Bozkırın tok sesi: Rahmet Safa (Ulusoy)

Bozkırın tok sesi: Rahmet Safa (Ulusoy)

O masum, tertemiz, delikanlı simasını görmeyen birisi ilk sesini duyarsa o Davudilik karşısında emin olun şöyle bir toparlanır. Bu kişinin yaşının en az 40 olduğunu düşünür. Bu tahminle de ruh ve karakter olgunluğu bakımından çok da yanılmış olmazsınız

Sıcak, samimi, dolu dolu bir aile ve bu ailenin güler yüzlü, hoşsohbet fertleri…

İlk olarak Hasan (Ulusoy) abi ile tanıştım bu aileden. Kırıkkale Belediyesi Kültür Müdürlüğü yaptığı dönemde lise öğrencisiydim ve gerek şiir gerekse diğer kültür programlarında tanıdım, sevdim ve saydım şehrimizin dinmeyen nefesi Hasan Ulusoy’u.

Geçtiğimiz yıl Yüksek Lisans yaptığım Tarih Bölümünde benden bir dönem sonra Yüksek Lisansa başlayan Mustafa’nın Hasan Ulusoy’un oğlu olduğunu öğrendiğimde ise çok şaşırdım. Hasan Ulusoy gibi sesi her yerde duyulabilen bir şairin, böyle mülayim ve adeta babasının şiirlerini hem bedeninde hem de ruhunda taşıyan bir oğlu olacağını kırk yıl düşünsem tasavvur edemezdim. Mustafa, adeta patlamaya hazır bir bomba olarak aramızda hayat mücadelesine devam ediyor.

Bir gün Mustafa beni aradı, “Abi, küçük kardeşim Rahmet Safa sana birinin selamını getirmiş, işin yoksa çay ocağına gel de hem çay içelim hem de tanışın ve sana selamı iletsin” dedi…

İstanbul’da 1 yıl kadar aynı yurtta kaldığım ve acı tatlı birçok anıyı paylaştığım (kıymetli kardeşim) Oğuzhan Sucu’nun kardeşi Nimetullah’tan getirmişti selamı. Grup Orhun’da birlikte çalışıyorlarmış. Eğer bu iki değer bir araya gelmişse, inanın Türk Özgün Müziğini çok büyük şaheserler bekliyor…

Bana başka şehirlerden selam getiren diğer birçok kişininkiyle benzerlik arz ediyordu, Rahmet Safa’nın Nimetullah’tan getirdiği selam:

Grup Orhun’un solisti Metehan Temizel vesilesiyle Konya’da tanışırlar. Biraz sohbetin ardından iş memleket faslına gelince, bizim Rahmet Safa, göğsünü gere gere Kırıkkaleli olduğunu söyler. Bunun üzerine Nimetullah’ın ilk sorusu:

“Habilhan Pehlivanlı’yı tanıyor musun?” olur…

İşte biz de bu vesileyle tanıştık kendisiyle…

***

Ulusoy Ailesinin hiç de şaşırılmayacak şekilde sanatçı fertlerinden bir tanesi Rahmet Safa…

O masum, tertemiz, delikanlı simasını görmeyen birisi ilk sesini duyarsa o Davudilik karşısında emin olun şöyle bir toparlanır. Bu kişinin yaşının en az 40 olduğunu düşünür.

Bu tahminle de ruh ve karakter olgunluğu bakımından çok da yanılmış olmazsınız aslında!..

O, “bozkırın tok sesli bebesi” aslında…

Henüz 22 yaşında ama yaptığı besteler ve harika sesiyle nice ustalara taş çıkartır.

***

Sevgili kardeşimiz Rahmet Safa’nın kim olduğunu bir de kendi dilinden dinleyelim dedik ve siz kıymetli okurlarımız için bu röportajı gerçekleştirdik. Dilerim örnek olur, hayırlara vesile olur…

***

Habilhan Pehlivanlı: Merhaba Sevgili Kardeşim. Öncelikle bizlere vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim.

Rahmet Safa: Rica ederim abi. Asıl ben size teşekkür ederim, bana vakit ayırdığınız için.

HP: Rahmet, bize kısaca kendini tanıtır mısın?

RS: 1992 yılında Kırıkkale’de doğdum. İlköğretimi Dede Korkut İlköğretim Okulu’nda, ortaöğretimi ise Süleyman Demirel Anadolu Lisesi ve Gülbeyaz Sümer Lise’lerinde bitirdim. Şu anda da Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenciyim.

HP: Sanat hayatına nasıl başladığını okurlarımızla paylaşır mısın?

RS: Memnuniyetle… Bağlama çalmaya 11 yaşında başladım. İlkokuldaki Türkçe Öğretmenimiz sevgili Baki Koçak, müzik kulağımın olduğunu ve bir çalgı aleti çalabileceğimi söylemişti ve kendisinden 2 ay gibi bir süre bağlama dersleri aldım. Daha sonra kendi kendime geliştirmeye çalıştım. Lise yıllarında şiir yazmaya ve beste yapmaya yöneldim. Yaptığım şarkıları arkadaşlarıma dinletirdim. (Gülüyor) Gerçi kimse de beğenmezdi ama. Lise 3. sınıftayken Kırıkkale Ülkü Ocakları’nın konserine çıkarmışlardı beni. O gün bugün sahnelerden inmedik çok şükür.

HP: Madem çocukluktan beri sanatın içindesin, mutlaka sanata dair bir bakış açın ve hedeflerin vardır.

RS: Mutlaka… Bir kere ilkeli yaşamayı kendime şiar edindim. Sanatı da ilkelerim doğrultusunda yapmaya gayret ediyorum. Şiire ayrı bir tutkum var. Bunun için Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldum. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde öğrenimimi devam ettiriyorum. Henüz bir albüm çalışmam yok ama niyetimiz var. Bunların haricinde 2012 yılından beri Grup Orhun’la da çalışıyorum. 2014 yılında çıkacak olan “Mavi Çekirdek” albümünde bir tane bestem var. Ayrıca Emin Demir, Grup Volkan, Gökhan Tekin gibi sanatçıların albümlerinde bestelerim var. Yazdıkça, ürettikçe rahatlıyorum.

HP: Sanatçı bir ailenin çocuğusun. Ama günümüz ekonomik şartları göz önüne alındığında senin yaptığın sanatla ilgili olarak ailenin bakış açısı nedir?

RS: Şartlar ne olursa olsun ailem bana hep destek verdi. Nitekim sizin de ifade ettiğiniz gibi, sanatçı bir aileden geliyorum. Aile mensuplarının geneli şiir yazar zaten. En bilineni babam Hasan Ulusoy. Babamın 16 tane kitabı var. Roman, şiir, hikâye, tiyatro, senaryo ve araştırma dallarında eserleri vardır. Müziğe de babamın teşvikiyle başladım. Allah razı olsun hepsinden. Ailem çok destek olmuştur her zaman.

HP: Sanattaki asıl alanınız müzik olduğuna göre, bu alanda etkilendiğiniz isimler var mı?

RS: Muhakkak… İlk olarak yaşadığım bu güzel coğrafyadan ötürü bozlaklarla, folklor ile yetiştik. Babamın kasetlerinden bozlaklar dinlerdim. Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Nida Tüfekçi, Neşet Ertaş gibi üstadların eserlerini dinlerdim. Ortaokul yıllarımda protest-özgün müziğe merak saldım. Osman Öztunç, Mustafa Yıldızdoğan, Ali Kınık gibi isimler dinledim. Bestelerimde bir haykırış, romantik bir isyan, bir duruş göstermeye çalışmışımdır. Bazen dik bir protesto, bazen vakur bir veda anlatmışımdır. Bunu da protest-özgün müzik diye tabir edilen tarz içinde vermeye gayret etmişimdir.

HP: Bir diğer taraftan da şairlik yönün var. Öyle değil mi? En çok hangi şairler etkilemiştir seni?

RS: Evet. Hasbelkader şiir de yazarım. Şiir denilince de aklıma gelen ilk isim babamdır. Şiiri onun eserlerinde tanıdım. Onun haricinde Abdürrahim Karakoç, Mehmet Akif, Nihal Atsız, N. Yıldırım Gençosmanoğlu, Dilaver Cebeci, Atilla İlhan, Bahaeddin Karakoç, Sezai Karakoç gibi üstadlar aklıma ilk gelen isimler.

HP: Şu anda bulunduğun yer itibariyle, sence Rahmet Safa’nın sanat anlamında konumu nedir?

RS: Gidecek yolumuz çok. Öğreneceğimiz, yaşayacağımız şeyler çok fazla. Ama ilk eserlerimi ve son eserlerimi karşılaştırdığım zaman bir mesafe kat ettiğimi düşünüyorum. Kendimi tekrar etmeden, verdiğim şeylerin üstüne koyarak yoluma devam etmek istiyorum.

HP: Sen Isparta’da olduğun dönemlerde ne zaman telefon sohbeti yapsak, konu Kırıkkale olunca ses tonun değişiyor. Özlem, hüzün ve gurur o tok sesini titretiyor. Nedir sendeki bu Kırıkkale sevdası? Kırıkkale’nin senin için anlamı ne?

RS: (Kırıkkale kelimesini duyar duymaz yüzünde güller açıyor) Vatanım, yerim, yurdum, yuvam. Küçük ama samimi bir şehirdir Kırıkkale benim gözümde. Çocukluk yıllarım, gençlik yıllarım bu şehirde geçti, kolay mı? Her sokağında, her caddesinde bir anım var. Nice dostum, arkadaşım, akrabam var bu şehirde. Hepsini bu şehre emanet ettim. Herhalde en çok özlediğim yer bu şehirdir.

HP: Peki, Kırıkkale ile ilgili özel saydığın bir anın var mı?

RS: Sayısız anım, hatıram var. Ama bir olay anlatmak istiyorum. Kırıkkale küçüktür deriz. İnsanı cezbedecek bir şeyi yoktur deriz ya. Üniversite tahsilim için Isparta’ya gideceğim gün çarşıya inmiştim, arkadaşlarla vedalaşmak için. İşlerimi bitirdikten sonra biraz yürümek istedim. Akabinde Cumhuriyet Meydanı’na geldim. Atatürk Heykeli’nin altına oturdum ve etrafı seyre daldım. Kırıkkale ilk defa bu kadar güzel geldi gözüme. “Seni özleyeceğim Kırıkkale” dedim kendi kendime. Çok duygulanmıştım ve gerçekten de özlüyorum Kırıkkale’yi.

HP: Kırıkkale’yi sevmenin ne demek olduğunu ve bu bomboz, bu bomboş şehrin, sevdalısına neler hissettirdiğini çok iyi bilen birisi olarak, seni çok iyi anlıyorum… Rahmet Safa ismi ilk duyulmaya başladığında çevrendeki tepkiler nasıldı, anlatır mısın bize?

RS: “Çok kötüsün dostum, sen bırak bu işi” diyen olmadı şükür. Şaşıranlar oldu, inanmayan oldu ama herkes olumlu tepkiler vermiştir genelde.

HP: Sahneye çıktığında nasıl bir atmosfer oluşuyor? Özellikle konserlerinde?

RS: 5 senedir Ülkü Ocaklarımızın ve MHP’li belediyelerin etkinliklerine katılmaktayım. Her konserimiz dolu dolu geçiyor. Sahnede enerji kaybetmiyorum, aksine enerji kazanıyorum. Çok mutlu oluyorum. Bir mutluluğun üzerine bir de sözlerini ve müziğini ilk olarak benim öğrendiğim şarkılara, tanışmadığımız insanların eşlik ettiğini gördükçe yüreğime huzur doluyor. Bu da beni yeni şeyler için teşvik ediyor.

HP: Daha çok kimlerin şiirlerini besteliyorsun?

RS: Genelde kendi yazdığım şiirleri besteliyorum. Şiirlerini bestelediğim şairler de var. İsim sayacak olursak; babam Hasan Ulusoy, ağabeyim Mustafa Ulusoy, Dilaver Cebeci, H.Nihal Atsız, Hakan İlhan Kurt, Mustafa Burak Doğu, Mesut Uludağ şiirlerini bestelediğim şairler. Aklıma gelen bu isimler, inşallah atladığımız yoktur.

HP: Günümüzde herkesin sanat hakkında bir yorumu var mutlaka. Bir sanatçı olarak, günümüzde sanat ne durumda? Senin yorumun nedir?

RS: Sanat, sorguluyorsa sanattır benim fikrimce. Bir şarkı neyi sorguluyor, neyi merak ediyor; mühim olan unsur budur bence. Hayatı, siyaseti, aşkı sorgulayabiliriz. Memleketimizi anlatabiliriz. İdeallerimizden, ülkülerimizden bahsedebiliriz. Ama müziği sadece eğlence aracı olarak nitelendirmemek gerekir. Ben kavgamı sanatla yaşıyorum, sanatla anlatıyorum. Sanat ulvi bir şeydir benim gözümde. Beni umutlandıran; benim gibi düşünen gönül dostlarımın olması. Ulvi sanat ilelebet devam edecektir inşallah.

HP: Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim. Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğin bir mesajın var mı?

RS: Böyle bir imkânı sunduğunuz için şahsınıza ve gazetemize şükranlarımı sunuyorum. Ben Kırıkkaleliyim. Halkın içindenim. Hemşerilerimin hayır duaları üzerimizden eksik olmasın kâfi. Sesim, sizin sesinizdir Allah’ın izniyle. Tüm Pusula okurlarına ve sevdalısı olduğum şehrimin güzel insanlarına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.



hulusi kurt
5.01.2014 00:18:51
sayın rahmet yolunuz bahtınız ufkunuz açık olsun allah yar ve yardımcınız olsun ne mutlu ki biz ülkücülere sizlergibi değerli sanatcılarımız ve ozanlarımız var ülkü oçakları artık sizlergibi değerlerimize sahip çıkıp genel merkez sanatcısı yapmaları gerekmektedir saygılarımla paltalk mesenger mhp genel merkez odası ollarak başarılarınızın devamını diler yolunuz bahtınız açık olsun

1

HEMŞEHRİMİZDEN, TÜRK TARİHİNE ÖNEMLİ HİZMET

2

Ahilik Haftası “sessizce” kutlanıyor

3

Yahşihan Belediyesinden örnek “Türkçe” kararı

4

Kırıkkale’yi “görmeye değer”

5

Zaferin 949. yılında Kırıkkale de yerini aldı

6

Tarihi eser kaçakçılarına aman yok!

7

Çaşnigir yeniden ziyarete açıldı