhan İner ile tanıştığım 2010 yılından beri başarı basamaklarını her geçen daha da hızla çıkmış, Kırıkkale´mizi en güzel şekilde temsil etmiştir. Aynı zamanda Kültür Bakanlığı Gençlik Korosu sanatçısı olan Nurhan İner, son olarak çıkarttığı ?Beyhudara? isimli Türk Halk Müziği albümüyle adından sıkça söz ettirmektedir. Kırıkkale´mizin kadife sesli bu güzel kızıyla yapmış olduğumuz röportajın sanatçımızın tanıtımına katkıda bulunmasını temenni ederiz.

(Habilhan Pehlivanlı)

***

Habilhan Pehlivanlı (HP)- Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Nurhan İner (Nİ)- 1989 Kırıkkale doğumluyum. Memleketim Kırıkkale, Keskin. Kırıkkale´nin Selim Özer Mahallesinde büyüdüm. 20 yaşından sonra da Ankara´ya yerleşerek Kültür Bakanlığı Amatör Gençlik Korosunda eğitimimi almaya başladım. Sınavla girdiğim bu koroyu Türk Halk Müziği´ne resmi olarak ilk adımım sayıyorum. Tabi daha önce düğün salonlarında ve çeşitli ortamlarda türkü söylemeye başladım. 

HP- İlk olarak nerede ve ne zaman türkü söylemeye başladınız?

Nİ- İlk olarak 17-18 yaşında Kırıkkale´de bir düğün salonunda türkü söyledim ve çok çok heyecanlıydım. Açık konuşmak gerekirse o günden sonra beni zor günler bekliyordu Kırıkkale´de. Çünkü bir kız çocuğu olarak, toplumun çok sıcak bakmadığı bir mesleği icra etmek zorundaydım. Zor günlerden ve mücadelelerden sonra bu aşamaya geldim diyebilirim.

HP- Bu aşamaya gelinceye kadar sizi keşfeden birisi olmuş muydu? Durup dururken toplum önünde şarkı türkü söylemeye başlamadınız sanırım?

Nİ- İlkokul öğretmenim Müzeyyen Ekinci, bazen bana ?Hadi bir türkü söyle. Senin sesin güzel? derdi. Bunu her yapışında da sınıfa diğer öğretmenleri de çağırırdı. Sesimin güzelliğini anlatırdı herkese. Ben de o günlerde anladım sesimin güzel olduğunu. Sonrasında da okuldaki bütün öğretmenler benim sanatçı olmam yönünde telkinler ve tavsiyelerde bulunmaya başladılar. Ortaokulu Hüseyin Kâhya YİBO´da okudum. Babam bir rahatsızlık geçirmişti ve o dönemde biraz geçim sıkıntısı yaşamıştık. O yüzden de kimsesiz çocuklarla birlikte yatılı okulda okudum ortaokulu. Ama benim durumum onlardan biraz daha farklıydı. En azından annem babam hayattaydı ve birlikteydi. Ben bu özelliğimin de etkisiyle onların moral kaynağı oldum, ışık oldum onlara. Aslında sesim orada çok işe yaradı. Düşünsenize, anne babaya en çok ihtiyaç duyduğunuz yıllarda onlardan uzak olmanın vermiş olduğu psikoloji? Tabi diğer arkadaşlarımın hemen hiçbirinin anne-babalarından birisi ya da ikisi birden yok ya hayatta olsalar da yanlarında değiller. İşte o günlerde çaldık, söyledik; yeri geldi ağladık, yeri geldi eğlendik. Orası ayrı bir dünya ve hayatımın en önemli dönemlerinden birisiydi. O dönemde de başta okul müdürüm Sami Yanık olmak üzere öğretmenlerimin hemen hepsi de çok destek oldular ve yönlendirdiler beni. Hep iyiyi örnek almaya ve iyi olmaya çalıştım ömrüm boyunca.

HP- Sesinizin kaynağı kimdir? Ailede sesi güzel olan ya da müzikle ilgilenen başka kimse var mı?

Nİ- Baba tarafımda ve özellikle de babamda böyle bir yetenek var. Babamın sesi çok güzeldir ve çok güzel bozlak okur. Âşık olduğu karşı köydeki kıza derdini onun için türkü yakarak anlatan bir toplumun içinde yetiştiğimi için olsa gerek, ses konusunda genlerim sağlam.

HP- Sizin de özellikle bozlak okurken aldığınız hal takındığınız tavır gayet rahat ve doğal, öyle değil mi?

Nİ- Teşekkür ederim, evet, küçük yaştan itibaren babamın bozlak okuma tarzını örnek aldım hep. Babamın içinde hep bir ukde kalmış. Geçim sıkıntısı sebebiyle bu mesleği yapamamış, kısa yoldan hayata atılmaya çalışmış. Zaten bir de şöyle bir gerçek var ki, bizim yörede sesi kötü bir insan bile bozlağın o en zor iniş çıkışlı tavırların gayet doğal, gayet içten bir şekilde karşı tarafa yansıtır.

HP- 2010´da Keskin´de düzenlenen yarışmadan da çok iyi hatırlıyorum, babanız çok heyecanlıydı ve adeta çırpınıyordu?

Nİ- Çok haklısınız. Ses sanatçısı olmaya karar verdiğim günden itibaren başta babam ve annem olmak üzere ailemin tüm fertleri bana büyük destek oldular. Onlara da çok şey borçluyum. Zaten böyle zorlu bir süreçte ailenizin destek olması şart!

Babam benim bir yerlere gelmem için her zaman çok çabalıyordu -ki babam hâlâ öyle? Sağ olsun, babama çok şey borçluyum. Aslına bakarsanız bu işte en önemli şey aile desteği? Annem, babam, kardeşlerim? Hepsine ama hepsine de çok şey borçluyum. Bu süreçte gerçekten onlara da çok iş düştü ve kazasız belasız atlattık zor günleri.

HP- En baştan beri hedefleriniz neydi? Şimdi kendinizi hangi konumda görüyorsunuz? Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz?

Nİ- Kendime hedef koyarken hiçbir zaman ütopik hayaller içerisinde olmadım. Ancak ne iş yaparsam yapayım, ne seviyede olursam olayım başarılı olmak en önemli hedefim oldu. Bu işe başlarken de ?Başarılı Olacağım? diyerek yola çıktım. Tabi ki başarı kriterim de albüm çıkartmaktı ve başardım. İlk albümüm çıktığından beri herkes insanlara albümümü hediye ederken ya da satarken alan kişi imzamı da istediğinde mutlu oluyorum ve diyorum ki, ?İşte Nurhan başardın!?

Sanatımla ilgili olarak somut anlamda ilk çalışmam bir ?single? çalışması oldu. Ülkemizin en ünlü firmalarından olan Seyhan Müzik ile çalıştım o albümde. Slow-Fantezi bir eser söylemiştim o single´da, baktım internet üzerinden bayağı satış var, bana büyük moral oldu. Sonra düşündüm, ?Ben Türk Halk Müziği söylüyorum. Bir de Türk Halk Müziği albümü çıkartırım? diye.

Aslında ilk single´ı çıkartmamdaki amaç, MESAN´a üye olmaktı. Sonra da asıl amacım olan Halk Müziği Albümü çıkartmaya karar verdim. Bu kez de EMC firmasıyla çalıştım. O da yine ünlü bir firmadır ve gerçekten onlar da çok yardımcı oldular bana. Destek oldular, yol gösterdiler, ışık oldular yoluma?

Bundan sonraki hedeflerim belli: Yeni albümler, yeni ve büyük konserler. Türkiye, Kırıkkale´nin bu mütevazı, dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelmeye çalışan kızını tanısın istiyorum. Bu amaçla da siz büyüklerimin önerileri ve kendi projelerim doğrultusunda yolumu çiziyorum. 

HP- Kendini dinlerken neler hissediyorsun?

Nİ- Kendimi dinlerken en başta çok mutlu oluyorum. Türkülerdeki duyguyu öncelikle kendim hissetmek ve o şekilde yorumlamak bana mutluluk veriyor. Zaten o duyguyu önce kendim hissedebiliyorsam, karşımdaki insanlara hissettirmem de çok kolay olur. Özellikle ve öncelikle söylediğim bir eseri ben beğeniyim ki insanlara o şekilde sunabileyim. Mesela en çok yaptığım şey, telefonuma ses kaydı almak? Kendi bestelerimi telefonuma kaydedip Kültür Bakanlığındaki hocama dinletiyor, onun fikirleriyle de kendimi geliştiriyorum.

HP- Peki, kendinizi geliştirmek adına ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Nİ- Bir yandan, genelde halk ozanlarımızın türkülerinin üstüne beste yapıyorum, bir yandan da Hacı Taşan gibi, Neşet Ertaş gibi, Muharrem Ertaş gibi yöremizin dünyaya mal olmuş üstatlarının eserlerini çalışıyorum. Defalarca okuyor, kendi ses tonuma uygun yorumlar geliştiriyorum. Açıkçası ikinci albümümü için bir yandan anonim türküleri okurken diğer yandan da kendi türkü repertuarımı oluşturuyorum. İstiyorum ki insanlar yeni albümümde kendi türkülerimle beni tanısınlar biraz da?

HP- Kültür Bakanlığı Gençlik Korosu Üyesi olmanızın dışında ne tür eğitim faaliyetleri içindesiniz? Eğitiminiz için yaptığınız bir çalışma var mı?

Nİ- Sanatımla ilgili olarak Kültür Bakanlığı Gençlik Korosunda olduğumu söylemiştim. Zaten burası bir okul? Hocalarımız her konuda bizlere yardımcı oluyorlar. Ama ben bunun haricinde çok farklı bir alanda eğitim aldım; Adalet Meslek Yüksek Okulu okudum. Bu bölümü kazandığımda ilk zamanlar amacım yalnızca bir diploma sahibi olmaktı. Ancak zamanla baktım ki, öğrendiğim hukuki bilgiler hayatımın her aşamasında bana katkı sağlıyor, daha da bir coşkuyla sarıldım derslerime. Emin olun şu anda ?yarı Hukuk Fakültesi? mezunu bilgisine sahibim.

HP- Sürekli bağlı olduğunuz bir mekân, bir kurum ya da kuruluş var mı?

Kültür Bakanlığı haricinde yok? Zaten yaz kış devam eden Belediye Konserleri, Festivaller, Kırıkkale ya da farklı şehirlerdeki düğün organizasyonları gibi çalışmalar sürekli çok vaktimi alıyor. Bu yüzden de sürekli çalıştığım bir mekân yok.

HP- Kırıkkale´ye olan sevgimin bir tezahürü olarak sizi biraz terletecek bir soru yöneltmek istiyorum. Biliyorsunuz ki, Kırıkkale´de doğup, büyüyüp, yetişip, bu toprakların ekmeğini yiyip suyunu içtikleri halde farklı şehirlere ya da ülkelere gidince Kırıkkaleli olduklarını gizleyen, başka bir ifadeyle Kırıkkaleli olmaktan utanan sanatçılar hakkında sizin düşünceleriniz öğrenebilir miyiz?  

Nİ- Habilhan Bey, Kırıkkale ve Kırıkkaleli olmak konusunda ben da en az sizin kadar hassasım. Sonuçta ben Selim Özer Mahallesinde doğdum. Kırıkkale´nin en kenarındaki mahallelerinden en merkezi caddelerine kadar ben bu şehirde yetişmiş bir insanım. Zaten yaptığım iş itibariyle de ilk amacım bu şehrin kültürünü tanıtmak ve yaymak. Bu yüzden buna ben de tepkiliyim. Bizler bu halkın içinde yetiştik. Birazcık yükselince, bir yerlere gelince kibir ve ukalalık yapmak, tepeden bakmak insani olarak hoş bir davranış değil.

İnsan olan geçmişini unutmaz, çıktığı kabuğu inkâr etmez. Dışınızda ne olursanız olun, önemli olan iç güzelliği. Kırıkkale bizim içimiz, özümüz?

Her ne kadar 20 yaşından sonra Ankara´da ikamet etmeye başlamış olsam da bir ayağım Kırıkkale´de. Ben bu şehirde kendimi buluyorum. Akrabalarım, çocukluktan beri arkadaşlarım hep Kırıkkale´de. Ankara´daki arkadaşlarım arasında da benim sürekli Kırıkkale´ye gelmem, Kırıkkale sevdam espri konusudur. Ama Kırıkkaleli olmayan hiç kimse Kırıkkale´nin niçin sevildiğini bilemez!

Ayrıca insan özünü kaybetmemeli? Bugün Neşet Ertaş, Neşet Ertaş ise özünü kaybetmediği içindir. Sigaraya ?cuvara?, gönüle ?göongul? diyen Neşet Ertaş´ı seviyor bizim milletimiz.

Röportajımızın başından beri sizlere yaşadıklarım anlatırken, yeri gelip çok ciddi maddi sıkıntılar içerisinde boğuştuğum günleri anlatırken o günlerimden asla gocunmadığımın da bilinmesini isterim. Aslımı ne kadar inkâr edersem edeyim, benim aslım değişecek mi?

Demem o ki, aslımızı inkâr etmememiz, kültürümüze sahip çıkmamız, üstatlarımızın, türkülerini yaşatmamız lâzım.

Hazır konu buraya gelmişken sizinle çok üzüldüğüm, içimi acıtan bir durumu da paylaşmak istiyorum. ?Ben Gidiyom Emanetim Allah´a? isimli bozlak MESAM´da Hacı Taşan üzerinde kayıtlıdır ve bunun böyle olduğunu da eskiden beri herkes bilir. Fakat nasıl oluyorsa merhum Neşet Ertaş vefat etmeden önce birileri bu bozlağı Muharrem Ertaş üzerine kaydettiriyor. Dahası, Kalan Müzik isimli firma da bu bozlağın telifini alıyor.

Ben de bir programda okumak üzere MESAM´a başvurduğumda bu gerçeği öğrendim ve şok oldum. Dahası, kendi üstadımın, kendi toprağımın, kendi memleketimin sanatçısının bozlağı için Kalan Müzik´e 3 bin lira telif ücreti ödedim.

Birincisi, hadi o anda param vardı da ödeyip bu bozlağı okudum, olmayan sanatçılarımız ne yapacak?

İkincisi, ben bu 3 bin lirayı bu bozlağın ?havalandırıldığı? topraklarla uzaktan yakından alakası olmayan birilerine verdim ve çok gücüme gitti. Emin olun, bu bozlağın telif hakları Hacı Taşan´ın ya da hadi Muharrem Ertaş´a geçti, onun yakınlarının elinde olsa da, ödemeyi o kişilere yapmış olsaydım, emin olun hiç gücüme gitmezdi. Hem Hacı Taşan, Neşet Ertaş ya da diğerlerinin hayatları boyunca hangi eserleri için telif ücreti istediğini duydunuz? Neşet Ertaş üstat, bırakın telif ücreti istemeyi, kendi eserlerini okuyup, bir de ortaya telif çıkmasın diye okuduğu esere ?anonim? diyen sanatçılara, ?Neşet Ertaş olarak, türkülerimin genç nesil tarafından okunmasından mutlu oluyor, gurur duyuyorum. Yalnız, türkülerimi okurken keşke adımı söyleseniz? Sizden para isteyen mi var?? diyerek nazikçe sitem etmekten başka bir şey yapmazdı ki!

Ne acı ki, merhum Neşet Ertaş hastanede yatarken, ?Ben Gidiyom Emanetim Allah´a? bozlağının Muharrem Ertaş´ın üzerine kaydedilmesi fikrini de Bayram Bilge Tokel vermiş. Bayram Hoca ki, türkülerimize ve kültürümüze sahip çıkan, akademik seviyede eğitim veren bir hocamız. Böyle bir yaklaşımın bizlere ne denli zarar vereceğini hiç mi düşünmemiş Bayram Bilge Hoca?

HP- Malum, yeni nesil gençliğin ne yazık ki Türk Halk Müziğine olan ilgisi oldukça zayıf. Bu durumu ortadan kaldırabilmek ve yeni neslin ilgisini çekebilmek için herhangi bir çalışma yapıyor musunuz?

Nİ- Biraz önce de ifade ettiğim gibi ben memleketimi seviyorum, bundan sonra da seveceğim. Ancak bu benim geleneksel olanla modern olanı bir araya getirebilen ve Türk Halk Müziği ile çok fazla alakası olmayan akranlarıma kendimi dinletemeyeceğim anlamına gelmez! Bu amaçla, gerek türkü formundaki besteleri ya da kendi bestelerimi olsun, gerekse üstatların türkülerini olsun, seslendirirken ?abdal geleneğinin? bozlak özünü ya da diğer formları bozmadan ama Batı enstrümanlarını da işin içine katarak daha dikkat çekici hale getirmeye çalıştım. İlk single, ardından ilk albüm derken, bundan sonraki aşamaya da bu heyecanla hazırlanıyorum. Açıkçası, albümü çıkan bir sanatçı olmanın tadını aldım ya, artık heyecanlara doyamam. İlk maçını kazanan bir takım gibi daha çok maç kazanacağım, memleketimi daha çok temsil edeceğim. Gençlere, özellikle İç Anadolu saz ve söz üstatlarını dinlemenin zevkini tattırıp, onları dinlerken bizim hissettiğimiz duyguları hissetmelerini sağlayacağım.

HP- Bu meslekte bayan olmak, özellikle de Kırıkkale gibi birçok anlamda kabuğunu kıramamış, muhafazakârlık derecesi oldukça üst seviyelerde olan bir şehirde zorluk yaşıyor musunuz?

Nİ- Hatırlarsanız, sizinle ilk tanıştığımız 2010 yılındaki Hacı Taşan Türkü Yarışmasında şöyle bir hedef koymuştum önüme: Kaliteli, kurumsal ama Kırıkkale kültürünü yayan bir sanatçı olacağım? Bugün geldiğim noktada, emin olun o aşamaların birçok basamağını koşar adım çıktım, çıkmaya da devam ediyorum. Yalnızca düğün sanatçılığı yapan abi ve kardeşlerimi asla hor görmüyorum, ama onlar erkek oldukları için bu tür ortamlarda bir bayandan çok daha rahat hareket edebiliyorlar. Çünkü özellikle farklı şehirlerde bir düğüne gittiğimizde, daha önce hasbelkader o köyde ya da yakınlarında sanatçılık(!) yaptığını zanneden bazı bayanların gayriahlaki davranışlarını genellemeye kalkıp, bana da farklı davranışlar içerisine girmeye çalışanlara, en kibar tabiriyle haddini bildiriyorum. Bunun yanında, bu memleketin çocuğu olduğum için Kırıkkale´de bu tür olaylar neredeyse hiç yaşamıyorum. Çünkü kalitemi bozmuyorum. Öte yandan bu kalitemin ispatı olarak ve eğitim yuvam olarak Kültür Bakanlığı Gençlik Korosu yeterince referans oluyordur, sanırım.

Zaten Kırıkkale halkı sağ olsun, sahnelere adım attığım günden beri hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Hemşerilerim her zaman yanımda oldular. İnanın, bir ses sanatçısı olarak, ne kadar çok dinlendiğimi fark edersem o kadar çok motivasyonum ve heyecanım artıyor. Aldığım tepkiler beni yönlendiriyor. Hem ayrıca karşıdan alacağınız tepkilerin sizin duruşunuzla çok fazla alakası var. Bunu sahneye çıktığımda daha iyi anlıyorum. İster düğünlerde, ister festivallerde olsun, beni sahnede gördükleri zaman hemen konser pozisyonunu alıyorlar. Bu yüzden de bu zamana kadar ciddi anlamda kötü bir davranışla karşılaşmadım. Hep sanatıma ve şahsıma saygı gördüm. Anadolu insanıyız? Aslında kalbimiz temiz. Mesela mikrofonu alınca yaşlı teyzelerin sandalyelerini alıp, koşarak sahne yakınına gelmeleri yok mu, mest ediyor beni. Nasıl durursanız insanlar size öyle bakar! Sen de bu bakışı, bu tepkiyi onlara yansıtırsın?

Sanatçı bir nevi aynadır? Kim bana ne şekilde bakarsa, ben onu yansıtırım her zaman? Çok şükür bu zamana kadar da en güzel şekilde yansıttım. Güzel baktıkları için de her şey çok güzel oldu. Bundan sonra da inşallah güzel olmaya devam edecek?

HP- Gençlere, özellikle de sizinle bu mesleği paylaşmak isteyenlere ne gibi tavsiyeleriniz olacak?

Nİ- Hayallerinin peşinden gitmekten korkmasınlar. Kendi açımdan baktığımda diyorum ki, bu saatten sonra hiçbir şey olmasa bile, bir albümüm oldu. Size basit gelebilir ama bu benim hayalimdi ve ben hayalimi gerçekleştirdim. İnsanın bu hayatta hayalini gerçekleştirmesi kadar güzel bir şey yok?

Çünkü hayallerini gerçekleştiremeyen o kadar çok insan var ki? İçinde ukde kalan?

HP- Nurhan Hanım, bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Biz, Kırıkkale´mizden sizin gibi kaliteli insanların ve sanatçıların çıkmasından dolayı çok mutlu ve gururluyuz. Son olarak okurlarımızla ne paylaşmak istersiniz?

Nİ- Emin olun, ben de sizinle böyle bir söyleşi gerçekleştirme fırsatı elde ettiğim için çok mutlu oldum. Sanata ve sanatçıya bu denli değer veren Pusula Gazetesinin kıymetli sahibi Mehmet Altundağ başta olmaz üzere, şahsınıza ve gazetemizin tüm çalışanlarına sonsuz teşekkürler ederim.

Sevgili Kırıkkale halkına da bu güne kadar bana vermiş oldukları destekten dolayı ne kadar müteşekkir olduğumu belirtsem az gelir. Daha önce de ifade ettiğim gibi ben Kırıkkale´nin Keskin ilçesinden Nurhan İner´im. Bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek. Dünyanın neresine gidersem gideyim, bu güzel memleketimin sesi, soluğu, sözcüsü, temsilcisi, kültür elçisi olacağım.

Bu vesileyle, bana bu fırsatı veren Pusula Gazetesine ve şahsınıza bir kez daha teşekkür eder, sizin vesilenizle tüm Kırıkkale halkına sevgi ve saygılarımı sunar, önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz Kurban Bayramının şehrimize, ülkemize ve tüm dünyaya esenlikler getirmesini temenni ederim.



1

HEMŞEHRİMİZDEN, TÜRK TARİHİNE ÖNEMLİ HİZMET

2

Ahilik Haftası “sessizce” kutlanıyor

3

Yahşihan Belediyesinden örnek “Türkçe” kararı

4

Kırıkkale’yi “görmeye değer”

5

Zaferin 949. yılında Kırıkkale de yerini aldı

6

Tarihi eser kaçakçılarına aman yok!

7

Çaşnigir yeniden ziyarete açıldı